Sarımsak tüketmek için 8 neden

sarimsakYemeklerde, salatalarda, mezelerde ve  soslarda verdiği o harika lezzet ile sarımsağa bayılırız. Sarımsağın kendine has kokusundan ve tadından allisin adlı madde sorumludur. Sarımsağın içerisinde bulunan “allisin” maddesi yüzyıllardır hastalıklara karşı insanlığı koruduğu bilinmekte. Tansiyonu çok düşük olan kişiler, sarımsak alerjisi olanlar, mide rahatsızlığı olan kişiler dışında herkes sarımsağı güvenle tüketebileceğini belirten beslenme uzmanı İpek Ağaca, sarımsağın tüketilmesindeki faydaları açıkladı.

1.     Sarımsak yaklaşık 30 adet sülfür bileşiği, çeşitli enzimler ve amino asitler, flavonoidler mineraller, A vitamini , B ve C vitaminleri içermektedir.

2.     Sarımsak, prebiyotik özellikteki bir besindir. Yani probiyotikler dediğimiz vücut için faydalı bakterilerin etkinliğini ve sayısını arttırmaya yardımcı olur. Dolayısıyla sarımsak, bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkilere sahiptir.Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirmesi özelliğinden dolayı sarımsak düzenli tüketilmelidir.

3.     Hem vitaminler, mineraller ve diğer zengin besin içeriğinden dolayı hem de prebiyotik özelliğinden dolayı sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiye sahiptir.

4.     Sarımsak kolesterol problemine de iyi gelmektedir. Kandaki iyi huylu kolesterolü (HDL) yükseltip, kötü huylu kolesterolü (LDL) ve trigliseriti düşürmektedir.

5.     Tansiyonu yüksek olan kişiler de, sarımsağı düzenli tüketmeye çalışmalıdır; çünkü sarımsak tansiyon düşürücü etkiye sahiptir.

6.     Kansere karşı da koruyucudur. Yapılan bilimsel çalışmalar; düzenli sarımsak yiyenlerin, sarımsak yemeyenlere oranla mide kanserine % 50 daha az yakalandığı göstermiştir.

7.     Damar sertliği sorununa karşın sarımsak iyi bir koruyucudur.

8.     Kan şekerinin dengelenmesinde yardımcı rol oynar.

9.     Sarımsak sigaranın, kirli hava koşulları ve çeşitli kimyasalların vücuda verdiği zararlı etkilerin giderilmesi içinde çok önemlidir. Vücutta biriken toksinlerin atılmasında yardımcı görev alır.

Uzman Diyetisyen İpek Ağaca
Uzman Diyetisyen İpek Ağaca

Kızlık zarı dikimine ilgi artıyor

çift, yatak, seksTürkiye ve diğer Orta Doğu ülkelerinde önemli bir tabu sayılan kızlık zarı için binlerce kadın jinekologların kapısını çalıyor. Toplum baskısının yanı sıra, bazı evil çiftler ilk gece heyecanını yeniden yaşayabilmek adına da kızlık zarı dikimi için jinekologlara başvuruyor. Bütün toplumlarda değişik derecelerde sosyolojik öneme sahip olan kızlık zarı tıbbi literatürde Hymen (himen) olarak adlandırılıyor. ‘’Hymen’’ Yunan mitolojisinde Evlilik Tanrısının ismidir. Kızlık zarının anatomik ve fizyolojik açıdan bilinen bir görevi olmamakla beraber genital enfeksiyonlara karşı koruyucu bir işlevi olduğu düşünülüyor.  Kızlık zarı dikimine ilgi artıyor yazısının devamı

Estetik takıntısı psikolojik bir hastalık

vucut_kusurlarini_takinti_yapmayin_2Bedenlerini sürekli inceleyerek hayali bir kusur bulan ve bu kusurları önce kozmetik yöntemlerle, ardından da estetik ameliyatlarla çözmeye çalışan kişilerde davranış bozukluğu olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Estetik takıntısı tedavi edilmesi gereken psikolojik bir hastalıktır” diyor.

Estetik takıntısı psikolojik bir hastalık yazısının devamı

Görünmez tehlike: Gözyaşı kanal tıkanıklığı

göz yaşıGözde sulanma, iltihaplanma, gözyaşı kesesi bölgesinde şişlik, apse gibi belirtilerle ortaya çıkan gözyaşı kanal tıkanıklığı, göz sağlığını tehdit eden hastalıkların başında geliyor. Kanal tıkanıklığının çoğunlukla düşük düzeyde ama kalıcı enfeksiyonlarla kendini gösterdiğini ifade eden Dünyagöz Ataköy’den Opr. Dr. Akın Banaz “Hastalığı yüzde 95 oranında başarı oranı sağlayan dakriyosistorinostomi (DSR) adlı ameliyat tekniğiyle tedavi edebiliyoruz” dedi. 
Görünmez tehlike: Gözyaşı kanal tıkanıklığı yazısının devamı

Sömestrde çocuğunuzun sağlığına vakit ayırın

CocuklardaOmurgaSagligi (1)Uzmanlara göre ebeveynler çocukların omuz ve bel dengesizliği olan skolyoz tedavi ve ameliyat süreçleri için daha çok sömestr tatilini tercih ediyorlar. On beş günlük tatili çocuklarının sağlığı için vakit ayıran anne-babalar bu dönemi en verimli halde geçirmek istiyorlar. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, ebeveynlerin skolyozu erken tanımaları, çocuğun bir uzman kontrolünde takibinin yapılması ve ameliyat sonrası bakımın önemine dikkat çekiyor.
Sömestrde çocuğunuzun sağlığına vakit ayırın yazısının devamı

Çocuğunuzun uyku sorunu var mı?

çocuk uykuÇocuklarda uyku sorunu ebeveynlerin hem ruhsal hem de fiziksel olarak zor zamanlar geçirmesine neden oluyor. Özellikle çocuklarına yeterli vakti ayıramayan ailelerin çocuklarında uyku sorunu oluşabileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi’nden Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Gözer, “Anne ve babasını gün içinde yeterli süre göremeyen veya bir süre ayrı kalan bebekler ve küçük çocuklar ayrılık anksiyetesi nedeniyle uyku sorunları yaşayabilir” dedi. Çocuğunuzun uyku sorunu var mı? yazısının devamı

Soğuk havada egzersize dikkat

walk_winterÜlkemizde insanların çoğunluğunun düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmadığından yakınan Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı, birçok kimsenin damar sertliğine bağlı koroner kalp hastalığı ortaya çıktıktan sonra egzersiz yapmaya başladığını söyledi. İçinde bulunduğumuz kış aylarında, özellikle çok soğuk havaların, damarlarda kasılmalara yol açarak, kan basıncını yükselttiğini ve kalp krizini tetiklediğini belirten Prof. Avcı, soğuk kış aylarında kalp ve damarlara yararlı olmaya çalışırken, zarar verilebileceğine dikkat çekti.

Düzenli olarak yapılan egzersizlerin, damar sertliğini ve yol açtığı hastalıkları önlediğini belirten Prof. Dr. Avcı şöyle konuştu: “Egzersizin etkisi, vücutta kan dolaşımını canlandırıyor, damarları genişletiyor, kasları güçlendiriyor, yağların yakılmasını arttırıyor, zararlı kolesterolu düşürüp yararlı kolesterolü yükseltiyor, kan basıncı ve kan şekerinin kontrol altına alınmasını kolaylaştırıyor. Egzersiz, beyinde salgılanmasını arttırdığı mutluluk hormonu ile insanların kendisini daha iyi hissetmesini sağlıyor. Genç yaşlarda başlayarak, haftada 3-4 gün, 30 – 45 dakika, tempolu yürüme, yüzme, dans etme gibi aerobik tipte egzersizlerle bu yararlar elde edilebiliyor. Birçok kimse damar sertliğine bağlı koroner kalp hastalığı ortaya çıktıktan sonra egzersiz yapmaya başlıyor ve içinde bulunduğumuz kış aylarında, özellikle çok soğuk havalarda, damarlarda kasılmalara yol açarak, kan basıncını yükseltebiliyor ve kalp krizini tetikleyebiliyor” dedi. Soğuk kış aylarında kalp ve damarlara yararlı olmaya çalışırken, zarar verilebileceğine dikkat çekti.

Kış aylarında egzersiz yerine “Ritmik Masaj” ile kalp ve damarlar korunabiliyor

Kış aylarında kalp hastalarının kalp ve damarlarını korumak için en güvenilir yöntemin “Ritmik Masaj” olduğunu belirten Prof. Avcı, “Tıpta EECP diye bilinen bu yöntem, sırt üstü yatırılan hastanın belden aşağısına sarılan sargıların her kalp atımında basınçlı hava ile şişirilip boşaltılması şeklinde uygulanmaktadır. Genellikle günde bir saat uygulanan Ritmik Masaj ile, aerobik egzersizde olduğu gibi, vücutta kan dolaşımı canlanmakta, kalp dahil tüm vücutta damarlar genişlemekte, zararlı kolesterol düşüp yararlı kolesterolü yükselmekte, kan basıncı ve kan şekerinin kontrol altına alınması kolaylaşmakta, damarlar damar sertliğine karşı korunmaktadır. Dolayısı ile kış aylarında egzersiz yerine “Ritmik Masaj” ile kalp ve damarların korunması risksiz ve güvenlidir” dedi.

Kalp Hastalıkları Uzmanı Kardiyolog Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı
Kalp Hastalıkları Uzmanı Kardiyolog Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı

Hamileler için kış tavsiyeleri

hamile kışHamilelik dönemi kış aylarına denk gelen anne adaylarının beslenmeden giyime birçok konuda dikkatli olması gerekiyor. Kış sebze ve meyvelerinin bebeğin gelişiminin yanı sıra annenin sağlığı için de çok önemli olduğunu belirten Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen, anne adaylarına şu tavsiyelerde bulundu.

Annenin hamilelik süreci oldukça hassas bir dönemdir. Özellikle çok soğuk olan kış aylarında anne adaylarının daha bir dikkatli olması gerekiyor. Bu zamanlarda soğuktan sakınmak, sağlıklı bir hamilelik açısından büyük önem taşıyor. Bebeği olumsuz yönde etkileyecek durumlardan korumak ve düşen vücut direncini güçlendirmek için beslenmeden hijyene, giyimden ilaç kullanıma kadar birçok konuya özen göstermek gerekiyor.

KIŞ AYLARINDA YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER TÜKETİN

Kış aylarında dengeli beslenme metabolizmayı güçlendirmek açısından çok önemli. Bu nedenle gün içinde her besin grubundan yeterli miktarda alınmalı. Besinlerden gerekli karbonhidrat, yağ, vitamin, protein ve minerallerin sağlanması gerekiyor. Hamileliği kış aylarına denk gelen anne adayları şanslı da sayılabilir. Çünkü pırasa, ıspanak, kereviz, lahana ve karnabahar gibi demir zengini yeşil yapraklı, lifli sebzeleri döneminde tüketmeleri mümkün.

A VE C VİTAMİNLERİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE DESTEK

Bağışıklık sistemini destekleyen A ve C vitamini alımını özellikle hamilelik sürecinde ihmal etmemek gerekiyor. Sizin için yeterli olan vitamin miktarını turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, yeşil biber, karnabahar, yeşillikler gibi sebze ve meyvelerden sağlayabilirsiniz. Öte yandan C vitamini ile alınan demirin bağırsaklardan emilimi daha kolay ve fazla olduğundan posalı meyve ve sebzeleri tüketmenizde fayda var. Bağırsak hareketlerini arttırdığından taze sıkılmış meyve sularını da tercih edebilirsiniz.

D VİTAMİNİ İHTİYACINIZI BALIK İLE KARŞILAYIN

Hamilelik döneminde fazla kilo almamak hem bebek hem de anne açısından önemli. Fazla kilo alınımını önlemek için protein, vitamin ve kalsiyum ağırlıklı bir beslenme programının tercih edilmesi gerekiyor. Et, balık, tavuk, yumurta gibi besinlerle protein; süt, ayran, yoğurt gibi süt ürünleriyle kalsiyum; bol bol sebze ve meyve tüketerek de vitamin ihtiyacınızı kolayca karşılayabilirsiniz. Özellikle D vitamini ihtiyacını karşılamak için balık tüketimi çok önemli bir yer tutuyor. Haftada 1 porsiyon balık tüketmek kemik ve diş gelişimine katkı sağlıyor.

KAPALI VE KALABALIK ORTAMLARA DİKKAT

Soğuk havalardan kaçan anne adayları kış aylarında genellikle kapalı yerlerde vakit geçirmeyi tercih ediyor. Ama kalabalık bir ortamda birçok kişinin aynı havayı soluması hamileler için sağlıklı değil. Gidilen ortamda sağlıklı bir havalandırmanın olup olmamasına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü yetersiz havalandırma bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına sebep olabiliyor. Bunun yanı sıra evlerde de doğalgaz, soba kullanımı, tozlar gibi nedenlerle de sağlıksız hava ortamı oluşabiliyor. Bu nedenle evi sık sık havalandırmak fayda sağlıyor. Bebekte gelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı, öğrenme ve davranış bozukluğuna sebep olan sigara dumanından da anne adaylarının kaçınması gerekiyor.

BURUN TIKANIKLIĞI İÇİN TUZLU SU

Her insan gibi anne adayları da soğuk algınlığı ya da gribe yakalanmamak için kapalı ve kalabalık alanlarda uzun süre kalmamalı. Eller de sık sık yıkanmalı. Hastalık bulaştığında ise hamilelerin istirahat etmesi ve bol sıvı tüketmesi gerekiyor. Bu dönemde bebeğinizin de sizin de enerjiye ihtiyacı olduğundan beslenmenize daha fazla özen göstermelisiniz. Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu kullanın. Ama öksürük, ateş ve nefes darlığı gibi semptomlar varsa en kısa zamanda doktorunuza başvurun. Çünkü doktorunuza danışmadan kesinlikle ilaç kullanmamalısınız. Hastalığın zatürre veya bronşite dönüşmemesi için erken müdahale büyük önem taşıyor.

YÜNLÜ VE PAMUKLU KIYAFETLER GİYİN

Kışın soğuk havadan korunmak için yünlü ve pamuklu, hava alan, yumuşak kıyafetler tercih edin. Kat kat giyinerek aşırı terlemeyi önleyin. Anne adaylarının dikkat etmesi gereken bir diğer nokta ise ayakkabı seçimidir. Kar ve buz gibi zeminlerde kaymayacak ve ayağı sıcak tutacak ayakkabılar tercih edilmeli. Öte yandan soğuk havalarda cildin kuruyup çatlamamasına da özen gösterilmeli. Bu süreçte cildiniz daha hassas olacağından özel bakım gerekebilir. Elinizi ve yüzünüzü ılık su ile yıkayabilir, nemlendirici kremler kullanabilirsiniz. Bol su tüketimi hem cilt hem de genel sağlığınız için ihmal edilmemeli.

Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen
Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen

Saat ve yüzüğünüz aşırı sıkıyor mu?

bilek, kol, saat, yüzükKol ve bacaklarda oluşan dolgunluk hissi, giysi, bilezik, saat ve yüzük gibi eşyaların dar gelmeye başlaması, halk arasında “Fil hastalığı” olarak bilinen “Lenfödem”in ilk belirtileri olabiliyor. Doğuştan, kanser cerrahisi sonrası ya da sebepsiz olarak ortaya çıkabilen lenfödem, geçmiş yıllarda tedavisi mümkün olmayan bir hastalık olarak tanımlanırken, günümüzde fizik tedavi merkezlerinde başarı ile tedavi edilebiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uz. Dr. Demet Demircioğlu, “Lenfödem hastalığı ve tedavi yolları” hakkında bilgi verdi. Saat ve yüzüğünüz aşırı sıkıyor mu? yazısının devamı

Diş beyazlatma kabusunuz olmasın

shutterstock_149330147Hastalar tarafından ucuz olduğu için piyasada satılan diş beyazlatıcı ürünlerin ya da ev ortamında kullanılan beyazlatıcı jellerin diş çekilmelerine, kalıcı diş hassasiyetlerine, dişlerin dış yüzeylerinin bozulmasına ve mine çatlaklıklarına neden olduğuna değinen Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Recep Eşkar, diş beyazlatma işleminin mutlaka hekim kontrolünde yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Dişlerin yapısındaki renklenmelerin veya koyu renkli dişlerin daha estetik bir görüntü vermek amacıyla beyazlatılması işleminin ‘Bleaching’ olarak adlandırıldığını ve daimi dişlerin ağız içinde konumlanmasıyla birlikte (genellikle 12-13 yaş) her yaştan hastaya uygulanabilir bir yöntem olduğunu söyleyen Hospitadent Diş Hastanesi   Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Recep EŞKAR; beyazlatma işlemi isteniyorsa aşınma-kırık-çatlak ve çürük olan dişlerin mutlaka tedavi edildikten sonra ‘Bleaching’ yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Antibiyotik kullanımına bağlı olan renkleşmelerde, beyazlatma işleminin etkisinin sınırlı olduğunu ifade eden Dt. Recep Eşkar; “Bu gibi durumlarda işlem 2-3 seans sürdürülebilir. Beyazlatma işlemi bittikten sonra, dişlerin tekrar eski haline dönmemesi için 1 hafta boyunca sigara, çay ve renkli içecekler tüketilmemeli. Bunlara dikkat edilirse ve sonrasında da azaltmaya gidilirse beyazlatma işlemi 2-3 yıl kalıcılık sağlayacaktır” diye konuştu.

Beyazlatma işleminde “hidrojen peroksit”in kullanıldığını bu maddenin hekim kontrolünde, belirli dozlarda yapıldığında beyazlatma işleminin bir zararı olmadığını söyleyen  Hospitadent Diş Hastanesi’nden Dt. Recep Eşkar;  “Kullanılan ürünün içeriği ve dozunun ayarlanması çok önemli olduğundan dolayı beyazlatma işleminin kesinlikle hekim kontrolü ve gözetiminde yapılması gerekir. Ancak hekim kontrolünde olmayan, eczaneden alınan ürünlerle bilinçsizce yapılan beyazlatmalar dişlerde kalıcı zararlara (diş çekilmeleri, kalıcı diş hassasiyetleri, dişin dış yüzeyinin bozulması ve mine çatlakları gibi) neden olabilir” dedi.

Beyaz dişler için  ipuçları:

  • Kalsiyumun dişlere faydası yıllardır bilinen bir gerçek. Yemeklerden sonra ufak bir parça peynir yemenin diş minerallerini güçlendirdiğini ortaya koyan araştırmalar var. Peynirden hoşlanmıyorsanız bir miktar süt ve yoğurt da yemeklerden sonra tercih edebilirsiniz.
  • Elma, havuç, ayva gibi sert meyveleri doğramadan, kabuğuyla yiyin. Bu sert meyveler doğal diş fırçası gibidir. Dişe hiçbir zarar vermeden beyazlamasına yardımcı olur.
  • Kullanmanız gerekenler kadar kullanmamanız gerekenler de önemli. Limon ve sirkenin dişleri beyazlatmada kullanılması son derece yanlış. Asitli olduklarından ikisi de dişlere büyük zarar verebilir.
  • Halk arasında yaygın olarak bilinen bir diş temizleyicisi: Karbonat. Uzun vadede ideal diş beyazlatıcısı olmasa da kısa vadeli olarak tercih edilebilecek bir beyazlatıcıdır.
Hospitadent  Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Recep Eşkar
Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Recep Eşkar