Sağlıklı yaşam için ara öğünler tüketin

saglikli_diyet_nasil_yapilirSağlıklı ve kalıcı kilo kaybı, sağlıklı bir yaşam için gün içerisinde 3 ana öğün, 2–4 kez ara öğün tüketmeyi alışkanlık haline getirmek gerekiyor. Ara öğünlerin sağlıklı beslenmede önemli yeri bulunuyor. Ara öğünlerin en başlıca olumlu etkisi; metabolizma hızını olumlu yönde etkilemesi ve kişinin kan şekerini dengelemesidir. Ara öğün yapan kişinin kan şekerleri daha stabil olacağı için kişide tatlı isteği azalır, hatta tatlı krizleri tamamen ortadan kalkabilir.

 Ara öğün tüketen kişiler daha hızlı ve sağlıklı şekilde kilo verebileceğini belirten Uzman Diyetisyen İpek Ağaca, ara öğün alışkanlığı olan bir kişinin, ara öğün alışkanlığı olmayan diğer bir kişiye göre gün içerisinde daha az enerji aldığını, ara öğünlerin kilo kontrolü üzerinde etkili olduğunu söyledi. Bunun sebebi;

  • Ara öğün alışkanlığı olan kişilerin kan şekeri dengede olduğu için kişi gün içerisinde açlık hissetmez ve böylece farkında olmadan besin alımları azalır.
  • Ara öğünler, sonraki ana öğünlerde daha az besin tüketimini sağlayarak, günlük kalori alımını dengeler ve vücut ağırlığını korumaya yardımcı olur.
  • Ara öğün alan kişide sık sık dengeli beslenmek, alışkanlık haline geldiği için metabolizma hızı da artar. Metabolizma hızının artmasına bağlı olarak da kilo kaybı hızlanır.
  • Ayrıca kişide tatlı krizleri azaldığı/ortadan kalktığı için kişi yüksek kalori içeren çikolata veya diğer ağır tatlıları tüketmeyerek daha az kalori almış olur.

Ara öğünler ne zaman yapılmalı?

Ara öğünler, ana öğünden yaklaşık 2–2,5 saat sonra yapılmalıdır.

Örneğin sabah kahvaltısını 8.00 ‘de yapmış olun; sabah ara öğünü 10.00–10.30 gibi ; Akşam yemeği 19.00 gibi yenmişse; gece ara öğünü 21.00–21.30 gibi olmalıdır.

Ara öğünlerde sağlıklı besinler tercih edin

Kuru veya taze meyveler, ceviz-fındık-fıstık gibi yağlı tohumlar, light bisküvi – krakerler, esmer ekmek, beyaz peynir, şekersiz sütle yapılmış kahve, leblebi, grisini, dondurma gibi besinler ara öğünler için hem sağlıklı hem hafif alternatiflerdir.

İkindi ara öğünü diğerlerine göre daha önemli

Öğle yemeği ile akşam yemeği arasında genelde daha uzun bir süre olduğu için ikindi ara öğünü ara öğünler arasında en önemlisi. Kan şekerini dengelemek adına ikindi ara öğünü diğerlerine göre daha dengeli olmalı. Karbonhidrat kaynaklı besinlerin yanında (grisini, kraker, meyve gibi); protein kaynağı olan besinlerin (süt, yoğurt, peynir gibi) olması kan şekerini dengelemek adına önemli olduğunu belirten uzman diyetisyen İpek Ağaca örneğin, sabah ara öğününde kişi 1 porsiyon meyve tüketebilirken; ikindi ara öğününde meyvesinin yanına mutlaka süt, yoğurt vb. protein kaynağı bir besin eklemelidir dedi.

Beslenme uzmanı İpek Ağaca
Beslenme uzmanı İpek Ağaca

Zekâ gelişimi için sütten vazgeçmeyin!

SutveZekaGelisimiYetersiz beslenmenin, beyin yapısına etki ederek hafıza ve öğrenme yeteneğini etkilediğini belirten uzmanlar, beyin gelişiminde etkili olan iyot, demir, çinko, folik asit, B12, B6, E ve A vitaminleri için süt içilmesini öneriyor. Erken çocukluk döneminin sağlıklı geçirilmesi için beslenme, çevre ve eğitimin etkili olduğunu söyleyen uzmanlar, bu dönemde ‘sütün’ çocuk beslenmesindeki önemine vurgu yapıyor. Çocukların beyin gelişiminin anne karnındayken başladığına dikkat çeken uzmanlar, bu gelişimin doğumdan sonraki ilk iki yılda hızlı bir gelişim gösterdiğini de belirtiyor.  Zekâ gelişimi için sütten vazgeçmeyin! yazısının devamı

Peygamber sünnetli çocuklar asla sünnet edilmemeli

bebek sünnetErkek çocuklarda cinsel organlarının ucunda olması gereken dış idrar deliğinin, pipinin alt taraflarında bir yere açılması şeklindeki anormallik olan “Hipospadyas”, şanlış tedavi edilirse, ileride çocuk sahibi olmayı engelliyor.  Hipospadyas yani peygamber sünneti psikolojik sorunlara da yol açıyor.   

Çocuk cerrahisi uzmanı Dr. Cem Kara “Böyle çocuklar adeta yarım sünnet olmuş gibi doğarlar, dikkatle bakıldığında idrarlarını bacaklarına doğru ve pipilerinin altından yaptıkları farkedilir. En uçta deliğe benzer bir görünüm olsa bile burası kördür ve idrar buradan gelmez. Oldukça sık rastlanan bir doğumsal anormallikte en büyük hata, bu çocukların ameliyat öncesinde sünnet ettirilmesidir. Bu çocukların ameliyatlarında yarım sünnet derisi çok işe yarar. Ameliyatın bitiminde zaten sünnet de olmuş olurlar. Biz bu çocuklara cerrahi olarak müdahale ettiğimizde hiç sünnet olmamış olmasını tercih ederiz. Pipi çevresindeki deri ameliyatta çok işimize yarar. Anne babalar, 6 ay – 1.5 yaş arasında çocuklarının tedavisini yaptırırlarsa, fiziksel ve psikolojik iz bırakmadan hızlı bir iyileşme sağlayabiliriz.

Genetik yatkınlık…                                                                                                                

Hipospadyaslı babaların çocuklarında görülme riski fazla olan peygamber sünnetinde ilk dikkati çeken şey alta, torbalara doğru pipinin eğri olması olabilir. Bu durum özellikçe idrar yaparken daha da fark edilir olur diyen Dr. Cem Kara anne babaların çocukların nasıl idrar yaptığına dikkat etmesi gerektiğinin altını çizdi: “Hipospadyaslı çocuklar için halk arasında peygamber sünnetli ya da yarım sünnetli gibi deyimler kullanılır. Böyle çocuklarda sünnet derisi çoğunlukla sadece pipinin sırt tarafında ve adeta bir horoz ibiği gibi görülür. Pipinin alt yüzünde sünnet derisi olmaz. Alt yüzde olan ise, normalde en uçta olması gereken dış idrar deliğidir. Bazen bu delik olması gerekenden çok daha dar olur. O zaman bu çocuklar hem makara ipliği gibi ince işerler, hem de çişlerinin bitmesi uzun zaman alır. Hipospadyaslı büyük çocuklarda canlarını çok sıkan bir durum da çişlerini aşağı ve ayaklarına doğru yapmalarıdır. Bazen de idrarın uçtan fışkırmadığı farkedilir. Bu delik çoğu zaman pipinin alt yüzünde ve uca yakın olsa da bazı hastalarda pipinin de gerisinde, torbaların arasında veya makatın önünde bile olabilir. Hatalı delik pipinin baş kısmına ne kadar uzaksa anormallik de o kadar ağır demektir. Bazı anne ve babalar ise en önce eğriliği farkederler.”

Çocuk sahibi olabilirler mi?                                                                                                      

Hipospadyaslı çocuklar için ne çok sorulan soru çocuk sahibi olup olamayacaklarıdır diyen Dr. Cem Kara “Yanlış tedaviler uygulanmazsa rahatlıkla olabilirler. Özellikle eğriliğin tam düzeltilmesi hem çocuk sahibi olma yönünden, hem de cinsel münasebette sorun olmaması yönünden çok önemlidir. Zamanımızda modern cerrahi prensipler kullanılarak, uygun yöntemler de seçilerek bu hastalar tam şifaya kavuşturulabilmektedir. Zamanından geç tedaviye başlanan ve ehil eller müdahele etmediği için defalarca ameliyat edilmesine rağmen bir türlü tam düzelmeyen çocuklarda bütün hayatlarını etkileyen fiziksel sorunların yanı sıra ciddi ruhi sorunlar da ortaya çıkabilir.”

İdeal tedavi 6 ay – 1,5 yaş arası…                                                                                                          

İdeal  olarak ameliyatın 6 aylık ile 1,5 yaş arasında yapılabileceğine dikkat çeken Dr. Kara, “Bu yaştaki çocuklarda hem ameliyatın kendisi, hem ameliyat sonrası bakım büyüklere oranla çok daha kolaydır. Özellikle 6. ayını doldurmuş ve henüz emeklemeye ya da yürümeye başlamamış çocuklarda aileler açısından bakım kolaylığı çok belirgindir. Ayrıca bu yaşlarda ameliyat edilerek şifaya kavuşmuş olan hastalar ileride başlarından böyle bir olay geçtiğini de hatırlamazlar. Bu da önemli bir avantajdır. Bu yaşları kaçırmış olan çocuklarda ise daha fazla bekletmeden bir an önce ameliyat yapılmalıdır. Üst yaş sınırı yoktur.” şeklinde konuştu.

Hipospadyas ameliyatının hedefleri:

  1. Eğriliği tamamen düzeltilmiş, özellikle sertleşme olduğunda düz bir penis,
  2. Pipinin tam ucundan karşıya doğru fışkırtarak işeyebilme,
  3. Ağır anormallik olanlarda pipinin torbaya gömülü görünümünü ortadan kaldırma,
  4. Dış görünüm olarak sünnetli bir çocuk görünümünü elde etme,
  5. Böyle bir anormalliğin olduğunun farkına varmadan küçük yaşta tedavi etme.

Dudak ya da yanak mukozasından penis derisi…                                                                   

Hipospadyaslı hastaların %9 kadarında inmemiş testis ve yine aynı oranda kasık fıtığı birlikte olur diyen Dr. Cem Kara, “Aynı seansta veya ayrı bir ameliyatta bunların da düzeltilmesi gerekir. Ağır hipospadyaslı hastalarda böbrek ve idrar yollarına ait doğumsal anormalliklere normal çocuklara oranla daha fazla rastlanır ve bu nedenle ameliyat öncesi ultrason taraması yapılır. İnmemiş testisle birlikte olan ağır hipospadyaslı hastalarda kromozom analizi ile cinsiyet araştırması yapılmalıdır.” Ameliyat, ehil müesseselerde hayati risk taşımasa da son derece hassas ve ince bir iş olduğunun altını çizen Dr. Kara  “Büyüteçli gözlüklerle, özel iplikler kullanılarak bu işte uzmanlaşmış çocuk cerrahları tarafından yapılması gereken bir ameliyattır. En önemli ölçü, bu ameliyatı yapacak cerrahın sadece çocukları ameliyat eden ve bu işte deneyimli bir hekim olmasıdır. Özellikle daha önce başarısız ameliyatlar geçirmiş olan çocukların ameliyatları dokular hırpalanmış olduğu için çok daha zordur. Temel hedef tüm hastalarda kendi dokularını kullanarak sonuca ulaşmak olduğu için, bu zorlu grup hastada cinsel bölgeye ait deri kalmadıysa dudak veya yanak mukozası tamir için kullanılır.”

Başarılı bir ameliyat sonrası herşey normale döner…                                                                         

Dr. Cem Kara, “Ameliyat sonrasında yeni oluşturulan idrar yolunun içine konan ve pipinin ucundan çıkan bir plastik tüp takıır. Bunlar yeni oluşturulan idrar kanalının güvenliği için gereklidir ve ameliyatın ağırlık derecesine göre, operasyondan 5–14 gün sonra çıkarılırlar. Bu süre içinde tüplerin tıkanmaması önemlidir ve hastanın ağızdan bol sıvı almasına dikkat edilir. Bezli çocuklarda sonda bakımı da daha kolaydır, özel pansumanla birlikte darbelere karşı ameliyat bölgesini daha dayanıklı hale getirir. Son yıllarda kullandığımız yeni tip sondalar ile idrar torbası kullanmadan yeni yapılan pipi ucundan hemen idrar yapılması sağlanmaktadır. Hipospadyas ameliyatlarından sonra bakımı en kolay hasta grubu bezli bebeklerdir. Henüz ayağa kalkmamış, fazla hareketlenmemiş çocuklar ve aileleri ameliyat sonrasını en rahat geçirenlerdir. Hipospadyas ameliyatını başarılı bir şekilde geçirmiş olan çocuklar tamamen normale dönerler. İdrar yapma ve ilerideki cinsel fonksiyonlar bakımından normal erkeklerden hiçbir farkları kalmaz.”

CemKara1 (1)
Dr. Cem Kara

 

Ev tozları, mite’lar tehlike saçıyor!

mitelerden-kurtulmakMite’lar çocukluk döneminde en sık astım yapan hava yolu alerjilerinin başında geliyor. Çocukluk çağı astımını, %80 oranında mite alerjileri oluşturuyor. Kış aylarında ortaya çıkan burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırma ve burun kaşıntısıyla birlikte sık sık tekrar eden öksürük, hırıltı ve nefes darlığına en çok Mite’lar neden oluyor.

Çocuk Sağlığı Hastalıkları, Çocuk Alerji ve İmmunoloji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony ev tozlarının, herkesin evinde bulunduğunu, gözle görülemeyecek kadar küçük olduğunu ve çaplarının 0,1 ilâ 0,5 mm arasında değişen mikroskobik canlılardan oluştuğunu söyledi ve ekledi: “Mite’lar, dışarıdaki ya da kirli alanlardaki tozdan farklıdırlar. Çünkü aslında toz değil, canlı böcek, yatak böceği, bir diğer adı ile ev içi parazitidirler. Yeryüzünde insanoğlu kadar eski olan bu canlılar insanın olduğu her yerde vardır. Çünkü insanların ve hayvanların vücudundan dökülen saç, kıl, kepek ve deri artıkları ile beslenirler. Sıcak ve nemli ortamları sever ve bolca ürerler. Ev içinde en çok yatakta ve yatak odalarında bulunurlar. Özellikle yün, tüy ve pamuktan yapılan döşek, yorgan, yastık, battaniye, halı ve döşemeleri çok severler ve bunların içinde çok kolay ürerler” dedi. Bir gram ev tozu içinde 100-500 adedi canlı olmak üzere yaklaşık olarak 19.000-20.000 kadar akar bulunduğunu belirtti.

Bir gram insan derisinin milyonlarca mite’ı beslemeye yettiğini söyleyen Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony şöyle devam etti: “Bazen sadece dökülen deriyi değil, vücudumuzdaki sağlam deriyi de yiyebilirler. Hatta bazen cildimizde hissettiğimiz batma hissi bundan dolayıdır. Mite’lar insan ve hayvan deri artıklarını yedikten sonra her canlı gibi dışkılarlar ve en çok alerji yapan şey de bu dışkıda bulunan alerjilerdir. Mite’ların vücut proteinleri de alerjiktir. Ayrıca bir seneden eski yastıkların mevcut ağırlığının yaklaşık yarısının, mite’lar, mite yumurtaları, mite dışkısı ve diğer atıklardan oluştuğu düşünülmektedir. Dolayısıyla mite alerjilerinde yatak odası ve yatakla ilgili alınacak tedbirler mite alerjisini kontrolde çok önemli rol oynamaktadır” dedi.

Ev Tozu Alerjilerinden Korunmak İçin Neler Yapmalıyız?

Çocuk Sağlığı Hastalıkları, Çocuk Alerji ve İmmunoloji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, bir çocuğun mite alerjisi geliştirmemesi için ev içinde ve yatak odasında alınması gereken tedbirleri şöyle sıraladı:

1- Güneş gören, havadar bir ev ve yatak odası olmalı,

2- Evde rutubet olmamalı,

3- Yatak, yorgan ve döşekte yün ve/veya tüy olmamalı,

4- Yatak odası sadece uyumak için kullanılmalı,

5- Yatak odası sade ve eşyasız olmalı,

6- Yatak mümkünse karyola olmalı, günümüz baza yataklarından olmamalı, (Altının kolayca temizlenebilmesi için)

7- Yatak odasında yerde halı, kilim olmamalı, illa bir şey olacaksa yıkanabilir küçük bir kilim olmalı,

8- Yatak odasında yüklük ve kitaplık olmamalı,

9- Yatak odasında oyuncak, özellikle de peluş oyuncaklar olmamalı,

10- Yatak odası günlük temizlenmeli ve havalandırılmalı,

11- Temizlik yapılırken çocuk temizlik yapılan ortamda bulundurulmamalı, (Temizlik sırasında birçok ev tozu ortama karışacağı için)

12- Yatak kılıflarının haftada en az bir kez 60 derece ısıda veya üzerinde yıkanmalı, ardından ütülenmeli,

En Etkili Tedavi Yöntemi Aşı!

Alınan önlemlerin ev tozundan korunmak ve ev tozu alerjisi geliştirmemek için gerekli olduğunu belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer bir çocukta akar alerjileri nedeniyle alerjik astım ve alerjik rinit geliştiyse bu önlemlere ilaveten akarlar için aşı tedavisi (immunoterapi) çok etkilidir. Günümüz koşullarında ev tozu akarlarına bağlı gelişen alerjik rinit ve astımın en etkili tedavi ve çözümü ev tozları için geliştirilen aşılar ile yapılmaktadır. Aşı tedavileri vücutta savunma sistemini etkileyerek ev tozlarına karşı gelişmiş olan aşırı hassasiyeti tolere eder. Böylelikle vücut tozlara karşı olumsuz bir tepki vermez ve birçok hastada ilaçsız olarak ömür boyu süren iyileşme yapar” dedi.

 

Mutlu menopoz dönemi

kadın_dergisi_jumbom_menopoz_05Genellikle 40 yaş üstünde görülen ‘menopoz’, sıcak basmalarından kemik erimesine kadar kadınlara çeşitli sorunlar yaşatan bir dönem. Bu dönemde vücutta neler oluyor, bu dönemi daha rahat atlatmak mümkün mü? Operatör Doktor Mustafa Baran CELTEMEN anlatıyor. Genellikle 40 yaş üstünde görülen ‘menopoz’, sıcak basmalarından kemik erimesine kadar kadınlara çeşitli sorunlar yaşatan bir dönem. Bu dönemde vücutta neler oluyor, bu dönemi daha rahat atlatmak mümkün mü? Operatör Doktor Mustafa Baran CELTEMEN anlatıyor.

“Bir kadının adet görmediği süre üst üste on iki ay olmuşsa menopoza girmiş olarak kabul edilir. Geciken, düzeni bozulan adetler nedeniyle doktora başvurulduğunda yumurtalıkların durumu ile ilgili yapılan testler, kadının ne kadarsüre ile adet görmeye devam edeceği hakkında bilgi verebilir” diyen Op. Dr. Mustafa Baran CELTEMEN mutlu menopoz dönemi hakkında şu bilgileri veriyor:

“Beyinden salgılanan bazı hormonlar ve yumurtalığın buna cevabı test edilerek menopoz süreci hakkında bilgi edinilebilir. Ayrıca tiroid bezi hastalıkları ve hipofizer hastalıklar menopoza benzer şikayetlere yol açtığı için, kanda bu hormon seviyeleri de araştırılmalıdır.

Menopozun uzun dönem etkileri nelerdir?
Hormonların eksikliğinde yaşanan sıkıntıların ötesinde, vücutta gözle görünmeyen, sinsi değişimler de olur. Özellikle kemik dokunuz ve kalp, damar sistemi bu süreçten olumsuz etkilenir. Bunun dışında psikolojik problemler, sıcak basmaları gibi subjektif bulgular da menopoza eşlik edebilir.

Osteoporoz: Kemik erimesi ve sonucunda ortaya çıkan kırık riskinde artış menopoz sonrası kadında en önemli sağlık problemidir. Özellikle omurga, kalça ve bilek kırıklarında artış görülür. Omurga kırıkları ciddi bel ve sırt ağrılarına yol açarken, kalça kırıkları menopoz sonrası dönemde önemli sorunları beraberinde getirir.

Kalp ve damar sistemi: Menopoz sonrasında bu hastalıklar için kadınla erkek arasında kadına ait olumlu taraf ortadan kalkmaktadır. Sigara ve alkol kullanımı, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon, kalp-damar hastalığı riskinde artışa yol açar. Özellikle 40 yaşından önce menopoza girilmişse kalp damar hastalığından dolayı ölüm riski her yıl için yüzde 5 oranında artar. Benzer şekilde her iki yumurtalığı da 45 yaşından önce cerrahi olarak çıkartılan kadınlarda ölüm riski ameliyat olmayanlara göre yaklaşık 1,7 kat artar. Erken menopoz nedeni ne olursa olsun kalp hastalığı açısından dikkatli olunmalıdır.

Kanser: Menopoz ile birlikte kanser riskinde belirgin bir artış yoktur. Bazı kanserlerin ilerleyen yaşlarda ortaya çıkmasından ya da menopoz süresince kullanılan ilaçların etkilediği organlarda belirginleşmesinden dolayı göreceli artış olabilir. Yıllık kontrollerin amacı bu kanserlerin erken tanınmasını sağlar.

Kilo problemi: Menopozda günlük kalori ihtiyacınız 200–400 kalori düşer. Yani bu daha az yemek yemeniz ve daha çok spor yapmanız anlamına gelir.

Sağlıklı menopoz dönemi için 9 ipucu

1- Herhangi bir ilaçla tedaviye başlanmadan önce yaşam stili ve alışkanlıkların doktorla birlikte gözden geçirilmesi gerekir.

2- Sigarayı bırakarak kalp damar hastalığı, kanser, inme ve birçok hastalık riskinin büyük ölçüde azalacağı unutulmamalıdır.

3- Düzenli egzersiz yapmak efor kapasitesini geliştireceği gibi sıcak basmaları üzerinde de olumlu etkiye yol açacak, kemik erimesini azaltacaktır.

4- Yağlı ve şekerli yiyeceklerin tüketimini azaltmalı, meyve-sebze ağırlıklı dengeli bir beslenme programı uygulamalısınız.

5- Menopoz tedavisinin meme kanseri üzerindeki olumsuz etkileri tıp dünyasında en çok tartışılan konulardandır. Tedavi seçenekleri değerlendirilirken bireysel risk faktörleri çok dikkatli değerlendirilmeli ve ön araştırmalar tam yapılmalıdır.

6- Alkol kullanımı, şişmanlık ve hareketsiz yaşam kadın sağlığını daha olumsuz etkiler.

7- Menopoz sonrasında günlük kalsiyum ihtiyacınızın arttığını göz önüne alarak diyetle eksik kalan kalsiyum ve D vitamini için doktorunuzun önerisi ile takviye almanız gerekebilir. Düzenli egzersiz ve günlük 1500–1700 mg kalsiyum alımı menopoz sonrasındaki süreçte kemik yoğunluğunu artırır.

8-
Sıcak basmaları, baharatlı yiyecekler, ortam sıcaklığı, sıcak içecekler ile tetiklenebilir.

9- Menopoz sonrası yıllık kontroller, yıllık mamografi, jinekolojik muayene ve tetkiklerinin doktora danışılarak planlanması gerekir.

Menopoz döneminde hormon tedavisi gerekli mi?

· Dünyaca ünlü bilimsel çalışmanın raporunda en çarpıcı başlık ‘Hormon tedavisi meme kanserine yol açıyor’ başlığıydı ve haber üzerine birçok kadın hormon tedavisini bıraktı. Unutulmaması gereken bu bahsedilen risk oranı sanılandan çok daha azdır.

· Kalp hastalıkları açısından hormon tedavileri maalesef riski azaltmaz.

· Doğal menopozda östrojen-progesteron tedavisi ciddi ateş basması gece terlemesi şikâyeti olan kadınlarda çok etkili sonuçlar verir. Cerrahi menopozdaki kadınlarda (rahimin çıkartıldığı) tek başına östrojen tedavisi yeter. Tek başına östrojen tedavisinde meme kanseri riski azalır, kalp ve damar hastalığı riski değişmez. Halen tüm menopozdaki kadınlarda ateş basması, gece terlemesi gibi yakınmaların en etkili tedavisi hormon (östrojen) tedavisidir. Tedavi doktorunuz tarafından size uygun, en düşük dozda ve kısa süreli olarak planlanmalıdır.

· Her yıl rutin jinekolojik kontrolleriniz yapılmalıdır. Hormon tedavileri dışında da alternatif tedaviler vardır. Mesela antidepresanlar bu süreci atlatmakta faydalı olabilir. Vajenin menopoz öncesi mevcut elastikiyetinin korunması ve menopoz sonrası artan vajinal, üriner enfeksiyonların ve idrar kaçırma şikayetinin engellenmesi için uygulanabilen lokal hormonlar vardır. Bunların vajinal tablet, krem ve fitil formları bulunur.

· Menopoz sonrası ilk yıllarda belirgin kemik kaybı olur. Bu dönemde sigara ve alkol tüketiminin azaltılması, düzenli egzersiz, doymuş yağlardan fakir diyet ve doktorunuzun önereceği bir kalsiyum desteği ile kemik kütlenizi koruyabilirsiniz. Kemik koruyucu çok çeşitli ilaçlar osteoporozun ciddiyetine göre önerilebilir.

Multidisipliner hareketle sizleri kontrol eden bir Menopoz Polikliniğinden destek almanız, bu yeni dönemi çok daha keyifli bir şekilde yaşamınızı sağlayacaktır.

Operatör Doktor Mustafa Baran CELTEMEN
Operatör Doktor Mustafa Baran CELTEMEN

 

MPS hastası minikler SGK’dan onay bekliyor

MPS+Dernegi+2Türkiye’de yaklaşık bir avuç  çocuk ve genç, ender görülen genetik hastalıklardan biri olan, konuşma, yürüme, duyma, görme, solunum gibi yaşamsal fonksiyonları kısıtlayan ve fiziksel aktiviteleri engelleyen MukoPoliSakkaridoz (MPS) ile mücadele ediyor. SGK, MPS hastalığının sadece tiplerinden biri olan MPS Tip4a (Morquio Sendromu) tedavisinde kullanılan tek ilacı , Sağlık Bakanlığı’nın onayına rağmen ‘ödenecek ilaçlar’ listesine almadı. Bu nedenle maddi durumu yetersiz olan ailelerin çocukları, ilaç tedavisi alamıyor. SGK’nın bir an önce hayati kararı vermesini bekleyen MPS tip4a hastası çocuklar, tedavi görmedikleri her gün, sağlıklarını ‘telafisi mümkün olmayan şekilde’ biraz daha kaybediyor.

Mukopolisakkaridoz ve Benzeri Lizozomal Depo Hastalıkları (MPS LH) Derneği, 28 Şubat Dünya Nadir Hastalıkları Günü nedeniyle bir açıklama yaparak, Türkiye’de MPS tip4a hastası çocuk ve ailelerinin girdiği yaşam mücadelesine dikkat çekti. Açıklamada, T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan ilacın SGK tarafından ‘ödenecek ilaçlar’ listesine alınmaması nedeniyle, MPS tip4a hastası çocukların çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığı vurgulandı.

Dünyada ‘200 binde bir’ vakada görülen MPS tip4, nadir genetik hastalıklar arasında yer alıyor. MPS hastalarının vücutları, yağ ve şeker parçalayan emzimlere sahip olmadığı için sağlıklı olarak gelişemiyor. Hastalar bu süreçte yürüme, konuşma, duyma, görme, sağlıklı solunum gibi yetilerini kaybediyor. MPS hastalarının sağlıklı fiziksel gelişimi için emzim tedavisi görmeleri gerekiyor.

“Her geçen gün hastalarda geri dönülemez hasarlar yaratıyor”

Oğlunu aynı hastalıktan kaybeden MPS LH Derneği Başkanı Nalan Çetin, MPS nin bir çok tipi var. Bunlardan bazıları için enzim tedavileri mevcut.  MPS hastası çocukların, ilaç almadığı her gün geri dönüşü olmayan hasarlar yaşadığını belirterek şunları söyledi:

“MPS hastalarının tedavisinde kullanılan enzim ilaçları, hasta çocukların daha kaliteli bir yaşam sürmelerini sağlıyor. İlacın başka alternatif olmadığı sürece de ömür boyu kullanmaları gerekecek. MPS tip4a Morquio hastalığı ile mücadele eden, tedaviye cevap verebilecek yaştaki çocuk sayısı 50 civarında. Bu nedenle SGK’nın onay kararını bir an önce vermesini istiyoruz. Hasta yakınları olarak TBMM’yi de ziyaret ederek milletvekillerinden destek vermelerini talep ettik, ancak henüz bir ilerleme kaydedilemedi. Kamuoyu ise sosyal medyada yürütülen imza kampanyaları ile çocuklarımıza ve bize destek veriyor. Sorunun bir an önce çözülmesini ve çocuklarımızın daha sağlıklı bir yaşama kavuşmalarını diliyoruz.”

Binlerce insan imzalarıyla destek verdi

MPS hastalığıyla mücadele eden çocuklardan 7 yaşındaki Ekin Miray’a 2011 yılında teşhis konuldu. Temmuz 2014 tarihinde ilacı kullanması için doktorlar tarafından reçete düzenlendi. SGK tarafından ilacın ödemesinin yapılmaması nedeniyle Miray 6 aydır ilaç kullanamıyor.

Bugün 8 yaşında olan Umut Erol’a ise 1,5 yaşında MPS tip4a teşhisi konuldu. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle yurt dışında tedavi görme imkânı olmayan Umut, 2014 yılında piyasaya sürülen ilacı da aynı nedenlerle kullanamıyor. Sosyal medyada açılan imza kampanyalarında Miray ve Umut gibi MPS tip4a hastaları çocuklar için binlerce imza toplandı.

Bugün MPS hastası çocuklar, aileleri ve onlara destek veren binlerce insan SGK’nın ‘hayati’ adımı atmasını bekliyor.

Aşırı kilo bel düşmanı

Liv Hospital Ankara Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ethem Beşkonaklı
Liv Hospital Ankara Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ethem Beşkonaklı

Belinizde çok sık ağrı hissediyor, yü­rür­ken sık sık dur­ma is­te­ği, ba­cak­lar­da uyuş­ma, ağrı ve yan­ma his­si gi­bi şi­ka­yet­le­r mi yaşıyorsunuz? Tüm bunların nedeni bel kayması olabilir. Omur­ga ke­mik sis­te­mi­nin bir­bi­ri üze­rin­den ka­yıp omu­ri­li­ği sı­kış­tır­ma­sı so­nu­cun­da mey­da­na ge­len bel kaymasından korunmada kilo kontrolü büyük önem taşıyor. Bel kaymasından korunmak için aşırı ve dengesiz yük taşınmaması gerektiğine dikkat çeken Liv Hospital Ankara Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ethem Beşkonaklı “Aşırı kilolu olmaktan ve ani kilo artışından kaçınılmalı, hareketsiz yaşam tarzından uzak durarak karın ve bel kaslarını güçlendirici hareketler yapılmalı” diyor. 
Aşırı kilo bel düşmanı yazısının devamı

Çek-yat, evlilik düşmanı

bosanma-cift-660x330Evlilikte yaşanan sorunlar veya çocuk yüzünden erkeğin salona gidip yatması, cinsel hayatı ve evlilikleri bitirme noktasına getirebiliyor. Uzmanlar, çiftlerin ne olursa olsun yataklarını ayırmamasını ve çocukların kendi odasında yatmasını tavsiye ederek, salondaki çek-yatların evliliğin sonunu getirebileceği konusunda uyarıyor.  Çek-yat, evlilik düşmanı yazısının devamı

Dikkat! Tekno stres depresyona sokuyor

İş hayatında giderek artan teknolojiye ayak uydurma zorunluluğu çalışanları tekno strese sokuyor. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul;  çalışma saatlerinin normal mesai saatleri dışına çıkması ve artan sayıdaki elektronik iletileri cevaplama zorunluluğunun tekno strese yol açtığını belirtiyor.

Tekno stresin; stres, baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, sosyal ilişkilerden uzaklaşma, beyin yorgunluğu ve tahammülsüzlüğe neden olduğunu açıklayan Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul;Akıllı telefonlar, internet, akıllı televizyonlar, tabletler derken giderek hızlanan teknolojiye ayak uyduramayan insanın yaşadığı stres baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, sosyal ilişkilerden uzaklaşma, beyin yorgunluğu ve tahammülsüzlük olarak karşımıza çıkıyor. Sürekli akan mail trafiği, giderek artan ve yaşamın her alanını kaplayan sosyal medyayı takip etme zorunluluğu, beğenildim, beğenilmedim, takip edildim, edilmedim kaygılarının öne çıkması ile günümüz insanı sürekli baskı altında yaşamaktadır” dedi.

Tekno Stres Cinsel İsteği Azaltıyor

Tekno stresin iş adamlarında baş ağrısı, psikolojik yorgunluk, sinirsel tansiyon, kötü beslenme, gevşemek için alkol, uyanık kalmak için sigara kullanma ihtiyacı yarattığını söyleyen Dr. Sabri Yurdakul şunları kaydetti;  “İş hayatında giderek artan teknolojiye ayak uydurma zorunluluğu, çalışma saatlerinin normal mesai saatlerinin dışına çıkarak artık gece ve gündüz dinlememesi, giderek artan sayıdaki elektronik iletileri cevaplama zorunluluğu ve sadece çevresi ile değil tüm dünya ile rekabet etme çabası giderek artan bir stres yaratmaktadır. Kişi kendisine ve ailesine zaman ayıramamakta, cinsel isteği azalmakta, giderek kendisine ve dostlarına daha az zaman ayırmaktadır” dedi.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; gençler için de benzer durumun ortaya çıktığını ve gençlerin, bilgisayar ve akıllı telefonlar nedeniyle ders çalışmak istemediğini, ders için aileyle sürekli kavga ettiğini, sosyal medyada yeterince beğenilmeme ya da takip edilmeme kaygısıyla stres altına girdiğini belirtti.  Ayrıca gençlerin daha çok sayıda insanı takip edip onların da kendisini takip etmesini sağlama ihtiyacı hissettiğini vurgulayan Dr. Sabri Yurdakul, “Bu nedenle gençler, uykusuz kalmakta, yeterince desteklenmediği durumlarda dışlanmış hissetmekte ve giderek tekno-stresin etkilerine daha çok maruz kalmaktadır” dedi.

Tekno-stresin ortadan kaldırılmasında teknolojiyi gerekli ve yeterli kullanmaya çalışmanın önemli olduğunun altını çizen Dr. Sabri Yurdakul, tekno stresten kurtulmak için şu tavsiyelerde bulundu;  “Tüm sosyal medyayı izleyeceğim çabasını daha makul bir seviyeye getirmeleri, arkadaşlarla chatleşmeyi ya da WhatsApp’da yazışmayı takıntı haline getirmeyi bırakmaları gerekir. Spora ve arkadaşlara zaman ayırmak, teknolojiyi gerekli olduğu kadar kullanmak, kendine zaman ayırmak her yaştan tekno-stres kurbanlarına kurtuluş umudu olacaktır” dedi.

Bebeğiniz -196 dereceden sağlıkla gelebilir

BEBEK+GORSELBebek sahibi olmak isteyen çiftler her geçen gün gelişen teknoloji sayesinde bu hayallerine kavuşabiliyor. Tüp bebek tedavisinde önemli bir yöntem olan embriyo dondurma ve bu süreçteki gelişmeler ile sağlıklı gebelikler elde edilerek yüksek başarı oranları sağlanıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Doç. Dr. Cem Demirel, embriyo dondurma ve transfer işlemleri hakkında bilgi verdi.

Taze embriyo transferine önemli bir alternatif

Dondurulmuş embriyo transferi son yıllarda uygulama sıklığı giderek artan taze embriyo transferlerine alternatif olabilen bir yöntemdir. Çünkü taze embriyo transferi ile gebelik elde edilemediği, düşükle sonlandığı ya da gebelik elde edilmesinden ve doğumla sonlanmasından sonra tekrar bir çocuğa sahip olmak istenildiğinde çiftlerin isteği doğrultusunda dondurulan embriyolar çözülerek anne rahmine yerleştirilmekte ve tekrar gebelik sağlanabilmektedir.

Hormon iğnelerine gerek kalmıyor

Taze embriyo transfer işlemi uygulanmasından sonra ailenin isteğine bağlı olarak geride kalan transfer edilmemiş ve dondurabilecek kalitedeki embriyolar saklanabilmekte, ileriki dönemlerde tekrar transfer için kullanılabilmektedir. Dondurulan bu embriyolar sayesinde anne adayı, hormon iğneleri kullanmadan ve yumurta toplama işlemine maruz kalmadan tekrar embriyo transferine hazırlanabilmektedir. Böylece çok daha az maliyetli ve anne açısından daha az stresli bir dönem geçirilmiş olacaktır.

Yaşamsal riskin olduğu durumlarda embriyo dondurma

Embriyo dondurma işlemi, tüp bebek tedavisi sırasında hastanın endometriumunun yeteri kadar kalınlaşmadığı, yumurtalıklarının aşırı derecede uyarıldığı ve embriyo transferinin sonucunda gebelik elde edildiği takdirde hastayı yaşamsal riske sokabilecek bir durum olan ovarian hiperstimülasyon (OHSS) varlığında da yapılmaktadır. Günümüzde iş hayatı gibi nedenlerle anneliği erteleme düşüncesi varsa ya da kanser sebebi ile kemoterapi alınması gerekli ise embriyoların dondurulması faydalı olacaktır.

En önemli etken anne adayının yaşı

Dondurulma şansına sahip embriyo oluşmasını belirleyen en önemli faktör anne adayının yaşıdır. 38 yaş ve öncesinde bu şans %50 iken, 40 yaş ve üstünde %12’lere kadar gerilemektedir. Dondurulmuş embriyo transferlerinde rahim zarının taze siklüslere göre daha fizyolojik hormon seviyelerine maruz kalmasından dolayı daha yüksek gebelik oranlarına sahip olduğuna dair çalışmalar mevcuttur. Embriyo kalitesi aynı ise; taze embriyo ve donmuş embriyonun başarı şansı aynıdır.

-196 derecede saklanıyor

Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği yasalar çerçevesinde 5 yıla kadar dondurularak saklanan embriyoların transfer süreci, taze embriyo transferlerindeki gibi rahim zarının tutunmaya uygun olduğu dönemlerde gerçekleştirilmektedir. Embriyo dondurma işlemi “vitrifikasyon” yöntemiyle yapılmaktadır. Embriyolar, gelişiminin 2,3,4,5. ve 6. günlerinde dondurulabilmektedir. Ailenin onayı ile dondurulan embriyolar hiçbir biyolojik aktivitenin gerçekleşmediği, -196 derece içerisinde sıvı azot bulunan bir tank içinde muhafaza ediliyor.

Çözünen embriyolar %90 oranında canlılıklarını koruyor

Embriyolar, çözme işlemi sonrasında % 90 oranında canlılıklarını koruyabilmektedir. Dondurulmuş ve sonrasında çözünen embriyolar ile normal tüp bebek uygulamasında oluşan taze embriyolar arasında herhangi bir farklılık yoktur.  Her iki uygulama sonrasında başarı sağlanması durumunda tıbbi yönden sağlıklı bebekler dünyaya gelmektedir. 

Bebeğin sağlığına bir etkisi yok

Embriyonun dondurulması doğacak bebeğin sağlığı açısından da bir risk içermemektedir. Tıpkı taze embriyo denemeleri sonucu elde edilen hamilelik sonucu doğan çocuklar gibi genlerini anne ve  babasından alırlar. Dondurulmuş embriyolarla sağlanan hamileliklerde düşük riskinin daha fazla olması gibi bir durum da söz konusu değildir.  Hatta bazı çalışmalarda dondurulmuş embriyo transferi yapılan hastalarda gebe kaldıktan sonra düşük yapma oranının, taze embriyo transferi ile hamile kalan kadınlardan daha düşük olduğu tespit edilmiştir.

Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Doç. Dr. Cem Demirel
Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Doç. Dr. Cem Demirel

Çocuğun konuşması için onunla konuşun ve kitap okuyun!

ahmet+konrot01Konuşma yaşının çocuktan çocuğa farklılık gösterebildiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Çocuklarda konuşmanın gelişmesi ailenin tutumuyla da bağlantılıdır. Çocuktan konuşmasını isteyerek değil, çocuğu konuşmaya teşvik ederek ve konuşmayı eğlence haline getirerek çocuğun konuşmasına destek olunabilir” dedi. Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü öğretim üyesi ve Dil ve Konuşma Terapisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÜSESKOM) Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot,konuşma yaşının çocuktan çocuğa farklılık gösterebildiğini söyledi. 

Çocuğun konuşması için onunla konuşun ve kitap okuyun! yazısının devamı

Gebelik zehirlenmesine dikkat!

43-99-gebe_izlemHalk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen hastalığın ciddi bir sorun olduğunu söyleyen KadıköyŞifa Sağlık Grubu Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin YAKUT, bu rahatsızlığın anne ve bebek ölümü ile sonuçlanabileceği konusunda uyarıyor. Preklampsi ( gebelik zehirlenmesi ); gebeliğin 20. Haftasından sonra tansiyonun 140/90 mmHg üzerinde seyretmesi ve idrarda protein çıkması ile kendini gösterir. Tabloya sıklıkla ödem de eşlik eder. Oluşum mekanizması için damar yatağı bozukluğu denilebilir. Temelde yatan sorun; rahim yatağını döşeyen ince kıvrık arterlerin aşırı daralması ile plesantanın bebeği besleyememesidir. Gebelik takiplerinde tansiyonu normal seyreden annenin 20. Gebelik haftasından sonra tansiyonu yükselir,  buna ödem ve idrarda protein kaçağı eşlik ederse preeklampsi denir. Bu tabloya konvülziyon dediğimiz sara nöbetleri de eklenirse eklampsi denir.

Preeklamsinin sık görüldüğü durumlar:

  • İlk gebelik
  • 18 yaş altı, 35 yaş üstü anne adayları
  • İkiz gebelikler
  • Önceki gebeliğinde hipertansiyonu olan anneler
  • Gebelikte gebelik şekeri, gizli şeker çıkan anne adayları
  • Kronik böbrek hastası olan anneler
  • Otoimmün hastalığı (Lupus gibi) olnlar
  • Hidrops fetalis denilen bebekte su toplamsı olan gebelikler
  • Dört ve üzerinde doğum yapan anneler
  • Obez anne adayları

Preeklampsi belirtileri:

  • Yüksek tansiyon
  • İdrarda protein kaybı
  • Ödem

Gebelikte fazla kilo alımının ardından ödem ve hipertansiyon gelişir. Vücutta aşırı su tutulumu söz konusudur. Damar yatağının bozulmasından dolayı damar içindeki sıvı damar dışına kaçmaktadır. Preeklampsideki ödem gebeliğin son aylarında el ve ayaklarda oluşan şişlik ile karıştırılmamalıdır. Preeklampside tibia üzerinde (diz ile ayak bileği arasındaki bölge) gode bırakan yani parmak ile bastırınca iz kalan ödem söz konusudur.

Rutin gebelik takiplerinde tansiyon ölçümü ve kilo önemlidir ve mutlaka kaydedilmelidir.

İdrarda protein kaybının artması, tansiyonun 160/100 mmHg olması, günlük idrar çıkışının azalması, görme bozukluğu, şiddetli mide ağrısı, kanda trombosit sayısının azalması ağır preeklampsi geliştiğinin bulgularıdır. Bu tabloya konvülziyonların (sara nöbetlerinin ) eklenmesine eklampsi denir. Artık beyin ödemi gelişmiş ve bu nöbetler başlamıştır.

Gebede beyin kanaması, kalp yetmezliği, pıhtılaşma bozukluğu, akciğer ödemi, böbrek yetmezliği gelişir. Bebekte gelişme geriliği başlar, erken doğum hatta anne karnında bebeğin ölümüne olur.

Hafif preeklampside anne ve bebek çok yakın takibe alınır, kan değerleri takip edilirken tansiyon düşürücü  başlanır. Bebeğin dış ortamda yaşayabileceği kanaatine varınca ve belirtiler ağırlaşınca doğum geciktirmeden yapılır. Çünkü bu hastalığın tek tedavisi doğum yani bebeğin anne karnından uzaklaştırılmasıdır.

Ağır preeklampsi ve eklampsi gelişmemesi için anneye magnezyum tedavisi başlanır. Doğum sonrasında da annenin yoğun bakım ünitesinde ciddi takibi devam eder.

Hafif preeklampsi tedavisi mümkün bir durumken ağır preeklampsi ve eklampsi anne –bebeğin hayatına mal olan ciddi bir sağlık sorunudur.

Tüm gebeliklerin %6 sında görülen ve tüm organları etkiyen bu hastalığın habercisi olan bulgular:

  • Ani kilo artışı,
  • Gebenin yüzüğünün dar gelmesi,
  • Yüzde şişlik, ödem
  • Halsizlik, bilinç bulanıklığı
  • Unutkanlık
  • Bebek hareketlerinin azalması
  • Karın ağrısı
  • Ani görme bozukluğu
  • Karaciğer bölgesinde ağrı
  • Bulantı, kusma
  • Az idrara çıkma

Anne ve bebek ölümüne sebep olan tablonu gelişimi:

Küçük kılcal  damarlar dediğimiz kapiller damarlardaki direnç artışı, kapiller damardaki hasardan dolayı uteroplasental yatakta( bebek ile anne arasındaki kan besin alışverişinin yapıldığı yer) yetmezlik gelişir ve bebek için ciddi tehlike yaratır.

Bebeğe az kan, az oksijen gider bebeği sıkıntıya sokar. Utero plesantal yatakta basınç artar, plesanta erken ayrılır ve bebek anne karnında kaybedilir. Kapiller damardaki bozuklukta trombositler hasar görür, kanda trombosit sayısı azalır. Bunun sonucunda vücudun pıhtılaşma faktörleri tükenir DIC (Dissemine İntravasküler Koagülasyon ) gelişir ve ölümle sonuçlanır.

KadıköyŞifa Sağlık Grubu Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin YAKUT
KadıköyŞifa Sağlık Grubu Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin YAKUT

Genetik estetikte merak edilenler

superplast_genital+esthetic-1-Tarih boyunca Güzellik kavramı sosyal, kültürel, yaşanılan döneme, değer yargılarına ve karaktere göre değişkenlik göstermektedir. Güzellik  kadının varoluşundan bu yana  en önemli arzularından biridir.  Her kadın kendini güzel hissetmek ister. Çok fazla dile getirilemeyen genital güzelleşme ve estetik operasyonları kişinin yaşamını oldukça etkilemektedir. Bu konuda uzman doktora  bile anlatmaya çekinilen ve tabu olarak görülen  fiziksel ve  estetik kaygılar aslında  Kadınların cinsel yaşamını düşünüldüğünden daha çok etkilemektedir. Zaman içerisinde kadınların  genital organlarının  renginin, biçiminin değişmesi veya deforme olmasından  rahatsız olan bir çok kadın cinsel yaşamında da sıkıntı yaşayabilmektedir. Nasıl ki  bir kadın sarkık göğüslerinden, yüzünde beliren çizgilerden veya yağlanma nedeniyle aldığı kilolardan rahatsız olabiliyorsa , genital organlarının görünümünden de rahatsızlık duyabilir, bu normaldir.  Superplast Estetik Merkezi’nden Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Hüseyin Güner, estetiğin bu alanında dile getirilemeyen sorulara açıklık getiriyor.

Genital estetik ile vücudunuzun herhangi bir bölgesine uygulanan estetik operasyonlar arasında  bir fark  olmadığını söyleyen Op.Dr. Hüseyin Güner şunları söylüyor; “ Göz önünde bir bölge olmadığı için Genital bölgede estetik veya güzelleşme operasyonları yapılmaz diye düşünmek doğru değildir. Genital bölge estetiği kozmetik ve estetik cerrahinin son yıllarda popülaritesi artan yeni bir alanıdır. Estetik Vajen Cerrahisi, bugün hem dünya da, hem de Türkiye’de her kesimden kadın tarafından talep edilmektedir. Vajinal operasyonlar  sonrasında  kendinizi her ortamda  rahat hissedeceğiniz gibi özgüveninizde artacaktır. Ayrıca genital bölgenizde vajinal enfeksiyonlara yakalanma riskinizi azaltacaktır. ”

Kadınların yaşadığı genital estetik sorunlarından ilkinin iç dudakların büyümesiyle oluşan  sarkıklık, ikincisinin  ise  vajinal genişlik olduğunu belirten Op.Dr. Hüseyin Güner,  Günümüzde artık kadınların böyle kaygıları yaşamak yerine doktoruyla paylaşmayı ve  oldukça basit çözümlerle yaşam kalitesini dengede tutabilmeyi tercih ettiklerinin altını çiziyor. Op.Dr.Güner, Genital estetiğin hangi ihtiyaçlardan dolayı yapıldığını şöyle anlatıyor;

Neden Genital Estetik?

Normal doğum dediğimiz vajinal doğum sonrasında ya da  yaşlanmayla kas gevşemesi, hormonal düzensizlik ve genetik yapı  nedeniyle kadınların bir kısmında vajinal esneme söz konusu olabiliyor. Kadınlar Vajinal genişlik nedeniyle  cinsel yaşamında tatminsiz ve mutsuzluk yaşayabiliyor. Buna neden olan etken ise dokularında  esneme ve gerilme olması ve doğum sonrasında vajinanın eski haline gelmemesidir.

Labioplasti (İç Dudak Küçültme)
Labioplasti ameliyatı genellikle 30-40 dakika sürer ve  adet sonrası operasyon için uygun bir zamandır. İç dudak küçültme operasyonu hastane şartlarında yapılmalıdır. lokal anestezi veya hafif bir sedasyon ile de yapılabilir. Operasyon sonrası küçük dudaklarda iz kalmaz, ve ortalama bir günlük dinlenme döneminin ardından  hastalar günlük yaşamlarına devam edebilirler. İşlemin ertesi günü duş alabilirler. Cinsel ilişki için yaklaşık 3-4 hafta beklenmelidir,

Vajina Daraltma (Vajinoplasti)

Vajinoplasti ameliyatı daha çok normal doğum yapmış hastalarda  vajina girişinin düzeltilmesi işlemidir.  Özellikle kaslardaki gevşeklik ve doğum esnasında oluşan yırtıkların ve doku fazlalığının düzeltilmesi ve vajina ağzının daraltılması ameliyatıdır. Ameliyat sonrasında özellikle vajinada ki  genişlemeye bağlı cinsel yaşamda ki sıkıntılardan dolayı kimi zaman kadınlar ruhsal problemlere  kadar uzanan sorunları çözülebilmektedir. İşlem  vajen bölgesinden uygulanır. Operasyon ortalama 45 dakika sürer.  Vajenin girişi ve 10 cm. içerisine kadar daraltılır. Ameliyat sonrası dikiş aldırmak gerekmez. Operasyon  sedasyon  altında yapılabilir ve  hastanın genel durumunu çok  etkileyen ağır bir ameliyat değildir. Hasta 1 gün sonra normal yaşantısına dönebilir. Bunun dışında operasyonun ardından en az 3 hafta sonra doktorun muayenesinden sonra  cinsel yaşama dönülebilmektedir.

Labioplasti ve vajen daraltma operasyonları birlikte sıklıkla yaptığımız operasyonlardır, ikisinin aynı anda yapılması herhangi bir sıkıntıya yol açmaz.

Superplast Estetik Merkezi’nden Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Hüseyin Güner
Superplast Estetik Merkezi’nden Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Hüseyin Güner