Etiket arşivi: grip

Her gün “nar” yemek gripten koruyor…

Son günlerde karşılaştığımız aşırı soğuk havalar, bağışıklık sistemimizi tehdit ediyor. Bu dönemde en sık karşılaşılan hastalıkların başında gelen grip yanlış tedavi edildiğinde; sinüzit, orta kulak iltihabı gibi önemli sağlık sorunlarına neden olabiliyor.

Her gün “nar” yemek gripten koruyor… yazısının devamı

Soğuk algınlığını bitki çayları ile yenin

Hava sıcaklığında ani düşüş ile birlikte yurdun büyük bir kısmında yoğun kar yağışı uyarıları artık kış mevsiminin tam anlamı ile geldiğinin işareti. Zaten bir süredir gün içerisinde değişen hava sıcaklıkları nedeniyle çevremizde soğuk algınlığına yakalanan kişilerin sayısının hızla arttığı görülüyordu. Hava sıcaklığındaki bu ani düşüş hasta sayısını daha da katlayacak gibi görünüyor.
Soğuk algınlığını bitki çayları ile yenin yazısının devamı

Kış hastalıklarına hazırlıksız yakalanmayın!

Havaların soğuması, birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. Kapalı ve kalabalık ortamlarda geçirilen zamanın uzaması, enfeksiyonların yayılmasına yol açıyor. Kışın artan hastalıklara hazırlıksız yakalanmamak için, mevsimsel değişimlerle zayıf düşen bağışıklık sistemini güçlendirmek büyük önem taşıyor. Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Gürkan Yurteri, kış aylarında artan hastalıklar ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.  Kış hastalıklarına hazırlıksız yakalanmayın! yazısının devamı

Okullar enfeksiyona davetiye çıkarıyor

Yaklaşan kış ayları ile birlikte sıklaşan enfeksiyon hastalıkları ve tedavi yöntemlerini anlatan KadıköyŞifa Sağlık Grubu Kadıköy Hastanesi Çocuk Sağlığı Kliniği Uzmanı Dr. Yeşim Eker, çocuklarımızı özellikle okul yoluyla bulaşan enfeksiyonlardan korumak için hijyene dikkat çekiyor. 

Okullar enfeksiyona davetiye çıkarıyor yazısının devamı

Gripten korunma yöntemleri ( Gripten nasıl korunuruz? )

Sonbahar denilince akla soğuyan hava kısalan günler, yağmur, dökülen yapraklar, artan trafik ve şehir kalabalığı, biten tatil, okulların açılması, yoğunlaşan iş yükü gelir.Yani hayatımızda fiziksel, sosyal ve iklimsel anlamda ve de ruhsal anlamda pekçok değişikliğin olduğu geçiş dönemidir sonbahar. 

Gripten korunma yöntemleri ( Gripten nasıl korunuruz? ) yazısının devamı

Gebeler gribe karşı ne yapmalı?

Sonbaharın gelmesiyle yaşanan en büyük değişim hava sıcaklıklarının genel olarak düşerken, ani iniş çıkışlar göstermesidir. Yaz sıcaklarının geçmesinin olumlu bir etkisi gebelerin bunalmadan dışarıya daha rahat çıkabilmesi ve daha rahat egzersiz yapabilme şansı bulmasıdır. Bunun yanında okulların açılması ve insanların kapalı ortamlarda daha çok vakit geçirmesi nedeniyle özellikle solunum yoluyla bulaşan grip gibi hastalıkların artmasıdır.  Gebeler gribe karşı ne yapmalı? yazısının devamı

Gelmeyen yaz yataklara düşürmesin

Gardırobumuza yazlıkları dizdik, hem psikolojik hem de fiziksel olarak kendimizi yaza hazırladık… Ancak iple çektiğimiz yaz mevsimi bir türlü gelmedi. Bir günde dört mevsimi yaşadığımız şu günlerde vücudumuzun dengesi de iyice şaşıyor.  Hal böyleyken hastalıklar ise kaçınılmaz.  Gelmeyen yaz yataklara düşürmesin yazısının devamı

Ani ısı değişimleri yatağa düşürmesin

grip nezleBahar aylarında havadaki gece gündüz arası sıcaklık farkları hatta saatlik ısı değişiklikleri nedeniyle insan metabolizması bir takım sorunlarla karşılaşabiliyor. Sıcaklık, nem, rüzgar gibi etkenlerin birden değişimi bağışıklık sistemini de etkiliyor. Bahar aylarındaki bu tablo depresyondan ülsere, baş ağrısından yorgunluğa kadar birçok rahatsızlığı da beraberinde getirebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Serap Bos, ani ısı değişikliklerinde sağlıklı kalmanın yolları hakkında bilgi verdi.

Havanın bir ısınıp bir soğuması bedenimizi yoruyor

Halsizlik, enerji azlığı, mutsuzluk, kaslarda ağrı, uykuya dalamamak ve uyanamamak bahar yorgunluğunun belirtileri arasındadır. Havadaki ani ısı, nem, basınç değişiklikleri kişiyi sinirli ve stresli bir hale getirebilir. Mevcut belirtiler aile hayatının ve iş performansının düşmesine ve kişinin hayat kalitesinin düşmesine sebep olabilir. Bahar yorgunluğu zannedilen belirtilerin altından kansızlık, hipotiroidi (tiroid bezinin yeterli çalışamaması) gibi başka hastalıklar da çıkabilir. Bu nedenle belirtilerin süresi uzadığında mutlaka bir doktora gidilmelidir.

Baş ağrıları sıklaşabiliyor

Bahar aylarında vücudun çeşitli eklemlerinde ağrılar yaşanabilmektedir. Bahara uyum sağlamaya çalışan vücut daha uzun süre gün ışığına maruz kalır. Günlerin uzaması, saatlerin ileriye alınması gibi faktörler vücudun hormon dengesini değiştirerek uyku düzenini olumsuz etkiler. Uyku düzenindeki bu değişiklikler vücudun yeterince dinlenememesine ve kişinin kendisini sürekli yorgun hissetmesine ve unutkanlığa yol açar. Yoğun tempoda çalışanlar ve stresli kişilerde baş ağrıları yaşanabilir. Baş ağrısına ek olarak sırt, boyun ve omuz kaslarında ve vücudun çeşitli eklemlerinde ağrılar da ortaya çıkar.

Baharda depresyon riskine dikkat!

Bahar depresyonu, mevsimsellik göstermesi dışında genel olarak diğer depresyonlara benzer belirtiler taşıyan bir hastalıktır. Kişilerin yetersiz güneş ışığı alması beyinde bazı kimyasal maddelerin düzeylerini ve dağılımlarını bozar. Bu hormonlar kişinin vücut ısısı ayarlanması ve uyku-uyanıklık düzeninde önemli rol oynarlar. Biyolojik saatin bozulması ile kişi depresyona daha açık hale gelir. Açık güneşli havalarda daha neşeli, kapalı, bulutlu havalarda cansız ve melankolik olan kişilerde çoğu zaman altta yatan mekanizma biyolojik saatteki aksamalardır.

Sindirim sistemi rahatsızlıkları baharı seviyor

Özellikle bahar ve yaz aylarında en sık rastlanan sorunların başında ülser, reflü ve gastrit gibi sindirim sistemi hastalıkları gelir. Bu şikayetler genellikle midede yanma, kazınma, ekşime ve gaz şeklinde kendini göstermektedir. Nem ve güneş ışığı faktörleri, ülser şikayetlerini artırmaktadır. Hazımsızlık sorunu yaşayan bazı hastalarda ise bahar aylarında daha fazla tüketilen çiğ sebze ve meyvenin bu soruna neden olduğu düşünülmektedir. Bazen bu sorunlar mide kanamasına kadar ilerleyebilmektedir. Bazı yiyeceklerin tüketilmesinden sonra mide yanması, ekşime, gaz ve şişkinlik şikayetleri daha çok gastritte ortaya çıkar. Bahar aylarında kızartmaların fazla tüketimi, asitli ve gazlı içecekler, soğuk su gibi yiyecek ve içecekler gastrit şikayetlerini artırmaktadır.

Havaların ısınmasına güvenmeyin

Mevsim değişikliğine uyum sağlayamayan vücudun soğuk algınlığına yakalanma riski de bahar aylarında yüksektir. Bebekler, 65 yaşın üzerinde olan kişiler, astım hastaları, kronik akciğer hastaları, kalp ve böbrek hastalıkları olanlar ve bağışıklık sistemini zayıflatan ilaç kullanan hastalar risk gurubundadır. Dengeli beslenmek, düzenli uyku, dinlenmek, spor, her gün düzenli banyo yapmak ve sigara içmemek bağışıklık sistemini güçlendiren faktörlerdir.

Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Serap Bos
Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Serap Bos

Bu 10 hastalık aşıyla önlenebiliyor

Boy and vaccine syringe aşı iğneGeçmişte dünya üzerinde salgınlara neden olan; ancak bulunan aşılar sayesinde günümüzde sadece adı bilinen hastalıkları Hisar Intercontinental Hospital Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük’ten öğrendik… 
Bu 10 hastalık aşıyla önlenebiliyor yazısının devamı

Diyabet grip kadar yaygın

diabet‘Şeker hastalığı’ olarak bilinen diyabet, grip kadar yaygınlaştı. Diyabetli sayısı on yıl öncesine oranla iki kat arttı. Kalp, damar ve sinir sistemi rahatsızlıklarına neden olduğu gibi göz damarlarında ve böbreklerde kalıcı hasarlara da yol açabilen bu hastalık, sağlığı ciddi anlamda tehdit ediyor. Beslenme şekli, stres, yaşam tarzı gibi çevresel etkenler de diyabetin çıkışını hızlandırabiliyor. Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ferhan Mantar, kırk yaşın üstündekilerin, kilolu ve genetik yatkınlığı olanların şeker taraması yaptırması gerektiğini belirterek, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi:

Kandaki şeker düzeyi belli bir seviyede olmalı ki yaşamsal fonksiyonlarımız devam edebilsin. Ama diyabette olması gerekenden daha yüksek şeker kanda tespit ediliyor. Şekerin fazlalığı da kısa ve uzun vadede vücuda zarar veriyor. Çok su içme, sık idrara çıkma, fazla yeyip buna rağmen kilo alamama gibi durumlar diyabetin belirtileri arasında yer alıyor. Aşırı halsizlik, kas güçsüzlüğü, iyileşmeyen yaralar ve özellikle bayanlarda görülen iyileşmeyen ve tekrarlayan idrar yolu ve genital enfeksiyonlar da belirti olarak sayılabilir.

ŞİŞMANLIK OLUŞUM NEDENİ

Diyabet, Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere ikiye ayrılır. Bunların dışında gebelikte ve pankreas organının hasarına bağlı gelişen diyabet de vardır. Tip 1 diyabette vücudun kendi bağışıklık sistemi pankreasta insülin üreten hücrelere karşı antikorlar oluşturur. Buradaki hücreleri öldürmesi yüzünden insülin yetersizliği söz konusu olur. Tip 2 diyabet ise daha çok beslenme alışkanlıkları, genetik özellikler, çevresel faktörler, stres ve obezite nedenleriyle oluşuyor. Genelde düzensiz ve yanlış beslenme, spordan yoksun bir hayat sonucunda şişmanlık gelişiyor. Kişinin vücudunda özellikle yağ ve kas dokusunda pankreastan yeterince insülin üretilmesine rağmen hedef organlarda insülin şekerinin yeterince kullandırılmaması sonucunda şeker yükselmeye başlıyor.

ŞEKER TARAMASI KONUSUNDA BİLİNÇLENDİRME ŞART

İlerleyen zamanlarda şeker kontrol edilemezse beyine giden damarlarda tıkanıklıklar oluşabiliyor. Aynı şekilde göz damarlarına da zarar gelebiliyor. Hatta bu durum zaman zaman görme kayıplarına kadar ilerleyebiliyor. Şekerin kontrolsüz kaldığı durumlardan böbrek damarı da etkilenebiliyor. Böbrek yetmezliği başlayıp hastanın diyalize girmesine neden olabiliyor. Ayak damarlarında veya sinirlerinde duyu kayıpları oluştuğu için de travmaya, kesiğe ya da yanmaya acı hissi azalabiliyor. Bu nedenle de yaralanmalar artabiliyor. Tüm bu süreçleri yaşamadan insanları şeker taraması konusunda bilinçlendirmeliyiz. Bilinen diyabetli sayısı Türkiye’de yüzde 8’lerdeyken 13’lere yükseldi. Yani yüzde 30’un üzerinde bir artış var. Özellikle obezite ile paralel olarak 10 yıl öncesine göre diyabetli sayısı iki katına çıktı. Bir bu kadar da bilinmeyen diyabetli var. Erken tarama gerekiyor. Kişiler risk grubundaysa yani kırk yaş üstündeyse, vücut kitle endeksi normalden fazlaysa, ailede diyabetli varsa mutlaka şeker yükleme testiyle ileri şeker taramasına gitmesi lazım.

DENGELİ BESLENMEK ÖNEMLİ

Beslenme ile diyabet arasında önemli bir bağ var. Bu nedenle sağlıklı beslenme büyük önem taşıyor. Mide boşalma zamanları var. İki buçuk saat ile dört saat arasında değişir. Kesinlikle üç ana öğün üç de ara öğün beslenme şeklinde bir hayat tarzı oluşturulmalı ve öğünler sağlıklı bileşenlerden oluşmalı. Karbonhidratlar glikozun ana kaynağıdır. Vücudumuzun enerjisini karşılayacak en önemli besin maddeleridir. İşte bu sebeple, beslenmemizde karbonhidrat olmalı. Meyveden süt ve süt ürünlerine, makarnadan ekmeğe kadar her şeyi yemek gerekiyor. Bunun dışında aşırı proteinli beslenmek de kilo artışına neden olabilir. Yasak kavramına karşıyım. Önemli olan öğünlerde bunların dengeli tüketilmesi. Bol lifli, meyve ve sebze oranı yeterli olan proteini de dengeli olan bir beslenme şekli gerekli. Ara öğünlerde ise badem, yer fıstığı, ceviz gibi besinleri tüketmekte fayda var. Bir avuçtan fazlası yenmemeli.

Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ferhan Mantar
Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ferhan Mantar

Zatürre riskine dikkat!

22303044Son derece tehlikeli bir akciğer hastalığı olan zatürre, özellikle kış aylarında artış gösteriyor. Soğuk havayla beraber vücut direncinin azaldığını belirten Medical Park Fatih Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Servet Kayhan, daha çok çocukları ve yaşlıları tehdit eden zatürreye karşı uyarılarda bulundu.

Zatürre, bilimsel adıyla pnömoni, akciğer dokusunun iltihaplanması anlamına geliyor. En sık etkeni ise solunum yoluyla bulaşan bakteriler ve virüslerdir. Kişiden kişiye bulaşabildiği gibi yakın temas sonrası enfeksiyon etkenleri el yardımıyla burun ve dudaklara, oradan da akciğerlere ulaşabilir. Solunum yoluyla mikroorganizmaların temasının önlenmesi için hastanın ve aynı ortamı paylaşması gereken kişilerin maske kullanımına ve el hijyenine çok dikkat etmesi gerekir. Özellikle 65 yaş üstündeki kişiler ve kronik solunum yolu hastalığı (KOAH, astım, bronşektazi gibi) olanlar zatürre açısından çok daha risklidir. Bu kişilerde zatürrenin çok daha ağır ve hızlı ilerleyen formları daha çok görülmektedir. Ateş, kırgınlık hali, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi yakınmalar başladığında mutlaka hekime başvurmak gerekir. Bazen 24 saat daha erken tedaviye başlanması bile hayat kurtarıcı olabiliyor. Zatürre kentlerde ve kış aylarında oldukça sık görülüyor.

HALSİZLİK VE ATEŞ İLK BELİRTİLERİ

Bakteriyel kökenli tipik pnömonilerde genellikle birkaç gün içinde başlayan öksürük, halsizlik ve beraberinde ateş meydana geliyor. Üşüme ve titreme ile başlayan ateş, gittikçe yükselebiliyor. Hastalığın yaygınlık derecesine bağlı olarak ise nefes darlığı hissedilebiliyor. Öksürük başlangıçta kuru olsa da daha sonrasında öksürükle beraber sarı renkli iltihaplı balgamla da karşılaşılabiliyor. Göğüs, sırt veya yan ağrısı şikayeti en sık izlenen bulgular arasında yer alıyor.

SİGARA TEDAVİYİ YAVAŞLATIYOR

Sigara kullanımı yanı sıra kişide mevcut olan şeker, kronik kalp ve akciğer hastalıkları hem zatürre gelişimini kolaylaştırıyor hem de hastalığın daha ağır seyretmesine yol açıyor. Özellikle çocukluk çağındaki zatürrelerde D vitamini büyük önem taşıyor. Vücut direncini artıran gıdaların başında ise probiyotik içeriği zengin ev yapımı yoğurtlar ve kefir geliyor. Bunun yanı sıra selenyum, omega -3 ve özellikle A ve C vitaminleri de vücut savunmasında önemli rol oynayan beyaz kan hücrelerini aktive ederek etkili oluyor.

ZATÜRRE AŞISI

Zatüre hastalığı ölüme yol açan tehlike bir hastalık olduğundan bu hastalığın tedavisi kadar zatürreden korunmak da çok önemlidir. Yapılan aşıyla hastalığa, neden olan en sık mikroplardan birisi olan Streptokok bakterisine karşı bağışıklık kazanılır. Özellikle risk grubundaki kronik solunum yolu hastalığı olanlara, kalp hastalarına, alkol ve sigara kullananlara, şeker hastalarına, 65 yaşın üzerindeki kişilere, dalağı amelidalağı ameliyatla alınmış olanlara ve bağışıklık sistemi zayıf olan hastalara mutlaka uygulanmalıdır.

GRİP AŞISI

Grip aşısı %70 ile %90 oranında grip (İnfluenza) virüsüne karşı bir bağışıklılık sağlar. Grip aşısı bağışıklık oluşturmadığı durumlarda bile özellikle yaşlı bireylerde gribe bağlı oluşabilecek ağır komlikasyonlar ı azalttığı bildirilmiştir. Özellikle yaşlılarda görülen zatüre, kalp krizi, felç ve ölüme kadar götüren hastalıklar için önemli ölçüde koruma sağlar. Grip virüsü çok hızlı biçimde mutasyona yani bölünmeye uğrayarak kendinin şeklini ve yapısını değiştirir Her yıl değişik bir varyasyonda karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla bir yıl öncesinde saptanmış ve oluşabilecek grip virüslerine karşı hazırlanmış aşılar ancak o yıl için etkili olabilir bir sonraki yılda grip virüsü değişik bir yapıya bürüneceği için yeniden grip aşısına gereksinim vardır. Sonuç olarak grip aşısı risk grubunda bulunan hamileler, 50 yaş ve üstü kimseler, kronik hastalığı bulunanlar, sağlık alanında çalışan doktor, hemşire ve sağlık personeline her yıl uygulanmalıdır.

Medical Park Fatih Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Servet Kayhan
Medical Park Fatih Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Servet Kayhan

Çocuğunuz grip mi nezle mi?

OCUGUNUZ+GRIP+MI+NEZLE+MI+%288%29Kış mevsiminin bitmesine sayılı günler kala hem Türkiye’de hem de Avrupa’da grip salgını devam ediyor. Özellikle son 10 gündür çocuklarda düşmeyen ve yüksek seyreden ateş (39C), boğaz ağrısı,  halsizlik, iştahsızlık ve kas ağrısı ile grip salgını kendini gösteriyor.  Grip ve nezlenin sık sık birbirine karıştırıldığını da vurgulayan Çocuk Sağlığı Hastalıkları, Çocuk Alerji ve İmmunoloji Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, soğuk havaların kabusu gripten nasıl korunmak gerektiğini açıkladı.  Çocuğunuz grip mi nezle mi? yazısının devamı

Grip salgınına karşı önleminizi alın

Grip-GorselAsya ve Avrupa grip salgınıyla boğuşuyor. 4 milyondan fazla insanı etkileyen salgınının Türkiye’ye gelmesinden endişe ediliyor. Hızla yayılan bu rahatsızlığın mevsimsel grip özelliği taşıdığını ve yeni bir virüsle karşı karşıya olunmadığını belirten Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kenan Keskin, grip ve korunma yolları hakkında bilgi verdi.

Kalp ve kanser hastaları ile çocuklara dikkat!

Geçiş dönemi olarak bilinen bahar aylarında grip hastalığı sıklıkla görülmektedir. Yaşanan bu salgın korkulanın aksine yeni bir virüs tipinden kaynaklanmamaktadır. Hastalık bulaştığı kişilerde genel olarak ağır seyreder, yaklaşık 1 hafta istirahat edilmesi gerekebilmektedir. 65 yaşın üzerindeki kişiler, kalp ve kanser hastaları, hamileler, şeker hastaları, böbrek yetmezliği olan kişiler ve sağlık çalışanlarının grip hastalığına karşı daha dikkatli olması gerekmektedir.

Griple mücadele etmek elinizde

Gün içinde tüm ihtiyaçlar karşılarken sürekli eller kullanılmaktadır. Eller dış ortamla ve dolayısıyla da hastalık etkeni olan mikropların bulunduğu yüzeyler ve eşyalarla en çok temas eden organdır. Eller aynı zamanda mikropların sıklıkla vücuda giriş kapısı olarak kullandıkları ağız ve burunla sürekli temas etmektedir. Ellerin su ve sabun ile yıkanması mikroplardan korunmanın en etkili, en ucuz ve en kolay yoludur. Ancak etkili olabilmesi için en az yarım dakika süreyle ve parmak araları da dahil olmak üzere her yerin iyice yıkanması gerekmektedir. Özellikle tuvaleti kullandıktan sonra, yemek öncesi ve sonrası mutlaka eller hassasiyetle yıkanmalıdır.

Kalabalık ortamlardan uzak durun

En fazla solunum yoluyla bulaşan grip virüsünden korunmak için kapalı ve kalabalık yerlerde uzun süre kalmamak gerekmektedir. Ofiste ve okullarda mümkün olduğu kadar ortamı havalandırmak önemlidir. Özellikle toplu taşıma araçlarını kullandıktan sonra yıkama şansı yoksa bile eller antibakteriyel ürünler ve temizleme mendilleri ile temizlenmelidir.

Sevdiklerinizle uzaktan selamlaşın

Grip olan kişiler başkaları ile yakın temastan kaçınmalı, hastalığın bulaşıcı olduğu dönemde işe ve okula gitmemelidir. Selamlaşmaların yakın temas ile değil uzaktan yapılması gerekmektedir. Gribe yakalananların belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da belirtilerin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat etmesi önemlidir.

Maske kullanmak işe yarayabilir

Bulaşmayı önlemek için öksürme, aksırma sırasında ağız ve burun mendille kapatılmalıdır. Eğer mendil yoksa ceket veya giysinin kolu kullanılarak bu yapılmalıdır ve eğer ağız-burun el ile kapatılmışsa, eller su ve sabunla mutlaka yıkanmalıdır. Grip olanların cerrahi ya da standart maske takması diğer insanlara virüs bulaşmasının önlenmesine yardımcı olacaktır. Hasta olmayan kişiler hastaların yanına girerken maske kullanmalıdır. Hasta kişilerle tokalaştıktan veya solunum salgıları bulaşmış yüzeylerle temastan sonra göz, burun veya ağıza dokunmak bulaşmaya neden olabilir.

Kapı kolları ve oyuncakların temizliğine özen gösterin

Hastalığın bulaşmasını engellemek için masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncak gibi sık dokunulan eşyaların günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi gerekmektedir. Günlük kullanılan temizlik maddeleri dışında klor, hidrojen peroksit, iyotlu antiseptikler ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler de dezenfekte için etkilidir. Hastalara ait çarşaf, çamaşır, havlu gibi eşyaların başkası tarafından kullanılmaması gerekir. Hastanın kullandığı tabak, çatal ve bıçaklar bulaşık makinesinde ya da elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır.

Antibiyotiğe sarılmayın

Grip hastalığını antibiyotikler tedavi etmemektedir. Doktor tavsiyesi dışında antibiyotik kullanımı kesinlikle sakıncalıdır. Gripten korunmada yeterli ve dengeli beslenme, kaliteli uyku, yeterli dinlenme ve su tüketimi de çok önemlidir. Gripten korunmanın en etkili, en güvenli ve en ucuz yolunun aşı olduğu unutulmamalıdır.

Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kenan Keskin
Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Kenan Keskin

Dünyayı sarsan grip virüsü kapıda

ASM_GripAvrupa ve Asya’yı vuran girip salgını ile ilgili açıklama yapan Dünya Sağlık Örgütü salgının 3 hafta içinde daha geniş alana yayılacağı uyarısında bulundu. 2015 yılında grip salgınlarının en önemli nedeninin H3N2 virüsü olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko, “Grip özellikle 65 yaş üstü kişilerde ağır seyrediyor, yaşlıların yüzde 60’ı hastaneye yatırılıyor. 0-4 yaş arası çocuklarda grip görülme sıklığı yaşlılardan sonra ikinci sırada yer alıyor” dedi.

Dünya Sağlık Örgütünü alarma geçiren grip salgını Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın harekete geçirdi.  2015 yılında görülen grip salgınlarını H3N2 virüsü ile ilişkili olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko,H3N2 en son 2012-2013 sezonunda karşımıza çıkmıştı. Ancak bu defa daha ağır seyir gösteriyor” dedi.  Dünyada grip nedeniyle hastane başvurularına belirgin bir artış gösterdiğine dikkat çeken Dr. Hakko, hastalığın 65 yaş üstü kişilerde ağır seyrettiğini belirterek “Kalp hastalığı, diyabet ve obezitesi olan kişiler de risk altında” dedi. Dr. Hakko salgının yaşlılardan sonra en çok 0-4 yaş arası çocukları etkilediğine vurgu yaptı.

Gribin influenza virüslerinin neden olduğu solunum yolu enfeksiyonu olduğunu belirten Dr. Hakko hastalığın burun, boğaz ve akciğerleri etkilediğini anlattı. Gribin hafif bir hastalıktan ölüme kadar risk taşıdığını söyleyen Dr. Hakko,  “Gripten korunmanın en iyi yolu her yıl düzenli aşı olmaktır” dedi.

Bu belirtiler varsa dikkat!

·         Ateş veya sıcak hissetme, titreme

·         Öksürük

·         Boğaz ağrısı

·         Burun akıntısı veya tıkanıklık (daha az oranda)

·         Kas ve vücut ağrısı

·         Baş ağrısı

·         Halsizlik, yorgunluk

·         Bazı kişilerde kusma veya ishal olabilir, bu daha çok çocuklarda görülür

Hastalık daha başlamadan bulaşabiliyor

Gribin bulaşıcı bir hastalık olduğunu hatırlatan Dr. Hakko, “Hastalar öksürürken, burnunu çekerken veya konuşurken oluşan damlacıklarla hastalığı bulaştırabilirler” diye konuştu. Dr. Hakko, grip virüsünün hasta olan kişinin solunum sıvılarıyla kirlenmiş yüzey ya da objelere dokunduktan sonra ellerini ağzına, burnuna, gözlerine götüren kişilere de bulaşabileceğini söyledi. Hastalık başlamadan 1 gün öncesinden 5-7 güne kadar bulaşıcılığın devam ettiğini belirten Dr. Hakko, “Bağışıklığı zayıf kişiler ve çocuklar daha uzun süre bulaştırıcı olabilir” dedi.

Başka hastalıkları tetikleyebilir

Gribin etkilerinin mevsime veya yıla göre değişiklik gösterdiğini belirten Dr. Hakko, “Hangi virüsün yaygın olduğu, ne kadar aşı yapıldığı, aşının ne zaman yapıldığı, aşının virüsle ne kadar uyum sağladığı gribin etkisinde rol oynar” dedi. Bazı kişiler grip olduklarında daha ağır hastalık geçirdiğine dikkat çeken Dr. Hakko “Bunlar çocuklar, yaşlılar, gebeler, kronik hastalığı olan kişilerdir” diye konuştu.

Grip aşısı en iyi korunma yöntemi

Gribin zatürre, kulak enfeksiyonları, sinüzit ve kronik hastalıkların kötüleşmesine yol açabileceğini söyleyen Dr. Hakko mevsimsel gripten korunmak için aşılanmanın önemine değindi. Ekim ayı başında piyasaya çıkan grip aşısının en iye koruma yöntemi olduğunu belirten Dr. Hakko, aşının her yıl düzenli yapılması gerektiğini dile getirdi. Dr. Hakko gripten korunmak için diğer yöntemleri şu şekilde sıraladı;

·         Kalabalık ortamlardan uzak durun

·         Hasta olduğu bilinen kişilerle yakın temasta bulunmayın

·         Ellerinizi sık sık yıkayın

·         Hastayken kullanılan mendillerin ortada bırakılmadığından emin olun.

Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko
Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko

Soğuk algınlığında şalgam desteği

u3Kışın tam ortasına geldiğimiz şu günlerde soğuk algınlığı oldukça yaygın bir hastalık. Özellikle yoğun çalışanlar ve beslenmesine dikkat edemeyenler bağışıklık sistemleri zayıfladığı anda grip ve soğuk algınlığı ile yüz yüze geliyor. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirici özelliği ile vücut direncini arttıran şalgam suyu tam da bu anda ihtiyaç duyulan doğal şifa kaynağı…

Yüzyıllardır Anadolu’da yemeklerin, özellikle de etlerin yanında hazmettirici olarak tüketilen şalgam suyu vücut direncini arttırarak hastalıklara karşı koruyucu ve iyileştirici özellikler sunuyor. İçeriğindeki A-B-C grubu vitaminlerle kalp-damar hastalıklarının yanında boğaz iltihabına da iyi gelen şalgam suyunun faydaları saymakla bitmiyor. Soğuk algınlığının ilerleyip boğaza hatta ciğerlere indiği durumlarda en iyi bitkisel çözüm; göğsü yumuşatıp, akciğer ve bronşları temizleyen şalgam suyu.

ÇOCUKLARA “ANTİBİYOTİK YERİNE ŞALGAM”

Vücuttan toksinleri atmaya yarayan ve kansızlık için ideal bir ilaç olan şalgamın yaprakları da kökü gibi kalsiyum, demir, bakır ve iyot içeriyor. Çocuklarının gazlı içecekler içmesi konusunda endişe duyan aileler, bitkisel bazlı bu içeceği onların günlük demir, bakır ihyiyaçlarının  karşılanması açısından da oldukça önemsiyorlar. Anti-enfeksiyon olarak bilinen bu doğal içecek, annelerin grip mikrobuna maruz kalmış çocuklarına gönül rahatlığıyla içirebilecekleri ender ürünlerden.

Aileler, küçük yaşlarda sık sık hasta olan çocuklarını mümkün olduğu kadar antibiyotikten uzak tutmaya çalışıyorlar. Böyle durumlarda alternatif tıbbı ve bitkisel çözümleri arayanlara fiyatının uygunluğuyla da dikkat çeken şalgam suyu oldukça cazip geliyor.

K.B.B. Mütehassısı Op.Dr.M.Sezai Yavaşça: Şalgam(Brassica napus) kökleri sebze olarak yenilebilen turpgillerden bir bitkidir.100 gr şalgam içerisinde ; 23 kalori,0.2gr yağ,24mg fosfor,35mg kalsiyum,188mg magnezyum,yanında B1,B2,B3 ve C vitaminleri ihtiva eder. Havuç (Davas carota) maydanozgiller familyasından etli kökleri için yetiştirilen bir bitki olup,A,B,C,D ve E vitaminleri yönünden zengindir. Adana ve Mersin yöresinde bu iki mucize sebzenin bulgur ile fermente edilmesi suretiyle hazırlanan ŞALGAM SUYU tamamen organik bir karışım olup ,hiçbir kimyasal katkı içermez.

Yıllardır çok sevilerek içilen ve güney illerimizin vazgeçilmezi olan şalgam suyu, bu gün tüm dünyada ciddi araştırmalara konu olmaktadır. Özellikle Çin’de yaşanan SARS GRİBİ sırasında Çinli araştırmacılar tarafından ısrarla tüketilmesi önerilmiş ve ülkemizden Çin’e Şalgam suyu ihraç edilmiştir. Kışın yaşanacak gripal enfeksiyonlardan korunmada ihtiva ettiği C vitamini ve prebiyotik etkisinden dolayı şalgam suyu içilmesi şiddetle tavsiye edilmektedir.

K.B.B. Mütehassısı Op.Dr.M.Sezai Yavaşça
K.B.B. Mütehassısı Op.Dr.M.Sezai Yavaşça

Grip olduğumuzda neden kaslarımız ağrır?

37335Gribin en kötü yan etkilerinden biri de kas ağrılarıdır. Siz ağrılarla boğuşurken vücudunuz virüsle savaşır. Bu ağrılar aynı zamanda sizin hareketlerinizi rahatça yapabilmenize engel olur. Ağrının şiddeti yaş, gribin şiddeti ve bulunduğunuz bölge gibi faktörlere bağlıdır. Birçok kişide kas ağrılarının yanı sıra ishal, kusma ve bitkinlik gibi belirtiler görülür.

Gribin belirtileri 7-10 gün boyunca devam eder. Bu süre zarfında birçok insan bütün vücudunda şiddeti orta-ciddi arasında değişen kas ağrısı çeker. Bu ağrılar vücudunuz sürekli olarak virüsle savaşmasından dolayı meydana gelmektedir. Bu süreç sadece ağrılara değil aynı zamanda bitkin hissetmenize de neden olur.

YAŞLILARDA DAHA ZOR

Yaş, gribin şiddeti ve bulunduğunuz bölge ağrıyı ne kadar hissetmenizi etkiler. İleri yaşlardaki kişiler genç kişilere göre daha zor bir dönem geçirirler. Çünkü vücutları virüsle genç kişilerin vücutları gibi etkili savaşamaz.

Gribin şiddeti ağrıları etkileyen bir diğer faktördür. Gribin şiddeti ne kadar fazlaysa ağrı da o kadar fazla olur. Gribi hafif geçirenlerde genellikle kas ağrısı hiç olmaz ya da çok az olur.

Bulunduğunuz bölge kuzeye daha yakınsa soğuk havadan dolayı daha fazla ağrı hissedebilirsiniz Birçok insan havalar soğudukça daha fazla ağrıları olduğunu söyler.

KAS AĞRILARI NASIL AZALTILABİLİR?

Peki, dayanılmaz bir hal alan kas ağrılarından nasıl kurtulabiliriz? Okan Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa’ya kulak verelim:

BOL SIVI TÜKETİN

“Grip süresince ağrılardan kurtulmanın anahtarı bolca sıvı almak ve düzgün beslenmektir. Grip vücutta ciddi sıvı kaybına neden olduğu için bol sıvı alımı ihmal edilmemelidir. Bolca sıvı almak yapılması gerekenlerin en başındadır. Vücudunuz hastalık süresince sıvı kaybeder ve buda kramplara neden olur. Sıvı alımı kasların rahatlamasını sağlar.

CANINIZ İSTEMESE DE YİYİN

Proteinden zengin beslenmek de kasların gevşemesini ve ağrının azalmasını sağlar. Grip sırasında kimsenin canı bir şeyler yemek istemez ancak vücudumuzun direnci için düzenli yemek oldukça önemlidir. Diyetinize protein içeren besin maddeleri eklemek kasların yeniden yapılanmasına yardımcı olur.

MASAJ İYİ GELİR

Hafif masaj kas ağrılarına iyi gelir. Grip sırasında hafif şekilde masaj yaptırmak kas ağrılarını azaltır. Öncelikle bol sıvı alınmalı ve proteinden zengin beslenilmelidir. Uygulama bölgelerinde ağrı olmuyorsa masajda yaptırılabilir.

BANYO YAPIN

Banyo yapmak ağrıları azaltmaya yardımcı olur, vücut sıcaklığının düşmesini sağlar. Banyo suyu ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalıdır, eğer su çok sıcak olursa vücut sıcaklığınız yükselebilir. En ideali suyun ılık olmasıdır.  İsterseniz banyo suyunuza esanslar ekleyebilirsiniz ancak önce mutlaka bir uzmanına danışın.

AĞRILAR GEÇMEZSE…

Gripten birkaç hafta sonra kas ağrılarınız hala devam ediyorsa bir hekime başvurmanız önerilir.”

Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa
Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa

Hamileler için kış tavsiyeleri

hamile kışHamilelik dönemi kış aylarına denk gelen anne adaylarının beslenmeden giyime birçok konuda dikkatli olması gerekiyor. Kış sebze ve meyvelerinin bebeğin gelişiminin yanı sıra annenin sağlığı için de çok önemli olduğunu belirten Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen, anne adaylarına şu tavsiyelerde bulundu.

Annenin hamilelik süreci oldukça hassas bir dönemdir. Özellikle çok soğuk olan kış aylarında anne adaylarının daha bir dikkatli olması gerekiyor. Bu zamanlarda soğuktan sakınmak, sağlıklı bir hamilelik açısından büyük önem taşıyor. Bebeği olumsuz yönde etkileyecek durumlardan korumak ve düşen vücut direncini güçlendirmek için beslenmeden hijyene, giyimden ilaç kullanıma kadar birçok konuya özen göstermek gerekiyor.

KIŞ AYLARINDA YEŞİL YAPRAKLI SEBZELER TÜKETİN

Kış aylarında dengeli beslenme metabolizmayı güçlendirmek açısından çok önemli. Bu nedenle gün içinde her besin grubundan yeterli miktarda alınmalı. Besinlerden gerekli karbonhidrat, yağ, vitamin, protein ve minerallerin sağlanması gerekiyor. Hamileliği kış aylarına denk gelen anne adayları şanslı da sayılabilir. Çünkü pırasa, ıspanak, kereviz, lahana ve karnabahar gibi demir zengini yeşil yapraklı, lifli sebzeleri döneminde tüketmeleri mümkün.

A VE C VİTAMİNLERİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE DESTEK

Bağışıklık sistemini destekleyen A ve C vitamini alımını özellikle hamilelik sürecinde ihmal etmemek gerekiyor. Sizin için yeterli olan vitamin miktarını turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, yeşil biber, karnabahar, yeşillikler gibi sebze ve meyvelerden sağlayabilirsiniz. Öte yandan C vitamini ile alınan demirin bağırsaklardan emilimi daha kolay ve fazla olduğundan posalı meyve ve sebzeleri tüketmenizde fayda var. Bağırsak hareketlerini arttırdığından taze sıkılmış meyve sularını da tercih edebilirsiniz.

D VİTAMİNİ İHTİYACINIZI BALIK İLE KARŞILAYIN

Hamilelik döneminde fazla kilo almamak hem bebek hem de anne açısından önemli. Fazla kilo alınımını önlemek için protein, vitamin ve kalsiyum ağırlıklı bir beslenme programının tercih edilmesi gerekiyor. Et, balık, tavuk, yumurta gibi besinlerle protein; süt, ayran, yoğurt gibi süt ürünleriyle kalsiyum; bol bol sebze ve meyve tüketerek de vitamin ihtiyacınızı kolayca karşılayabilirsiniz. Özellikle D vitamini ihtiyacını karşılamak için balık tüketimi çok önemli bir yer tutuyor. Haftada 1 porsiyon balık tüketmek kemik ve diş gelişimine katkı sağlıyor.

KAPALI VE KALABALIK ORTAMLARA DİKKAT

Soğuk havalardan kaçan anne adayları kış aylarında genellikle kapalı yerlerde vakit geçirmeyi tercih ediyor. Ama kalabalık bir ortamda birçok kişinin aynı havayı soluması hamileler için sağlıklı değil. Gidilen ortamda sağlıklı bir havalandırmanın olup olmamasına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü yetersiz havalandırma bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına sebep olabiliyor. Bunun yanı sıra evlerde de doğalgaz, soba kullanımı, tozlar gibi nedenlerle de sağlıksız hava ortamı oluşabiliyor. Bu nedenle evi sık sık havalandırmak fayda sağlıyor. Bebekte gelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı, öğrenme ve davranış bozukluğuna sebep olan sigara dumanından da anne adaylarının kaçınması gerekiyor.

BURUN TIKANIKLIĞI İÇİN TUZLU SU

Her insan gibi anne adayları da soğuk algınlığı ya da gribe yakalanmamak için kapalı ve kalabalık alanlarda uzun süre kalmamalı. Eller de sık sık yıkanmalı. Hastalık bulaştığında ise hamilelerin istirahat etmesi ve bol sıvı tüketmesi gerekiyor. Bu dönemde bebeğinizin de sizin de enerjiye ihtiyacı olduğundan beslenmenize daha fazla özen göstermelisiniz. Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu kullanın. Ama öksürük, ateş ve nefes darlığı gibi semptomlar varsa en kısa zamanda doktorunuza başvurun. Çünkü doktorunuza danışmadan kesinlikle ilaç kullanmamalısınız. Hastalığın zatürre veya bronşite dönüşmemesi için erken müdahale büyük önem taşıyor.

YÜNLÜ VE PAMUKLU KIYAFETLER GİYİN

Kışın soğuk havadan korunmak için yünlü ve pamuklu, hava alan, yumuşak kıyafetler tercih edin. Kat kat giyinerek aşırı terlemeyi önleyin. Anne adaylarının dikkat etmesi gereken bir diğer nokta ise ayakkabı seçimidir. Kar ve buz gibi zeminlerde kaymayacak ve ayağı sıcak tutacak ayakkabılar tercih edilmeli. Öte yandan soğuk havalarda cildin kuruyup çatlamamasına da özen gösterilmeli. Bu süreçte cildiniz daha hassas olacağından özel bakım gerekebilir. Elinizi ve yüzünüzü ılık su ile yıkayabilir, nemlendirici kremler kullanabilirsiniz. Bol su tüketimi hem cilt hem de genel sağlığınız için ihmal edilmemeli.

Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen
Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Bahar Çelen

Soğuk hava kalbi yoruyor

Haber-Gorsel (10)Havaların soğumasıyla birlikte kış aylarına özgü hastalıklar da kendini hissettirmeye başladı. Özellikle bu dönemde grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklara karşı tedbirler alınırken, kalbi de unutmamak gerekiyor. Araştırmalara göre kış döneminde kalp rahatsızlıklarının görülme sıklığı yüzde 50 oranında artıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, kış aylarında kalp rahatsızlarına karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.

Kol ve sırt ağrılarının ihmal edilmemeli

Yapılan birçok bilimsel çalışma kış aylarında kalp krizi görülme sıklığının arttığını ortaya koymaktadır. Çoğu zaman göğüste baskı tarzında hissedilen kalp krizi, sol kola doğru yayılan bir ağrı şeklinde kendisini göstermektedir. Kimi zaman ise kas incinmesini andıran ve boyna ya da sırta vuran ağrı şeklinde de görülebilmektedir

Kış soğukları tansiyon ve kalp krizini tetikliyor

Soğuk havalarda yükselen tansiyon kalp krizlerini de etkilemektedir. Kalp soğuk havalarda atım hızını ve kan dolaşımını hızlandırarak, vücudun sıcaklığını korumaya çalışmaktadır. Bu durum kalbe binen yükü artırır ve normalden fazla yorulmasına neden olur. Zinde ve sağlıklı kişilerde bu artış yararlı sonuçlar sağlarken, kalp ve damar sistemi zayıf olan kişilerde kalp krizi gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.

Bu aylarda gribe dikkat!

Kış ayları grip salgınlarının en sık görüldüğü dönemdir. Grip vücutta tıp dilinde “inflamasyon” denilen genel bir iltihabi durumu oluşturmaktadır. İltihaplanma sürecinde kan damarları içerisinde oluşmuş kolesterol plaklarının daha yumuşak ve çatlamaya eğilimli olduğu bilinmektedir. Gripten korunmak için özellikle kalp hastalığı riski bulunan kişilerin aşı yaptırması gerekmektedir. Grip aşısı yüzde 100 koruyucu olmasa bile, gribin daha hafif seyirli geçmesini sağlamaktadır. Ayrıca kanın içerisindeki pıhtılaşmaya katkıda bulunan hücrelerin de sayısında artış gözlenir.

D vitaminsiz kalmayın

Kış döneminin başında D vitamin düzeyleri kontrol edilmelidir. Özellikle hipertansiyon ve kalp hastalığı öyküsü bulunanlarda D vitamin düzeyleri çok önemlidir. D vitamin eksikliğinin yüksek tansiyon ve damar sertliğine zemin hazırladığı bilinmektedir. D vitamininin vücutta sentezlenmesini sağlayan tek kaynak güneş ışınlarıdır. Güneş ışınları kış döneminde çok sınırlı olduğundan vücuttaki D vitamini oranı belirgin bir biçimde düşmektedir. Bu durumu önlemenin tek yolu D vitamininin vücuda dışarıdan alınmasıdır.

Ağır egzersiz yapmayın

Kış aylarında özellikle yeni yıl ile birlikte yaşam tarzı değişikliği yönünde bazı kararlar alınmaktadır. Kişiler bu dönemde kilo vermek ve daha iyi görünebilmek için spor salonlarına yönelmektedir. Spor salonlarında yapılacak ağır egzersizler alışık olmayanlar kişilerde gizli kalmış bir kalp problemini gün ışığına çıkartabilmektedir. Egzersiz programına düşük tempoda başlanmalı ve kontrollü bir şekilde arttırılmalıdır.

Soğuk havada çalışanlar sık sık mola vermeli

Çok düşük ısılarda açık havada uzun süre kalınmamalıdır. Soğuk havalarda dış ortamlarda bir iş yapılması gerekiyor ise 10-15 dakikalık sürelere bölünüp, aralarda mola verilmesi gerekmektedir. İş yaparken kalp hızının, hedef kalp hızı düzeylerini aşmamasına özen gösterilmelidir.

Beslenme ve uyku düzenine önem verin

Hormon salgı mekanizmalarının, kış aylarında oluşan değişikliğe kolay adapte olabilmeleri için dinlenme ve uyku düzenine dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra beslenme ve bol sıvı alınması çok önemlidir. İnsülin seviyesinde artış yaşanmaması ve kan şekerinin daha düzenli seyretmesi için şekerli ve nişastalı gıdaların fazla tüketilmemesi gerekmektedir. Tuz tüketimine de dikkat edilmelidir. Tuzun fazla tüketilmesi tansiyonun yükselmesine ve kalbin çabuk yorulmasına sebep olabilmektedir. Omega 3 yönünden zengin gıdaların tüketilmesi kolesterol ve trigliserid oranlarının düzenlenmesinde önemli rol oynamaktadır.

Kalp hastalığı riskinizi belirleyin

Bunlarla birlikte kalp hastalığı riskinin ne derece yüksek olduğunun belirlenmesi son derece önemlidir. Eğer yüksek risk grubu içinde yer alınıyor ise mutlaka konunun uzmanı bir doktordan yardım alınması gerekmektedir.

 

 Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arbatlı
Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arbatlı

Gripten portakal suyuyla korunun!

Orange-Juice-1Soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu hastalıklarının belirgin bir artış gösterdiği kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin yolu C vitamininden geçiyor. Uzmanlar soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıktan korunmak için içeriğinde bol miktarda C vitamini bulunan portakal suyunun içilmesini öneriyor.

İçinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde bağışıklık sistemi zayıflayan kişilerde üst solunum yolu hastalıklarında önemli bir artış gözleniyor. Uzmanlar, soğuğun sebep olabileceği hastalıklara karşı vücudun direncini artırmak için içeriğinde bol miktarda vitamin olan meyve sularının tüketilmesini öneriyor. Özellikle C vitamininin bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar, bir bardak portakal suyunun her gün tüketilmesi gerektiğini vurguluyor.

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, vücutta yapımı mümkün olmayan ve dışarıdan alınan besinlerle vücuda giren C vitamininin azalmasının özellikle gribal hastalıklara davetiye çıkardığını belirtti. Potasyum, folat, B1, B2, B6 vitaminleri ve çeşitli mineralleri içeren portakal suyunun soğuklarla birlikte azalan enerjinin ve sürekli yorgunluk hissinin giderilmesi için tüketilmesi gerektiğini vurgulayan İnanç, her gün portakal suyunun tüketilmesi halinde kişinin hastalıktan korunacağını söyledi.

Yetişkin bir insanın günlük ortalama 60 mg civarında C vitaminine ihtiyacı olduğunu söyleyen İnanç, bir bardak portakal suyunun günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaya yettiğini belirtiyor.

 

 

Kara kış hastalıklarına kapılarınızı kapatın

kış görselKış soğuklarının kendisini bütün şiddeti ile göstermeye başladığı bu dönemde hastalıklarda da artış yaşanıyor. Soğuk havalara karşı tedbir almamak kalpten cilde, gözlerden iç organlara kadar genel sağlığımızı olumsuz etkiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, kış soğuklarında sağlıklı kalmanın yolları hakkında bilgi verdi.

Kışın sofranızı C, A ve E vitamini açısından zengin besinlerle donatın

Kış aylarında sık görülen grip, nezle ve bronşit gibi kış hastalıklarından korunmak için bağışıklık sistemi güçlendirilmelidir. Güçlü metabolizmanın temelinde ise yeterli ve dengeli beslenme yatar. Beslenmede C vitaminine özel yer verilmelidir. Bu vitamin; yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinlerde bol miktarda bulunur. Bir diğer önemli antioksidan olan E vitamininin en zengin kaynakları; fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve tahin gibi besinlerdir. A vitamini de güçlü bir antioksidandır. Yumurta, süt, balık, ıspanak, portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze-meyvelerde bulunur. Haftada 2-3 kez kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagiller tüketilmelidir. Öğünlerde yoğurt, ayran veya kefire mutlaka yer verilmelidir. Gün içinde bol su tüketmeye özen gösterilmelidir.

Soğuk algınlığına yakalandıysanız…

Soğuk algınlığı durumunda dinlenmek ve sağlıklı beslenmek çok önemlidir. Çay ve kahve yerine kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi bitki çayları tüketilmelidir. Bunların vücuda etkilerini tam olarak gösterebilmesi için, tüketilecek bitkilerin mutlaka doğal kurutulmuş olmasına ve çay haline getirirken de demlenme sürelerine özen gösterilmelidir. C vitamini başta olmak üzere her öğünde düzenli olarak sebze ve meyve tüketilmelidir. Çorba gibi sıvı ağırlıklı besinler tercih edilerek, vücuttan toksik maddelerin uzaklaştırılması için bol su tüketimine özen gösterilmelidir.

Şikayetler uzun sürdüğü takdirde mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Kalp krizi riski kış aylarında 3 kat artıyor

Soğuk havanın kalp üzerinde doğrudan etkisi vardır. Bu nedenle kalp hastaları, soğuk havalarda sağlığına dikkat etmesi gereken grubun başında gelmektedir. Mümkünse yaşam şekli, mevsim şartlarına göre planlanmalıdır. Çünkü kalp krizi riski kış aylarında ciddi oranda artmaktadır. Bunun nedeni soğuk havanın uyardığı damarlardaki büzülme ve kışın hareketin azalmasıdır. Soğuk hava, kalp hastası olmayan kişilerde bile göğüs ağrısına neden olabilir. Bunun için mevsime uygun giyinilmeli, ilaç düzeni kış şartlarına göre ayarlanmalı, fiziksel aktiviteleri hmal edilmemelidir. Soğuk havalarda göğüs ağrısı ve kalple ilgili şikayetler görüldüğünde mutalak bir kardiyoloji uzmanına gidilmelidir.

Kış aylarında artan yüz felci vakalarına dikkat!

Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virüsünü aktifleştirebilir. Bunun sonucunda yüz felci gelişir. Yüzün bir tarafında kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapamamak ilk belirtilerdir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde daha sık görülür. Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Nemli yüz ve ıslak saçla sokağa çıkılmamalıdır. Açık alanda soğuk havaya uzun süre maruz kalınmamalı, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat edilmemelidir. Kışın kaşkol kullanmayı alışkanlık edinmek önemlidir.

Soğuk havalar göz hastalıklarına zemin hazırlıyor

Kış aylarında en sık yaşanan rahatsızlıklardan biri de kırmızı göz hastalığıdır. Soğuk hava ve rüzgar kişinin yüzüne çarptığında gözde batma, yanma ve kaşıntı olabilir. Sabah uyanıldığında gözde çapaklanma sorunu yaşanıyorsa gözde kuruluk olabilir. Bu, tedavisi olan ancak ciddi bir hastalıktır. Bu nedenle; rüzgarlı havada dışarı çıkarken gözlerin etrafını saran gözlükler takmak uygun olacaktır. Belirli aralıklarla bilinçli olarak göz kırpmak önemlidir. Klima ve saç kurutma makinesi gibi cihazların gözlere direkt hava üflemesinden kaçınılmalıdır.

Soğuk ve rüzgarlı hava cildinizi kurutmasın

Kuruluk, kızarıklık, pullanma ve kaşıntı kış aylarında sık görülen cilt şikayetlerinin başında yer almaktadır. Çevresel koşullara bağlı gelişen bu şikayetleri, alınacak bazı basit önlemlerle engellemek mümkündür. Cilt doğru şekilde nemlendirilmeli, kış aylarında da güneş koruyucu kullanılmalı, bol sıvı alınmalı ve taze meyve-sebze tüketilmelidir.

 

Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü'nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı
Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı

Bitkiler asırlardır çay olarak kullanılıyor

Bitki+Caylari+-+1Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, bitkilerin çay olarak çok uzun yıllardır hem şifa bulmak hem de keyif almak için kullanıldığını söylüyor. Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, bitki çayı kullanımının tarihsel gelişimini şu şekilde belirtti: “Çok eski kaynaklarda, bitkilerin çay olarak hem sağlık hem de keyif için kullanıldığı kayıtlıdır. Zaman ilerledikçe çaylar önemli bir ilaç şekli haline gelmiş, hekimler, değişik bitkileri tek veya karışımları halinde, çay hazırlamak için kullanmışlardır. Bu çayların içine bazı saf maddeleri de ilâve ederek hızlı etki sağlamak üzere pek çok reçeteler düzenlemişlerdir. Bu tip kullanımlar, 50’li yıllardan sonra azalmaya başlamış ve 60’lı yıllarda az kullanılır hale gelmiştir.”

Prof. Dr. Sezik, seksenli yıllarda “tabiata dönüş” ile bitkilerin şifa amaçlı kullanımının ve bitkisel çayların da tüketiminin arttığını ifade ederek şunları söylüyor: “Ama bu sefer hekim reçeteleri ile değil, halkın tercih ettiği bir kullanım şekli olarak… Halen bitki ve meyve çayları, keyif için, koruyucu olarak veya şifalı etkilerinden yararlanmak amacı ile tüketilmektedir.”

Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik’e göre bitki çaylarının kullanım şekilleri şöyle:

Keyif için

“Çoğu kişi günün değişik saatlerinde farklı bir aroma ve lezzet bulmak için kuşburnu, adaçayı, elma, ıhlamur gibi bitkilerden hazırlanmış bitki çayları içmektedir. Kullanım kolaylığından dolayı, poşet çaylar tercih edilmektedir. Tüketici okulda, işte, evde kaynar su doldurulmuş kupaya poşet çayı daldırmakta, damak zevkine göre 3-4 dakika tutup, poşeti çıkarıp içmektedir.”

Koruyucu veya şifalı etkilerinden yararlanmak amacı için

“Bitkilerin sağlığı koruyucu pek çok madde taşıdığının anlaşılması, bu maddeleri tabiattan doğrudan almak isteyenleri bitki çayı içmeye yönlendirmiştir. Antioksidan etkideki maddeleri çay içerek almak gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Değişik antioksidan maddeleri taşıyan bitki kısımlarından hazırlanan poşet bitki çayları piyasada bulunmaktadır. Bu yüzden son yıllarda ülkemizde de yeşil çay tüketimi oldukça artmıştır.

Yeşil çay, çay bitkisinin fermantasyon uygulanmamış yapraklarıdır. Yapraklar toplanır ve kurutulur. Kimyasal yapısı siyah çaya benzer ama antioksidan etki gösteren polifenoller daha fazladır. Dolayısıyla bu amaçla daha çok kullanılmaktadır. Günde 3-4 kupa yeşil çay içilmesi, uygun miktarlarda antioksidan madde alınmasına yetmektedir.

Rahat uyku uyumak isteyenler, tek bitkili veya değişik bitkilerin karışımı olan bitki çaylarını tercih etmektedir. Melisa yaprağı veya valeriyan kökü, şerbetçiotu, melisa yaprağı karışımı çaylar bu amaca yönelik hazırlanmıştır. Akşam yatmadan önce hem sıvı ihtiyacını gidermeye  hem de bu bitkilerin uykuya dalmayı kolaylaştırıcı, rahat uyku verme gibi etkilerinden yararlanmayı mümkün kılmaktadır .Nezle, grip, soğuk algınlığı gibi günlük rahatsızlıklarda da ıhlamur, ada çayı gibi bitkilerin hastanın sıvı ihtiyacını sağlamanın yanında, şifalı etkilerinden yararlanılmak üzere kullanılmasında yarar vardır. Bitki çaylarında keyif ve şifa yan yana. Bu beraberlikten yararlanın.”

Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik
Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik

Çocuğunuz bu aralar sürekli hasta mı?

fft99_mf4832738Havaların aniden soğuması, çocuklar da kış hastalıklarını harekete geçirdi. Kış ayı boyunca, üst solunum yolu virüsleri adeta sıraya girerek, bir salgın biterken bir diğerini devreye sokar. Liv Hospital Yeni doğan ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman, “Çocukların art arda kaptığı viral enfeksiyonlar ‘aralıksız bir hastalık’ gibi gelebilir. Aslında süresi uzun bir hastalıktan çok birbirini kovalayan virüs salgınları çocukları hasta ediyor. Bu virüslerden 2 tanesi ise hastaneye yatmaya kadar varan daha ciddi enfeksiyonlara neden oluyor. Bunlardan biri sonbaharın ilk aylarında görülen RSV virüsü, diğeri ise ve kışın tam ortasında yeni yıla girerken GRİP virüsü” dedi.

Bağışıklık sistemi gelişimi, mikrop ve virüslerle tanıştıkça mümkün  

Çocukların bağışıklık sisteminin gelişmesi için değişik mikroplarla tanışmaları ve bunları yenmeleri gerekir. Son yıllarda pek çok çocuğun 0-5 yaş döneminde yuvaya gitmesi sonucu ilkokulda görülen enfeksiyonlar daha da seyrekleşti.  Mikrop, virüs ve parazitlerlerle tanıştıkça vücut alışarak bağışıklık üretiyor. Doğum anından itibaren tanışma başlıyor ve yuva ça
ğlarında bu tanışma en yüksek seviyesine ulaşıyor. 0-5 yaş çocukları yeterince bağışık olmadıklarından hastalanıyor ve bazı davranış özellikleri nedeniyle de birbirlerine kolaylıkla bulaştırıyor. Örneğin yerlerde sürünüyor, bardak ve oyuncak paylaşıyor, el ele tutuşup oyunlar oynuyor, güreşiyorlar. Bu sosyallik, çocuklarda bağışıklığın oluşması açısından iyi. Çünkü kardeşle büyüyen, yuvaya giden, etrafında hayvanlar olan yani erken dönemde enfeksiyonlara maruz kalan çocuklar ilkokul yıllarında daha az hastalanıyor.

Kışa girmeden önce aşıları tamamlamak gerekiyor   

Grip aşısı bir senelik koruma sağlar. Her sene kış başında, eylül- en geç kasım aylarında, grip aşısı yaptırılması gerekiyor.  Grip aşının hastalığı önlemedeki etkinliği yüzde 50-70 civarındadır. Yani yüzde 100 korunma sağlamaz. Kışa başlarken çocuğunuzun aşılarının yaşına uygun yapılmış olması gerekiyor. Böylece klasik çocukluk hastalıklarından korunmuş oluyor. Yine de anne babalar aşılı çocukların da yakalanabileceği birçok farklı virüs ve bakteri olduğunu unutmamalı. Aşılarının tamam olması tüm hastalıkları önlemez.

Mola iyi gelir

Art arda gelen enfeksiyonlarla dönem dönem çocuğunuz yorgun düşebilir.  Bu nedenle özellikle yuvanın ilk senesi için bir B planı yapılmalıdır. Eğer çalışıyorsanız çocuğunuza bakabilecek bir yakınınız veya yardımcınız yedek kadroda bekletmek önemli bir avantaj sağlar. Yedek kadro sayesinde 1-2 günlük yuva molası alan çocuğunuz hastalığını daha hızlı atlatacak ve yuva arkadaşlarına da bulaştırmaz.

Kış enfeksiyonlarına karşı yuva ve ilkokullarda alınması gereken önlemler

·        Yazılı bir hastalık talimatı: Bulaşıcı bir hastalığı olan çocuğun hastalığını bulaştırmaması için okula gönderilmemesi gerekir.

·        Hijyen: Hijyenle ilgili eğitim ve talimatların olması gerekir. Çocuklara verilecek hijyen eğitimi, etraf temizliği, tuvalet kullanımı ve temizliği, alan paylaşımı, beslenme hijyeni ve gıda maddelerinin ellenmesi, eğitmen – çocuk oranı gibi pek çok konunun üzerinde durulması gerekir.

·        El hijyeni: Çocukların her bakımından sonra eller yıkanmalı. Eğer çok sık yıkama söz konusuysa alkol bazlı antiseptikler de kullanılabilir.

·        Ortam temizliği: Belirli sıklıkta ortam ve oyuncak temizliği yapılmalı ve hiçbir şekilde aksatılmamalıdır.

·        Solunum hijyeni: Çalışanlar ve çocuklar ellerine değil kol içine öksürmeyi veya hapşırmayı bilmelidir. Kağıt mendil kullanıp tek temasla çöpe atmalıdırlar.

·        Eldiven kullanımı: Yuvadaki çocukların bezlerini atarken veya kusmuklarını temizlerken mutlaka tek kerelik eldiven kullanmalı.

Anne babalar hasta çocuklarını ne zaman okula göndermemeli?

·        Ateş: 38 ve üzeri ateş durumu.  Henüz enfeksiyonun diğer belirtileri başlamamış olabilir.  Evde gözlemlenmeli.

·        Boğaz ağrısı: Dinmyen, karna vuran boğaz ağrısı streptokok boğaz enfeksiyonu olabilir.  Hızla tıbben tanınması ve tedavisinin başlatılması gerekir.

·        Akıntı: Burun ve gözün akmaya başladığı nezlenin ilk dönemi üst solunum yolu enfeksiyonlarının EN BULAŞICI olduğu dönemdir.

·        Gözlerde kızarıklık veya sarı yeşil akıntı: Gözde enfeksiyon başlıyor demektir.  Son derece bulaşıcı olabilir.

·        Döküntü: Özellikle ellerde, ayaklarda, vücudun kapalı bölgelerinde oluşan döküntüler.  Bir uzman tarafından görülmelidir.  Ateş sırasında yüzde ŞAPLAK tarzında döküntü 5. Hastalık olabilir.

·        Ağız içinde ve kenarında aftlar: Ateşli aft hastalığı çok bulaşıcı, ateşli ve ağrılı bir durumdur.  Çocuk doktoru görmelidir.

·        Karın ağrısı, kusma, ishal

·        Ses kısıklığı ve havlar tarzda öksürük

·        Nefes almada zorluk ve solunum darlığı

·        Göz içinde ve ciltte sararma: Bulaşıcı sarılık hastalığı olabilir

·        Baş ağrısı, şuurda bulanma, aşırı huzursuzluk: Menenjit belirtileri olabilir

·        Cilt veya düşme sonrası iltihaplı yaralar

·        Bitlenme

Liv Hospital Yeni doğan ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman
Liv Hospital Yeni doğan ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnihal Şarman

Çocuğunuzu kış hastalıklarından koruyabilirsiniz!

çocuk hastalıklarıSoğuk havalar, kapalı ve kalabalık ortamlarda geçirilen sürenin artması, hasta kişilerle temas… Tüm bunlar çocukların kış aylarında hastalıklarla her an karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Çocukların soğuk algınlığı, grip, nezle ve zatürre gibi hastalıklardan korunması için bir dizi önlem alınması gerekiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Cem Öcal, çocuklarda sık görülen kış hastalıkları ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Çocuğunuza kişisel temizliğine dikkat etmesini öğretin

Kış mevsiminde havaların soğuması ile birlikte çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları daha sık görülmektedir. Çocukların okul ve ya kreş gibi ortamlarda daha fazla zaman geçirmeye başlaması bu hastalığa zemin hazırlamaktadır. Çocuklarda solunum yolu enfeksiyonlarının sık görülmesinin sebepleri arasında henüz bağışıklık kazanmamış olmaları ve hijyen kurallarına yeterince uyamamaları yer almaktadır.

Kış hastalıklarına karşı önleminizi alın

Soğuk algınlığı genellikle virüsler tarafından oluşmaktadır. Toplumda en sık görülen akut enfeksiyon hastalığıdır. Okula giden bir çocuk yılda yaklaşık 6-7 kez soğuk algınlığı geçirmektedir. Bu hastalığın bulaşması; hasta çocuğun öksürme ve hapşırmasıyla direkt temas veya çocuğun salgılarına temas etmiş eşyalar yoluyla olmaktadır. Boğaz ağrısı, kaşıntısı, burun akıntısı veya tıkanıklığı, hapşırma, gözlerde sulanma, öksürük ve hafif ateş belirtiler arasında yer alır. Genellikle 7-10 gün içerisinde iyileşme sağlanmaktadır. Antibiyotik kullanmanın hiçbir yararı yoktur. Burun tıkanıklığı için burun damlaları önerilmektedir. C vitamini, ekinezya, propolis, çinko gibi soğuk algınlığında sık kullanılan desteklerin hiçbirinin etkinliği kanıtlanmamıştır.

Orta kulak iltihabı ve bronşit sık görülüyor

Orta kulak iltihabı çocukluk döneminde en sık görülen hastalıklardan biridir. 2-3 yasına kadar çocukların çoğu en az bir kez orta kulak iltihabı geçirmektedir. Genellikle bu hastalığın öncesinde bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirilmektedir. Kulak ağrısı, ateş, huzursuzluk, iştahsızlık ve kusma orta kulak iltihabının belirtileri arasında yer almaktadır.

Özellikle 2-6 yaş çocuklarda sık görülen hastalıklardan bir diğeri de bronşiyolit; yani küçük hava yollarının iltihabıdır. Burun akıntısı, hafif ateş, iştahsızlık gibi bulgulardan kısa süre sonra; hızlı ve zorlu solunum, hırıltı, yoğun öksürük ve daha ciddi olanlarda inleme, göğüs kaslarında çökme görülebilir. Ateş olmayabilir. Tedavide yeterli oksijen sağlanması önemlidir. Çocuğun yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Bronş açıcı, iltihabı önleyici tedaviler hastaya göre uygulanabilir.

Grip virüsü çabuk bulaşıyor

Her yıl dünya nüfusunun %20’si grip virüsüne yakalanmaktadır. Bir grip salgınında en yüksek atak hızı okul çocuklarında görülmektedir. Soğuk algınlığının aksine hızlı bir başlangıcı vardır. Yüksek ateş, titreme, baş ağrısı, yaygın kas ağrısı, öksürük, boğaz ağrısı, halsizlik belirtileri görülmektedir. İshal ve kusma da görülebilmektedir. Grip virüsü çok yaygı görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Grip aşısı altı aydan büyük çocuklara uygulanabilmektedir. Bu aşının Eylül-Ekim aylarında uygulanması önerilmektedir; ancak Aralık ayı hatta sonrasında da uygulanabilir.

Zatürre, akciğer dokusunun iltihabıdır. Virüsler ya da bakteriler etken olabilir. Ateş, hızlı solunum, öksürük, halsizlik bazen de hırıltılı solunum ve solunum güçlüğü belirtiler arasında yer alır. Özellikle altı aydan küçük çocuklar hastanede yatırılarak takip edilir.

Solunum yolu enfeksiyonlarından çocukları korumak için öneriler;

· Çocuklara hijyen kuralları öğretilmeli,
· Özellikle yemek öncesi ve tuvaletten sonra el yıkama alışkanlığı kazandırılmalı,
· Çocukların beslenmelerinin eksiksiz ve aşılarının tam olmasına dikkat edilmeli,
· Çocuklar sigara içilen ortamlarda bulundurulmamalıdır.
Memorial Hizmet Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Cem Öcal
Memorial Hizmet Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Cem Öcal

 

Kışın hastalanmamak için ne yapmalı?

kış hastalıkSağlıklı bir hayat için en önemli etken doğayla iç içe, uyum içinde yaşamak. Fakat diğer yandan modern dünyaya da ayak uydurmak gerekiyor. Kış, en az yaz mevsimindeki kadar sağlıklı olma zorunluluğunu getiriyor. Liv Hospital Check-up ve Sağlıklı Yaşam Kliniği Uzm. Dr. Eren Eroğlu sağlıklı bir kış için neler yapılabileceğine anlattı…

Rengarenk beslenin

Sebzeler ne kadar renkliyse besin değerleri de o kadar yüksektir. Değişik günleri değişik renklere ayırın, bir gün sarı renklileri yiyin (greyfurt, bal kabağı, mısır, elma) bir gün koyu yeşilleri tercih edin (brokoli, pırasa, kara lahan) kırmızı ve moru da ihmal etmeyin.

Yoğurdu bol tüketin, çünkü yoğurt;

  • İçindeki bol kalsiyumla kemik erimesini önler
  • Yüksek tansiyon riskini azaltır
  • Kolit ve kabızlığa iyi gelir
  • Vajinal akıntı ve enfeksiyonları engeller

Mevsimine göre beslenin

Günümüzde trend organik beslenmek olsa da, her şeyi mevsiminde yemek ve kendi bölgenizde yetişenleri tüketmek de tercih sebebi olmalı. Bir gıdanın üretiminden sofraya gelmesine kadar geçen süre taşıdığı besinlerin kaybolmaması açısından önemli. En iyisi yerel üretilen organik gıdaları tüketmek.

Abur cuburdan kaçının

Yemek sonrası masa başında sohbet ederken ya da televizyon seyrederken farkında olmadan atıştırmanın zararları oldukça fazla. Bunun önüne geçmek için

  • Ağzınıza sakız ya da naneli kalorisiz şeker atın
  • Kalkıp dişinizi fırçalayın
  • Ne yiyecekseniz inceleyin ve düşünün
  • Elinize bir bardak çay ya da su alarak meşgul olun.

Kışın yıpranan cildinize özen gösterin

Yaz bitip kış geldiğinde daha ne oluyor diyemeden soğuk havalar ve rüzgar bir anda cildinizi yıpratıp dudaklarınızı çatlatabilir. Dirsekleriniz kurumuş kaşınıyor ya da yüzünüzdeki T bölgesi içler acısı ise alacağınız kış önlemleri gülüşünüzü tekrar kazanmanıza yardımcı olacak.

Banyo zamanınızı kısaltın

Sıcak buharlı bir banyo ağrıyan kaslarınıza birebir gelebilir fakat aynı hızla cildinizin nemini de alıp götürür. Sıcak su soğuk ya da ılık suya oranla cildin koruyucu doğal yağını daha hızlı çıkararak buna sebep olur. Çözüm banyo zamanını kısaltıp sıcak yerine ılık suyla yıkanmakta. Kurulanırken de kendinizi havluyla ovalayarak değil vücudunuza bastırarak kurutun.

Nemlendirici kullanın

Kuru bir ciltle baş etmenin en etkili yolu nemlendirici kullanmak. Cildiniz yağlı olsa bile nemlendirici kullanmak faydalı, sadece cildin gözeneklerini tıkamayacak birini seçmek gerekir.

Tıraş bıçağı kullanırken dikkat

Tıraş bıçakları özellikle kuru ciltlere daha kolay zarar verir, bu nedenle

  • Tıraş bıçağı kullanırken mutlaka tıraş kremi ile cildi nemlendirin
  • Bıçakları sık değiştin
  • Tüyün çıkış yönüne göre tıraş olun

Kışın da güneşten korunmak gerekli

Güneşin zararlı ışınlarının %80’i ince bulutlardan, sisten geçer ve dünyaya ulaşır. Bu nedenle güneşin kırışıklık yapma, benlere sebep olma ve cilt kanseri gibi zararlı etkilerinden korunmak için kışın da 15 ve üzeri güneş koruma faktörlerini kullanmak faydalı .

Liv Hospital Check-up ve Sağlıklı Yaşam Kliniği Uzm. Dr. Eren Eroğlu
Liv Hospital Check-up ve Sağlıklı Yaşam Kliniği Uzm. Dr. Eren Eroğlu

 

Grip nasıl geçer? Gribe ne iyi gelir?

gripAbdi İbrahim, Türkiye’yi yakın zamanda etkileyen grip salgınına karşı farkındalık yaratmak amacıyla kamuoyunu bilinçlendiriyor. Abdi İbrahim Medikal Direktörlüğü; burun, boğaz ve akciğerler başta olmak üzere tüm solunum sistemini etkileyen bu bulaşıcı hastalığa karşı korunmak için bir dizi öneri hazırladı. İnsan sağlığına yönelik ilaç ve ürünleri, öncü ve yenilikçi yaklaşımlarla tıbbın ve insanlığın hizmetine sunan Abdi İbrahim, Türkiye’de yakın zamanda ortaya çıkan ve insanları hastaneye düşürecek kadar etkili olan söz konusu grip salgınıyla mücadele için toplumu bilinçlendiriyor.

Hemen tüm solunum sistemini etkileyen, bulaşıcı bir viral enfeksiyon hastalığı olan gribe karşı Abdi İbrahim Medikal Direktörlüğü, konu hakkında güncel verileri gözden geçirerek, alınması gereken önlemleri kısaca sıraladı.

Gripten Korunmanın veya En Az Etkilenmenin Başlıca Yolları

Abdi İbrahim Medikal Direktörlüğü, hastalıkla mücadelede yapılması gerekenleri “gribe yakalanmadan önce” ve “grip başlangıcında” olmak üzere 2 grupta sıraladı.

“Gribe Yakalanmamak İçin Yapmamız Gerekenler”in başında  “mümkünse ani ısı değişimleriyle vücudu yıpratmamak” ve “kapalı ortamlar dışında, açık havadayken yeterince iyi giyinmek” geliyor. Ayrıca “ellerin sık sık bol sabun ve suyla yıkanması”, “tek seferlik kağıt mendil kullanıp daha sonra çöpe atılması”, “kolun içine öksürülmesi ve hapşırılması”, “öpüşerek ve tokalaşarak selamlaşılmaması”, “vitamin ve mineralden zengin taze meyve ve sebzeler tüketilmesi”, “yeterince sıvı alınması” gripten korunmada etkili olabiliyor.

Grip Geçmiyorsa Mutlaka Doktora Başvurun

“Grip Başlangıcında” ise, hastalığın “yatak istirahati” olmadan iyileşmeyeceği gerçeğinden hareket ederek, “mutlaka birkaç gün evden çıkmayıp sıcak bir ortamda dinlenilmesi ve yeterli süre uyunması” ve “burnun tıkalı olmaması” büyük önem taşıyor. Ayrıca, “ılık gıdalar tüketilmesi, soğuk yiyecek ve içeceklerden uzak durulması”, “yeterince sıvı alınması”, “vitamin ve mineralden zengin bol taze meyve ve sebze tüketilmesi”, “ellerin sık sık bol sabun ve suyla yıkanması” gribin daha da ilerlemesini önleyecek tedbirlerin başında geliyor. Hastalığın etrafımıza yayılmaması için de, “öpüşerek ve tokalaşarak selamlaşmaktan” uzak durmak gerekiyor.

Bütün bu önlemlere rağmen, yakınmaların şiddetlenip; örneğin nefes darlığı, balgamlı öksürük, geçmeyen baş ağrısı ve düşmeyen yüksek ateş tablosunun gelişmesi halinde ise “mutlaka bir doktora başvurmak” hem kendi sağlığımız hem de yakınlarımızın sağlığı için büyük önem taşıyor.