Etiket arşivi: Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

Sınav kazanmanın püf noktaları

sinavLisans yerleştirme sınavına sayılı günler kala, sınava girecek öğrencilerin yanı sıra ailelerinde heyecanı giderek artıyor. Sınavın çok çalışılarak kazanılmayacağını söyleyen Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, hem öğrencilere hem ailelere tavsiyelerde bulunuyor. Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, sınavı kazanmak için verimli çalışmak gerektiğini, verimli çalışmanın göstergesinin ise kişinin çalıştıklarını hatırlayabilmesi olduğunu söyledi. Gençlerin ellerinin altında olan cep telefonlarının, derse konsantre olup verimli çalışmayı engellediğini belirterek, öğrencinin kendisinin konuşmasa bile mesaj geldi mi, gelecek mi diye aklının takılabileceğini ve konsantrasyonunu engelleyebileceğine dikkat çekti.  Sınav kazanmanın püf noktaları yazısının devamı

Bir gün değil her gün anne

Annenizi_Bir_Gun_Degil_Her_Gun_Sevin_09Giderek ağırlaşan hayat şartları, günümüzde en çok kadınları etkiliyor. İş hayatının koşuşturması, çocukların ve eşin sorumlulukları, her şeye yetişmeye çalışan kadınları tükenmişlik sendromuna sürüklüyor. Anneler günü sebebiyle konuştuğumuz Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul annelik psikolojisi ve günümüz şartlarının kadınlar üzerindeki etkisini anlattı: “İş hayatında başarılı olmak isteyen, günün yorgunluğu sonrası akşam eve gelen kadınlar, çocuklar ve yapılacak işlerle karşı karşıya kalıyor. Anneler işe gidiyorum deseler de maalesef işleri başka birisine yıkma şansları olmuyor. Sinirleniyor, üzülüyor, kırılıyor ama yine de işlerin altından kalkmaya çalışıyorlar. Çocuklar küçükse yedirilip içirilmeleri, büyükse dersleri, dahada büyükse peşlerinden koşulması, annelerin zamanının çoğunu alıyor. İş sonrası ayaklarını uzatıp, bir oh diyebilmeleri ancak gece yarısını buluyor ve sonra ertesi günün telaşı başlıyor” dedi.  Bir gün değil her gün anne yazısının devamı

Bahar öğrencilerin konsantrasyonunu bozuyor

A frustrated, upset child, or child with learning difficulties.Havalar güzelleşiyor, çocuklarda derslerin başına oturamaz hale geliyor. Öğrenciler ders çalışmak istemiyor, çabuk sıkılabiliyor, sınav zamanında ders çalışmaları giderek zorlaşıyor. Ders çalışırken konsantre olmakta sorun yaşayan, okula gitmekte zorlanan çocuk ve gençler için ne yapmalı?

Okul dışı ilgileri artan, dışarıda gezmek ve arkadaşlarıyla daha çok birlikte olmak isteyen ve eve daha geç saatte gelen, bu konuda aileleri ile çatışmalar yaşayan çocuk ve de gençler için açıklama yapan Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul şöyle konuştu:Öğrenciler kendilerini baharda tatil havasına sokuyorlar. Ders çalışmak istemedikleri gibi, az çalıştıkları için ders notları da düşüyor. Hatta ilk dönem ders notları kötüyse onu da düzeltmek zorunda kalıyorlar. Bahar havasına kapılan ve artık eve sığmaz olan çocuk ve gençler konusunda ailelerin yapması gereken öncelikle çocuklarını anlamalarıdır. Okuldan geldiklerinde vakitleri varsa biraz dışarda zaman geçirmelerine ya da arkadaşlarıyla yazışmalarına izin vermelidirler. Çok katı kurallar koymak onlarla aralarını bozacaktır. Eve geldiklerinde hareket etme, enerjilerini boşaltma ihtiyacı duyan çocuklarını da alıp bir yarım saat, 45 dakika olsun yürümek ailelere de iyi gelecektir. Çoğu zaman konuşamadıkları konuları o zaman içinde daha rahat konuşabilecek, birbirlerini daha iyi anlayabileceklerdir. Bunun yanında yapabildikleri oranda çocuklarını spora göndermeleri, okul çıkışında egzersiz yapıp enerji atmalarına yardımcı olacaktır. Böylelikle eve geldiklerinde dersin başına daha rahat oturabileceklerdir”.

“Gençler Baharda Spor Yaparken Aşırı Yorulmamalıdır”

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, gençlerin baharda dikkat etmesi gereken en önemli konunun; spor yaparken aşırı yorulmalarının önlenmesi olduğunu belirtti. Öğrencilerin, aşırı yorulmaları durumunda ders çalışmak yerine aksine çalışamaz olacaklarına dikkat çekti. Aradaki dengenin çok iyi ayırt edilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu: “Gençlerin dışarda vakit geçirmelerine izin verilen süre de çok önemlidir. Kısa olduğunda az gelecek, uzun olduğunda ise ardından derse konsantre olmaları zorlaşacaktır. Aradaki denge çok önemlidir. Sonuç olarak bahar bir geçiş dönemidir. Bu geçiş döneminde çocuklarımızın ders ortamından kopmaması, başarılarının düşmemesi için spor yapmaları, aralarda arkadaşları veya aileleriyle dışarda vakit geçirmeleri, tüm kış eve kapandıktan sonra tabiata daha yakın olmaları geçiş dönemindeki adaptasyonu sağlayacaktır.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

Her bipolar cinayet işlemez

Bipolar_Bozukluk_Hastasi_Cinayet_Isler_mi_01Son dönemlerdeki vahşice işlenen cinayetler toplumun tüm kesimlerinden tepki alırken olayın vahameti üzerinePsikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, bu tür cinayetlerin kader olmadığına vurgu yaparak; sorunun kesin çözümünün kişinin geçmişindeki travmaların giderilmesi ile mümkün olabileceğini söyledi.

Doğanın yeniden canlanmaya başladığı, baharın tüm enerjisinin yoğunlaştığı şu günlerde vahşice işlenen cinayetlere tanık olmanın, toplumun her kesimini çok derinden etkilediğini belirten Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; “vahşet” olarak nitelendirdiği cinayetlerin, toplumun her kesiminde derin bir yara bıraktığını ve infiale yol açtığını vurguladı.

Kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken, Yurdakul; iki uçlu mizaç bozukluğu olarak da adlandırılan bipolar bozukluğunun kendisinin doğrudan cinayete sebep olmadığını, ancak yanında başka etkenler de olması halinde cinayet işlenebileceğinin altını çizdi.

Bipolar hastalığının toplumda görülme olasılığının sadece %3 olduğuna da vurgu yapan Sabri Yurdakul; bu oranın oldukça yüksek olmasına karşın bipolar hastalarının cinayet işleme oranın ise bu %3’lük popülasyonun % 2 ile 8’inde ortaya çıkabileceğine de dikkat çekti.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; bipolar hastalarının cinayet işleme nedenlerini ise şöyle sıraladı: “Çocuklukta ya da erişkinlikte şiddete maruz kalmaları, madde kullanıp kullanmamaları, var olan hastalıkların etkileyen duygusal sorunların olması etkenlerin başında gelir.”

Bipolar Bozukluk Hastası Cinayet İşler mi?

‘Her bioplar bozukluk hastasının cinayet işler’ diye bir kural olmadığına da vurgu yapan Yurdakul; bioplar bozukluk hakkında; Bipolar bozukluk bir uçta depresyon adı verilen mutsuzluk, ilgi ve istek kaybı, uykusuzluk, enerji eksikliğinin diğer uçta ise çok konuşma, aşırı para harcama, aşırı neşe ve gene uykusuzluğun olduğu manik dönemler ile ortaya çıkmaktadır. Hastalar bu dönemlerin dışında normal yaşantılarına devam etmekte, işlerini, evliliklerini sosyal faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle döngüsel bir hastalık olup senede bir kere ataklar gözlenebilmekte, ataklar dışında sağlıklı sosyal bireyler olarak toplumda yaşantı sürdürebilmektedir” dedi.

Kişi Bipolar Hastası Diye Cinayet İşlemez!

Bipolar hastasının katil olma ihtimalinin diğer psikiyatrik hastalıklardan daha fazla olmadığını da belirten Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; Kişi sadece bipolar hastası olduğu için cinayet işlemez. Bu şeker hastalığı olan bir insanın cinayet işlediğinde cinayet nedeninin şeker hastalığı olduğunu düşünmek gibidir. Aynı şekilde bipolar hastalıklar kadınlarda daha fazla görülmesine karşın şiddet ve cinayetler erkeklerde daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Çocuklukta ya da erişkinlikte şiddete maruz kalmaları, madde kullanıp kullanmamaları, var olan hastalıkları etkileyen duygusal sorunların olması gibi etkenler bipolar hastalarının cinayet işlemelerine neden olabilmekte özellikle madde kullanımının şiddeti ve cinayeti arttırdığı düşünülmektedir.”

Sorunun Kaynağı Çözümü Kolaylaştırır

“Benim raporum var ben hastayım” inanışının da gerçeği yansıtmadığına vurgu yapan Yurdakul; cinayet işleyen bipolar hastalarının bu fiillerinin hastalıkları ile ilişkilendirilebilmesi için atak döneminde olmaları, cinayeti algı bozuklukları ve paranoid düşünceleri doğrultusunda işlemiş olmaları gerektiğini belirtiyor.

Sorunun çözümü ve yapılması gerekenler hakkında ise Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul şu önemli tespitlerde bulunuyor:“Eğer bir atak döneminde değilse, herhangi bir cinayet işleyen insandan farkı kalmaz. Sonuç olarak bipolar hastaları cinayet işleyebilir ama bu cinayetin hastalığı etkileyen uyuşturucu maddeler, çocuklukta yaşamış oldukları travmalar, erişkin yaşantıda karşılaştıkları ağır duygusal sorunlar ve hastalığın getirdiği algı bozuklukları sonucu olması gerekir. Yoksa bu dönemlerde tedavileri sürdürülerek tekrar eski sağlıklarını kazanmakta ve hastalık ataklarını atlatarak normal yaşantılarına dönebilmektedirler.”

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

 

Bahar sizi yorgunluğa sürüklemesin

Bahar_Dogaya_Can_Verirken_Insanlari_Yorgunluga_Surukluyor_BB4Doğanın yeşermeye, canlanmaya başladığı ilkbahar mevsimi, insan üzerinde tam tersi etki bırakıyor ve beden bahar yorgunluğuna teslim oluyor. Bahar yorgunluğu, halsizlik, enerji düşüklüğü, uyanamama, konsantrasyon eksikliği olarak kendini gösteriyor ve insan psikolojisini derinden etkiliyor.

Havaların ısınmaya başlamasıyla, kıştan bahara geçiş dönemi bahar yorgunluğunu da beraberinde getiriyor. Havadaki elektrik yükünün, buna bağlı olarak pozitif ve negatif yüklü iyon artışının sinirleri etkileyerek stres seviyesini yukarılara çekmesi bahar yorgunluğuna yol açıyor. Kendisini yorgunluk, halsizlik, enerji düşüklüğüyle hissettiren bahar yorgunluğunu, hafif ya da ağır geçirmek kişinin yaşam tarzına ve moral durumuna göre değişiyor. Sizi halsiz ve bitkin kılan kış ayları, psikolojinizi olumsuz yönde etkilerken, bunun üzerine bahar yorgunluğunun eklenmesi, insan bedeninin çok daha fazla isteksiz ve uyuşuk olmasına neden oluyor.

Doğanın değişimlerinden insanın etkilendiğini belirten Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul,“İnsanın moral durumunun, psikolojik enerjisinin tabiatın değişimlerinden etkilendiği yüzyıllardır kabul edilen bir olgu olup bu kimi zaman az, kimi zaman daha yoğun olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin ayın değişimleri bile insanı etkilediği gibi, soğuk iklimlerde örneğin Kuzey ülkelerinde Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerde yaşayan insanlarda depresyon ve bunun sonucu intiharlara sıklıkla rastlanmakta. Bunun nedeninin aylarca güneşi direkt olarak görmemeleri ve havaların kapalı olmasının insanları mutsuz etmesi olduğu düşünülmektedir. Aynı şekilde bu ülkelerde yaşayan insanlar olaylar karşısında daha serinkanlı davranabilmektedir. Bunun tersine sıcak iklimlerde, özellikle Akdeniz kıyılarında yaşayanlar ise sürekli güneş ışığına maruz kaldıklarından çabuk parlayabilen, ani tepkiler verebilen, manik atakların daha sık gözlenebildiği insanlar olmaktadır. Mevsim farklılıklarının daha az yaşandığı ülkelerin tersine yazı, baharı, kışı daha kesin olmayan çizgilerle yaşayan ülkemizde bahar geçişleri gerek bedensel, gerekse ruhsal olarak etkisini daha çok göstermekte, yeni mevsime alışma süreci daha zor olabilmektedir. Güneşi görüp enerji dolu olması beklenen insanlar yorgun, enerjisiz ve isteksiz olabilmekte, akşamları erkenden uykuları geldiği gibi sabahları uyanamamakta ve işlerine konsantre olmakta zorluk çekmektedir. Odaklanma güçlüğü sabah saatlerinde yorgunluk ile birlikte gözlenmekte, daha sonraki saatlerde konsantrasyon normale dönerken kişi de daha kolay toparlanmaktadır. Yüksek kalorili yiyeceklere yönelme ise kilo alma riskini birlikte getirmekte, bol kalorili beslenen kişiler doymadıkları gibi daha da çok yeme ihtiyacı duymaktadırlar. Yemeğin artması ise daha da fazla uyuşukluk getirmektedir. Duygusal dalgalanmalar da bu dönemde gözlenebilmekte, kişi kendisini zaman zaman mutsuz ve sıkıntılı hissedebilmektedir. Bu dönemde alıngan olup çabuk sinirlenebilmekte, ani tepkiler verebilmektedir” diye konuştu.

Bahar Yorgunluğu Bir Ay Sonra Geçiyor

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul; bahar yorgunluğunun çoğunlukla bir aylık süreçte geçtiğine, bu süreci kısaltmak için ise kişilerin uyku düzenine dikkat etmeleri gerektiğine değindi. Akşamları erken yatıp, sabahları erken kalkmanın, mümkün olduğu kadar güneş ışığında kalmanın, alkolü fazla miktarda tüketmekten kaçınmanın önemli olduğunu söyledi. Yurdakul; “Özelikle alkol vücut ritmini bozuyor ve yorgunluğu arttırıyor. Ayrıca beslenirken ağır ve yağlı yiyecekler yerine hafif salatalar tercih etmek gerekir. Meyveleri ve limonu tüketerek bol bol C vitamini alınmalı. Her türlü sporun özellikle açık havada yürüyüşün bu dönemi atlatmaya yardımcı olacağı unutulmamalı ve tembellikten kaçınmalıdır. Bütün bu tedbirlere rağmen uyuşukluk hali devam ediyorsa, sorunun bahar yorgunluğunun dışında bir nedene bağlı olup olmadığının anlaşılması için, bir doktora başvurmakta fayda vardır. Çünkü başta kansızlık olmak üzere birçok hastalıkta da yorgunluk yaşanabilmektedir” dedi.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

Kendimi öldüreceğim diyen kişiyi dikkate alın

Kendimi_Oldurecegim_Diyen_Kisiyi+Dikkate+Alin_04Germanwings uçağının yardımcı pilot tarafından kasten düşürülmesi, intihar etmiş olabileceği iddialarını güçlendiriyor. Peki insanlar neden intihar eder ve neden intihar ederken 150 kişiyi ölüme sürükler? “Kendimi öldüreceğim” diyen kişilerin, mutlaka dikkate alınması gerektiğini söyleyen Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, intihar etmek isteyenlerin içinde bulunduğu psikolojik durumu anlattı.
Kendimi öldüreceğim diyen kişiyi dikkate alın yazısının devamı

Çocukları fazla övmek onları narsist yapabilir!

COCUKLARI+FAZLA+OVMEK+ONLARA+ZARAR+VERIR+MI+%286%29Hollanda’nın Amsterdam Üniversitesindeki bilim insanlarının, 7-11 yaş arası çocuklara yönelik yaptıkları araştırmaya göre, anne-babası tarafından sürekli olarak övülen çocukların, “Narsist” olma riskini arttırdığını ortaya koyuyor. Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul,  anne baba davranışlarının çocuklar üzerindeki etkileriyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunuyor.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, çocukları takdir etmenin ve onların olumlu özelliklerini öne çıkarmanın güzel olduğunu, özgüvenlerini arttıran bir davranış olduğunu söyledi. Dr. Yurdakul şu açıklamalarda bulundu: “Sevilen ve takdir edilen çocuklar kendilerini daha iyi hissederler, “Ben yapabilirim, başarabilirim” diyerek farklı konularda deneme cesaretini gösterirler ve yapamam, edemem diye düşünmedikleri için geri çekilmezler. Ancak her işte olduğu gibi övgü konusunda da aşırıya gidildiğinde ters teper, bu sefer içi boş bir özgüvenle kendi değerini abartıp diğer insanları küçük görerek narsistik bir kişilik yapısı geliştirirler. “Ben zekiyim, zeki insanların başarılı olması için ders çalışmasına gerek yok” diyerek ders çalışmayabilir, bir yere kadar zekası ile başarılı olsa da zekanın yetmeyip çalışmanın gerektiği durumlarda ise performansları düştüğü için başarısız olacaklardır” dedi.

“Çocuklarınızın Zekâsını Değil Davranışlarını Övün”

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul, bu araştırma gibi bir başka araştırmada da zekâsı övülen çocuklarla, çalışma gayreti övülen çocukların karşılaştırıldığını belirterek, çalışma gayreti övülen çocukların daha başarılı olduğunu, zekâsı övülen çocukların ise başarısının daha geride kaldığını söyledi.  Bunun da nedeninin zekânın bir yere kadar yetip bir yerden sonra yetersiz kalması olduğunu, bununla birlikte gayretin övülmesinin ise çabayı arttırıcı özelliğinin olduğunu ve çabanın artarak devam ettiğini belirtti.  Her şeyin dozunda olması gerektiğini sözlerine ekledi.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul övgünün zeka, güzellik, yetenekler konusunda olabileceğini belirterek şöyle söyledi: “Övgülerin özgüven arttırıcı etkisi vardır. Ancak bu etki belirli bir yere kadar olumlu tesir ederken bir yerden sonra bu övgülerin doğruluğu konusunda çocuklarda kaygılar başlamaktadır. Bu kaygıları doğru çıkaran deneyimler de olursa bu sefer aksi tesir yaratmakta ve özgüven kaybı yaşanmaktadır. Örneğin müziğe yeteneği olduğunu düşündüğümüz çocuğumuz bu yeteneği çok desteklendiğinde bir süre başarılar elde edecek bir süre sonra ise “Ya başarısız olursam, ya kimseler beğenmezse” diyerek kaygı duyup müzik aleti çalmak istemeyecektir. Bu da sonuçta onu müzikten uzaklaştıracak ve enstrümanı çalmayı bırakabilecektir. Sonuçta çocuklarımızı överken dikkatli olmalı, aşırıya kaçmamalıyız. Övgünün doğal yeteneklerden daha çok çalışma ve başarma gayretine yönelik olmasına dikkat etmeliyiz. Zekânın ve yeteneklerin sonu vardır ama gayretin sonu yoktur” dedi.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

Dikkat! Tekno stres depresyona sokuyor

İş hayatında giderek artan teknolojiye ayak uydurma zorunluluğu çalışanları tekno strese sokuyor. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul;  çalışma saatlerinin normal mesai saatleri dışına çıkması ve artan sayıdaki elektronik iletileri cevaplama zorunluluğunun tekno strese yol açtığını belirtiyor.

Tekno stresin; stres, baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, sosyal ilişkilerden uzaklaşma, beyin yorgunluğu ve tahammülsüzlüğe neden olduğunu açıklayan Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul;Akıllı telefonlar, internet, akıllı televizyonlar, tabletler derken giderek hızlanan teknolojiye ayak uyduramayan insanın yaşadığı stres baş ağrısı, halsizlik, uykusuzluk, sosyal ilişkilerden uzaklaşma, beyin yorgunluğu ve tahammülsüzlük olarak karşımıza çıkıyor. Sürekli akan mail trafiği, giderek artan ve yaşamın her alanını kaplayan sosyal medyayı takip etme zorunluluğu, beğenildim, beğenilmedim, takip edildim, edilmedim kaygılarının öne çıkması ile günümüz insanı sürekli baskı altında yaşamaktadır” dedi.

Tekno Stres Cinsel İsteği Azaltıyor

Tekno stresin iş adamlarında baş ağrısı, psikolojik yorgunluk, sinirsel tansiyon, kötü beslenme, gevşemek için alkol, uyanık kalmak için sigara kullanma ihtiyacı yarattığını söyleyen Dr. Sabri Yurdakul şunları kaydetti;  “İş hayatında giderek artan teknolojiye ayak uydurma zorunluluğu, çalışma saatlerinin normal mesai saatlerinin dışına çıkarak artık gece ve gündüz dinlememesi, giderek artan sayıdaki elektronik iletileri cevaplama zorunluluğu ve sadece çevresi ile değil tüm dünya ile rekabet etme çabası giderek artan bir stres yaratmaktadır. Kişi kendisine ve ailesine zaman ayıramamakta, cinsel isteği azalmakta, giderek kendisine ve dostlarına daha az zaman ayırmaktadır” dedi.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; gençler için de benzer durumun ortaya çıktığını ve gençlerin, bilgisayar ve akıllı telefonlar nedeniyle ders çalışmak istemediğini, ders için aileyle sürekli kavga ettiğini, sosyal medyada yeterince beğenilmeme ya da takip edilmeme kaygısıyla stres altına girdiğini belirtti.  Ayrıca gençlerin daha çok sayıda insanı takip edip onların da kendisini takip etmesini sağlama ihtiyacı hissettiğini vurgulayan Dr. Sabri Yurdakul, “Bu nedenle gençler, uykusuz kalmakta, yeterince desteklenmediği durumlarda dışlanmış hissetmekte ve giderek tekno-stresin etkilerine daha çok maruz kalmaktadır” dedi.

Tekno-stresin ortadan kaldırılmasında teknolojiyi gerekli ve yeterli kullanmaya çalışmanın önemli olduğunun altını çizen Dr. Sabri Yurdakul, tekno stresten kurtulmak için şu tavsiyelerde bulundu;  “Tüm sosyal medyayı izleyeceğim çabasını daha makul bir seviyeye getirmeleri, arkadaşlarla chatleşmeyi ya da WhatsApp’da yazışmayı takıntı haline getirmeyi bırakmaları gerekir. Spora ve arkadaşlara zaman ayırmak, teknolojiyi gerekli olduğu kadar kullanmak, kendine zaman ayırmak her yaştan tekno-stres kurbanlarına kurtuluş umudu olacaktır” dedi.

Okuma güçlüğü çeken çocuklar disleksi olabilir

Disleksi1Okuma güçlüğü çeken pek çok öğrencide ‘disleksi’ sorunu ortaya çıkabiliyor. Bu çocuklar bisiklet binerken ve ip atlarken de zorlanabiliyorlarDisleksi sorunu yaşayan çocuklar genellikle ‘b’ – ‘d’ harfleri ve ‘fe’ – ‘ve’ gibi sesleri karıştırırken, 6-9 gibi rakamlarda da aynı sorunu yaşayabiliyor. Ancak disleksi probleminin çözümünde ‘berard’ ve ‘nörofeedback’ gibi algı arttırıcı yöntemlerden yararlanılabiliyor.

Okumakta güçlük çeken çocuklarda büyük oranda disleksi gözlenmekte olduğunu söyleyen Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul,sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum kimi zaman dikkat eksikliği ile birlikte olabildiği gibi kimi zaman da kendi başına ortaya çıkabilmektedir. Disleksili çocuklar okuduklarını anlamakta zorluk çekmekte ve okuduklarını çabuk unutabilmektedirler. Bu nedenle okuyarak öğrenmeleri zor olabilmektedir” dedi.

Disleksili çocukların yüksek sesle okurken yanlış okuduklarını, kelimeleri doğru telaffuz edemediklerini vurgulayan Dr. Sabri Yurdakul, çocuklarda disleksi sürecini şöyle anlattı: “B–d gibi harfleri olduğu gibi fe ve ve gibi sesleri de karıştırabilmekte, 6-9 gibi rakamlarda da aynı sorunu yaşayabilmektedirler. Okumak isteseler bile okumakta zorluk çektikleri için çabuk sıkılmakta, okumak istememekte ve aileleri ısrarcı olduğu zaman tepki vermektedirler. Okudukları ile ilgili sorular sorulduğunda cevaplamakta zorlanmaktadırlar. Okumayı öğrenseler bile okuma hızları yavaş gitmekte, hızlı okumaya zorlandıkları zaman hatalar yapabilmektedirler. Okudukları cümlede kelimeleri atlayabilmekte, kendileri kelime eklemekte ya da kelimeleri çarpıtabilmektedirler”dedi.

Disleksili Çocuklar Bisiklete Binme ve İp Atlamada Zorlanabiliyorlar

Çocuğunuzda disleksi olup olmadığını anlamada psikomotor becerileri gözlemlemenin önemli olduğunu belirten Dr. Sabri Yurdakul, “Okuma konusundaki güçlükleri günleri, ayları, karıştırma, yönleri bilememe gibi zihinsel işlevlerde de kendini göstermekte, bir zekâ sorunu olmamasına karşın en basit konularda cevap vermekte güçlük çekebilmektedirler. Psikomotor becerileri daha geç kazanmakta olup bisiklet binme, ip atlamakta zorlanmaktadırlar” dedi.

Disleksi Kolaylıkla Tedavi Ediliyor

Disleksi probleminin çözümünde, ‘berard’ ve ‘nörofeedback’ gibi algı arttırıcı yöntemlerden yararlanıldığını ifade eden Dr. Sabri Yurdakul, “Disleksi tedavisinde özel eğitim desteği, ‘berard’ ve ‘nörofeedback’ gibi algı arttırıcı yöntemlerin uygulanması, daha ileri olduğu durumlarda dikkat arttırıcı ilaçların kullanılması ve moral bozukluğu yaşanan durumlarda psikolojik olarak desteklenmeleri uygun olabilmektedir” dedi.

Disleksinin okula başlangıç ile ortaya çıkabildiği gibi eğitimin ilerleyen dönemlerinde de gözlenebileceğini belirten Dr. Sabri Yurdakul, “Disleksi okula başlangıç ile ortaya çıkmakla birlikte bazen zekâ düzeyi yüksek çocukların var olan eksikliği zekâları ile tamamlamaları sonucunda 4. sınıfa kadar sorun yaşamadan gelebilmekte ama daha sonra sorunlar kendisini gösterebilmektedir. Okumadaki güçlükleri nedeniyle güven kaybı yaşamakta, demoralize olmakta ve çalışmak istememekte, “Ben nasılsa başaramıyorum” diyerek çaba harcamaktan uzaklaşmaktadırlar” şeklinde konuştu.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul

Cep telefonu ve bilgisayar dersleri etkiliyor

Ders_Notlarini_Dusuruyor_12Çocukların karne notlarının düşük olmasının nedenlerini anlatan Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; çocukların ders çalışamamasını, ders çalışsa da anlamamasını dikkat eksikliğine, disleksi problemine ve teknoloji bağımlılığına bağlıyor. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, karne notlarını düşüren etkenin dikkat eksikliği, disleksi problemi ve teknoloji bağımlılığı olduğunu söyledi. Teknoloji bağımlılığının; özellikle cep telefonu ve bilgisayarın aşırı kullanımından kaynaklı olduğunu belirterek şöyle devam etti. Dr. Yurdakul “Bilgisayarı yasakladığımız, televizyonu engellediğimiz durumlarda çocuklar ellerinde bulunan son teknoloji olan internet bağlantılı cep telefonları ile birbirlerine bağlanıyor, bütün gün bir arada oldukları yetmiyormuş gibi eve geldiklerinde arkadaşları ile yazışıyor ve ders çalışmak yerine telefonla zaman geçirebiliyorlar. Gece yarılarına kadar chat’leşerek zamanlarını öldürmekte ama bu zamanı derslerine vermemektedirler. Cep telefonu ve bilgisayarın kontrollü kullanılması, ders çalışırken veya uyku saatlerinde cep telefonunun ailelerde durması, ders çalışma saatlerini arttıracak, bu da derslere olumlu yansıyacaktır. Sonuç olarak karne notları kötü geldiğinde çocuğunuza kızmayın ve bunun nedenini ve niçin’lerini araştırın, öğretmenlerinden, rehber öğretmenlerinden yardım alın. Çözemediğiniz durumlarda bir psikiyatrist ve psikoloğa başvurun ve notlarının düşük olmasına neden olan etkenleri ortadan kaldırın. Başarının önündeki engeller kaldırıldığında çocuklar başarılı olabilir. Yeter ki onlara bu fırsatı tanıyın” dedi.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, çocukların 5 yaşından-20 yaşına kadar çalışamamasının en büyük nedeninin dikkat eksikliği olduğunu söyledi. Yurdakul; “Dersin başına oturamayan, oturduğu zaman çalışamayan, 10 dakika sonra sıkılan, çalışmasını sınavlara yansıtamayan, basit dikkat hataları yapan, çalıştığının karşılığını alamayan çocuklarda gözlemlediğimiz dikkat eksikliği, onların akademik hayatını olumsuz etkileyecek ve ders başarılarını düşürecektir. Dikkat eksikliği olan çocuklar çalışamadıkları gibi yazı yazmakta zorlanmakta, yazıları yavaş yazmakta, not tutamamakta ve bu nedenle ödev yapmak istememektedirler. Dikkat eksikliğinin seviyesine göre ilaçlı ya da ilaçsız tedavisi bu durumu ortadan kaldıracak ve onların ders başarısını arttıracaktır” diye konuştu.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; ders başarısını olumsuz etkileyen bir diğer durumun, disleksi denilen okuma güçlüğü olduğunu, bu problemi yaşayan çocukların yazılanları okumakta ve anlamakta zorluk çektiklerini söyledi. Okuduklarını anlamalarının güç olduğunu, ne kadar gayret etseler de okumakta zorlanmaları nedeniyle başarılı olamadıklarını, kendilerine güvenlerinin azaldığını, sonuç olarak ders çalışmak istemediklerini dile getirdi. Ayrıca sınavlarda okuma zorluğu nedeniyle hatalar ortaya çıktığını, ders başarılarının düştüğünü, ancak disleksi hastalığının tedavisi sonucu başarıların arttığını ve notların düzeldiğini belirtti.

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul