İnternetten satın alınan her 3 üründen biri sahte

Online+Alisveris+%282%29ABD’de saç ve cilt bakımı sektörünün önde gelen markalarından DS Laboratories’in Türkiye Yöneticisi Engin Ulutan, Türkiye’de sahte ve kaçak ürün pazarının son yıllarda büyük bir ivme kazanarak 20 milyar dolar seviyesine ulaştığını ve internet üzerinden satın alınan her 3 üründen 1’inin sahte olduğunu belirtti. Sahte ve kaçak ürünlerin el değiştirdiği en büyük platformlardan biri olan e-ticarette taklit oranının Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre yüzde 30 seviyesine ulaştığını ifade eden Ulutan: “Online olarak yapılan tüm işlemlerin yaklaşık üçte biri, sahte ve kaçak ürünler üzerinden ilerliyor. Tüketicilerin rahatlıkla erişebildiği bu tarz ürünler, ambalajları, şişeleri ve kullanım kılavuzları ile birebir taklit edildiği için aslından ayırt edilmesi son derece zor.” dedi.

Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği’nin güncel verilerine göre Türkiye’de 15 milyar dolar seviyesinde olan e-ticaret sektörünün sahteciliğin görüldüğü en önemli alanlardan biri olduğunu söyleyen Ulutan, Türkiye’nin “Sahtecilik ve Korsanla Mücadele İçin İş Dünyası Hareketi” raporuna göre ilaçtan gıdaya, kozmetikten elektronik eşyaya kadar yaklaşık 11 milyar dolara ulaşan sahte ve korsan ürün pazarıyla Çin’in ardından bu alanda ikinci sırada yer aldığını söyledi.

Hem tüketicileri hem de şirketleri etkiliyor
İnternet üzerinden satın alınan ve daha sonradan sahte ya da kaçak olduğu anlaşılan ürünlerle ilgili mahkemelerde binlerce dava olduğunu hatırlatan Ulutan, bu ürünlerin hem tüketiciler hem de kurumlar üzerinde olumsuz etkileri olduğunu belirtti. Ulutan, son dönemde alınan önlemlerle sahte ürünlerle etkin şekilde mücadele edildiğini ancak atılması gereken adımlar olduğunu belirterek, kullanıcıların sahte ürünlerle ilgili şikâyetlerini Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın ücretsiz Alo 136 İhbar Hattı’nı bildirebileceklerini ifade etti.

Bitter çikolata in, şerbetli tatlılar out!

nocanvas_bitter-cikolata-3wc911Kakao oranı yüksek çikolata tüketimi sanıldığının aksine sağlığınız için faydalıdır. Kalp sağlığınızı korumak için, kendinizi daha iyi halde hissetmeniz için, spor yaparken yağ yakımınızı hızlandırabilmek ve cilt sağlığınızı koruyabilmek için günde 20 gram %80 kakao içeren bitter çikolata tüketimi en tatlı kaçamak için idealdir. Ancak doymuş yağ ve yüksek kalori içermesi nedeniyle yeterli miktarda tüketilmesi önemlidir. Bitter çikolata in, şerbetli tatlılar out! yazısının devamı

Hayatı uzatan işlemler yarışıyor

hayati uzatan islemler_afıs_50x70_UfukTürk Kardiyoloji Derneği Girişimsel Kardiyoloji Birliği ve Sanofi’nin katkılarıyla “Hayatı Uzatan İşlemler Yarışması” düzenleniyor. Sanofi’nin desteğiyle önceki yıllarda “En İyi Girişimsel Olgu Yarışması” olarak yürütülen yarışmanın devamı niteliğinde olan “Hayatı Uzatan İşlemler Yarışması” bu sene 9’uncu kez düzenleniyor. Yarışmaya TKD üyesi doçent, yardımcı doçent veya uzman unvanına sahip tüm hekimlerin katılımına açık. Son başvuru tarihi 10 Nisan 2015 olan yarışmada dereceye giren olgular 22. Girişimsel Kardiyoloji Kongresi’nde açıklanacak. Yarışmanın birincisi, birincilik ödülü olarak dünyanın önde gelen tıp merkezlerinden Cleveland Clinic’te Murat Tuzcu’nun yanında 1 ay boyunca misafir araştırmacı olarak gitme olanağı kazanırken, ikinci ve üçüncüler ise 31.Ulusal Kardiyoloji Kongresi’ne katılım hakkı kazanacak. Hayatı uzatan işlemler yarışıyor yazısının devamı

Böbrek taşları mevsim gecişlerinde ve yazın artıyor

Bel_Fitigi4Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat fazla görülen böbrek taşları vücutta dayanılması zor şiddette ağrılara yol açıyor. Özellikle mevsim geçişlerinde ve yazın su tüketiminin azalması nedeniyle böbrek taşı vakalarında artış yaşanıyor. Böbrek taşlarından kurtulmada en etkin yöntemlerden biri olan ESWL ile taş kırma uygulaması hastalara büyük konfor sağlıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Mert Altınel, böbrek taşları ve tedavileri hakkında bilgi verdi.

Az su tüketimi taş hastalığını tetikliyor

Böbrekte taşların oluşumu birçok faktörün bir araya gelmesi ile ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat fazla oluşan böbrek taşları, sıcak iklimlerde ve yetersiz sıvı alımına bağlı olarak daha sık gerçekleşmektedir. Son yıllarda tüketilen besinlerin bu konudaki önemi de giderek artmaktadır. Bünyesi taş oluşturmaya yatkın kişiler, günde en az 2-2,5 lt. su içmediği takdirde idrar miktarı azalacak, idrar daha yoğun bir duruma gelecek ve idrardaki taş oluşturan maddelerin çökmesi ile yeni taşlar oluşacaktır.

Taşın büyüklüğü ve yeri işlem için önemli

Böbrek taşından kurtulmak için herhangi bir uygulama yapılmadan önce taşın büyüklüğü, yerleşimi ve böbreğin anatomisi tespit edilmektedir. Hastanın kullandığı ilaçlar, idrar yolu enfeksiyonu ve yüksek tansiyonu olup olmadığı araştırılmalıdır. İdrar yolunda enfeksiyonu olmaması varsa ilaç tedavisiyle kontrol altına alınmış olması gerekmektedir.

ESWL ağrısız bir uygulama olarak öne çıkıyor

Ses dalgalarıyla vücut dışından taş kırma yöntemi olan ESWL, uygun olan böbrek taşlarından kurtulmak için birinci tedavi seçeneği olarak kullanılmaktadır. Hasta için konforlu ve kolay bir tedavi yöntemi olarak bilinmektedir. 2 cm’den küçük böbrek taşlarında olumlu sonuçlar vermektedir. Böbreğin orta veya üst kesimlerinde yerleşmiş veya idrar kanalında olan bu boyuta kadar taşlarda, ESWL yöntemi ile son derece başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Tedavi sırasında hasta genellikle ağrı ve sancı duymamaktadır. Eğer ağrısı olursa da ağrı kesici ile kontrol edilebilmektedir. Hastanın anestezi alması gerekmemektedir. Seanslar yaklaşık 30 dakika sürer ve işlem sonrasında hasta hemen normal hayatına dönebilir. Bir ESWL cihazı görüntüleme/odaklama ve ses dalgası oluşturma ünitelerinden oluşmaktadır. Floroskopik (X-ışını ile) veya ultrasonografik olarak taşlar görüntülenip, etkili bir kırma için odaklama yapılmaktadır. Ses dalgaları, bu metotlar kullanılarak vücut içindeki taşa odaklanır. Bir seansta, taşa yaklaşık 2000 şok dalgası yollanır ve taşın kırılması sağlanır. Yumuşak taşlar bir seansta kırılırken, sert taşlar için ikinci veya üçüncü seanslar gerekebilmektedir.

Taşlar vücuttan atılırken bol su tüketilmeli

ESWL ile taş kırma işlemi yapıldıktan sonra kırılan taşların idrarla atılması beklenmektedir. Hastalar günde en az 2 litre su içmeli ve bolca hareket etmelidir. Bu dönemde taşların düşme hızını ve oranlarını artırmak için ek ilaç tedavileri verilmektedir. Aynı şekilde taşlar idrarla atılırken oluşabilecek ağrılar için de ağrı kesici ilaçlar kullanılabilmektedir.

Büyük taşlarda yöntemler değişebiliyor

2 cm’den daha büyük taşlarda ESWL yöntemi etkili olmamaktadır. Bu gibi durumlarda cerrahi yöntemleri de içeren farklı yollar denenmektedir. Gebelik, kontrol altına alınmamış yüksek tansiyon, kan sulandırıcı ilaçların kullanılması, vücudun ana damarı olan aortta genişlemeler varsa ESWL uygulaması yapılamaz. İdrar yollarında enfeksiyon varsa enfeksiyonun giderilmesinin ardından ESWL uygulanabilmektedir. Bunun dışında kilolu bireylerde ESWL yönteminin uygulanabilirliği de etkilenmektedir. Kilo fazlalığı, şişmanlık taşın kırılma oranlarında düşmeye neden olabilmektedir.

Memorial Hizmet Hastanesi Böbrek Nakli Merkezi'nden Op. Dr. Mert Altınel
Memorial Hizmet Hastanesi Böbrek Nakli Merkezi’nden Op. Dr. Mert Altınel

Bebek hayallerinizin önündeki engeller

BEBEK+GORSELDüzenli birlikteliğe rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerin, ilk aşamada tek seçenek olarak tüp bebek tedavisini düşünmeleri bu süreçte yapılan hataların başında geliyor. Gebeliğin önündeki engellerin belirlenmesi ve nedene yönelik tedavilerin yapılması çoğu zaman tüp bebek gibi tedavilere gerek kalmaksızın çocuk sahibi olabilme şansını artırıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Op. Dr. Zeki Salar, bebek sahibi olamayan çiftlerin öncelikli olarak yapması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Hem erkek hem de kadınla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme yapılmalı

1 yıl düzenli birlikteliğe rağmen gebelik oluşmamışsa öncelikle bu durumun nedeninin özenle araştırılması gerekir. Ancak anne adayının yaşı 35 yaş üzerinde veya ailede erken menopoz olması durumunda 6 ay sonrasında testlere başlamak uygun olacaktır. Bebek isteyen çiftte birden fazla sorun olabilir. Bu nedenle tedaviye başlamadan hem kadın hem de erkek açısından tüm olasılıklar gözden geçirilmelidir. Çocuk sahibi olamama sorunu ile doktora başvuran çiftlerin nedenleri belirlenmeden hemen tüp bebek tedavisi yapılması doğru bir yaklaşım değildir. Sorunun saptanması ile tedavisiz ya da basit tedavilerle gebe kalamama sorunu çözülebilir.

Bebek sahibi olamıyorsanız…

1-Çifti dinlemek en doğru başlangıç

Çiftlerin çocuk sahibi olamama nedenlerinin araştırılmasına en az yoracak basit tetkiklerle başlanmalıdır. İlk ve en önemli aşama çiftin birlikte görüşmeye alınması ve hikayelerinin dinlenmesidir. Yaşanan sağlık sorunları, hastalıklar, ailedeki sağlık problemleri, önceden gebelik yaşanıp yaşanmadığı, aldığı tedaviler, adet düzensizlikleri tanıda çok önemlidir. Çoğu zaman büyük bir stres ile uzman hekime başvuran çifte yeterli zaman ayırarak onları dinlemek, anlamak, geçirdiği süreçleri bilmek yapılan tetkikleri değerlendirmek en doğru başlangıçtır.

2-Kadına ait nedenler araştırılmalı

Genel olarak araştırmalara bakıldığında infertilite %30-40 oranında erkek, %40-50 oranında kadına ait nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Hamile kalamayan çiftlerde öncelikle kadınların muayene ve ultrasonografi ile değerlendirilmesi gerekir. Muayene ve ultrasonografi ile rahim ağzı, rahim, yumurtalıklar değerlendirilir. Bu değerlendirme tedavi için çok değerlidir; çünkü bu değerlendirme ile rahim ağzında yara, enfeksiyon, miyom, polip, yumurtalık kistleri, yumurta sayısı azlığı, erken menopoz riski gibi birçok nedenin varlığı saptanabilir. Bu hususlar gebeliği direkt etkileyen faktörlerdir.

3-Sperm testi ile erkeğe ait nedenler belirlenmeli

Bebek sahibi olma sorunu yaşayan çiftlerde erkek açısından bir sorun olup olmadığını araştırmak için sperm testi yapılmalıdır. Sperm testi ilk sırada yapılması gereken testler birisi olup, embriyologlar tarafından değerlendirilmeli, spermin sayısına hareketine ve yapısal sorun olup olmadığına bakılmalıdır. Bu sonuca göre baba adayına tedavi verilebilmektedir. Sperm testi tedavinin hangi şekilde olacağını belirler. Sperm testinde sorun olması eksiklik ya da ayıp bir durum değildir. Belli bir süre sonra test tekrarlanır. Tek teste göre kesin tanı konulmaz. Çoğu zaman basit tedavilerle sorun çözülebilmektedir.

4-Hormon testleri büyük önem taşıyor

Bu incelemelerin ardından hormonal değerlendirme için kadınlardan adet döneminin başlangıcında sabah ve aç karnına kan örneği alınır. Hormonal bozukluklar yumurta gelişimini etkileyerek bebek sahibi olmayı engelleyebilir. Bu durumda ilaç tedavisi ile sorun çözülür. Bu tür sorunlarda aşılama ya da tüp bebek tedavisine bile gerek kalmadan çift çocuk sahibi olabilmektedir.

5- Rahim kanallarının değerlendirilmesi gerekiyor

Kadınların adet bitimine yakın rahim kanallarının değerlendirilmesi için HSG (kanal-rahim filmi) çekilmektedir. Bu film rahmin iç yapısı ve kanallarının durumunu ortaya koymaktadır. Doğru bir teknikle yapılan bir HSG sonrası rahim kanallarının değerlendirilmesi açısından önemli bilgiler verir.

Tekrarlayan gebelik kayıpları varsa…

Bu testler bebek sahibi olamayan çiftlerde yapılması gereken temel yaklaşımlar olup, tekrarlayan gebelik kayıpları olan ve yumurtalık kapasitesi azalmış hastalarda genetik inceleme, kan pıhtılaşma ve bağışıklık sistemi testleri, sistemik hastalıkların araştırılması, laparoskopi/ histeroskopi adı verilen kamera ile organların incelenmesi gibi daha detaylı incelemeler gerekebilir. İnfertilite test ve tedavilerinin çiftin özelliklerine göre farklılık gösterebileceği unutulmamalıdır. Tüm bu değerlendirmeler sonunda kişiye özel tedavi planlanmalıdır.

 

Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Op. Dr. Zeki Salar
Memorial Ataşehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nden Op. Dr. Zeki Salar

Her bipolar cinayet işlemez

Bipolar_Bozukluk_Hastasi_Cinayet_Isler_mi_01Son dönemlerdeki vahşice işlenen cinayetler toplumun tüm kesimlerinden tepki alırken olayın vahameti üzerinePsikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul, bu tür cinayetlerin kader olmadığına vurgu yaparak; sorunun kesin çözümünün kişinin geçmişindeki travmaların giderilmesi ile mümkün olabileceğini söyledi.

Doğanın yeniden canlanmaya başladığı, baharın tüm enerjisinin yoğunlaştığı şu günlerde vahşice işlenen cinayetlere tanık olmanın, toplumun her kesimini çok derinden etkilediğini belirten Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; “vahşet” olarak nitelendirdiği cinayetlerin, toplumun her kesiminde derin bir yara bıraktığını ve infiale yol açtığını vurguladı.

Kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken, Yurdakul; iki uçlu mizaç bozukluğu olarak da adlandırılan bipolar bozukluğunun kendisinin doğrudan cinayete sebep olmadığını, ancak yanında başka etkenler de olması halinde cinayet işlenebileceğinin altını çizdi.

Bipolar hastalığının toplumda görülme olasılığının sadece %3 olduğuna da vurgu yapan Sabri Yurdakul; bu oranın oldukça yüksek olmasına karşın bipolar hastalarının cinayet işleme oranın ise bu %3’lük popülasyonun % 2 ile 8’inde ortaya çıkabileceğine de dikkat çekti.

Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; bipolar hastalarının cinayet işleme nedenlerini ise şöyle sıraladı: “Çocuklukta ya da erişkinlikte şiddete maruz kalmaları, madde kullanıp kullanmamaları, var olan hastalıkların etkileyen duygusal sorunların olması etkenlerin başında gelir.”

Bipolar Bozukluk Hastası Cinayet İşler mi?

‘Her bioplar bozukluk hastasının cinayet işler’ diye bir kural olmadığına da vurgu yapan Yurdakul; bioplar bozukluk hakkında; Bipolar bozukluk bir uçta depresyon adı verilen mutsuzluk, ilgi ve istek kaybı, uykusuzluk, enerji eksikliğinin diğer uçta ise çok konuşma, aşırı para harcama, aşırı neşe ve gene uykusuzluğun olduğu manik dönemler ile ortaya çıkmaktadır. Hastalar bu dönemlerin dışında normal yaşantılarına devam etmekte, işlerini, evliliklerini sosyal faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle döngüsel bir hastalık olup senede bir kere ataklar gözlenebilmekte, ataklar dışında sağlıklı sosyal bireyler olarak toplumda yaşantı sürdürebilmektedir” dedi.

Kişi Bipolar Hastası Diye Cinayet İşlemez!

Bipolar hastasının katil olma ihtimalinin diğer psikiyatrik hastalıklardan daha fazla olmadığını da belirten Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul; Kişi sadece bipolar hastası olduğu için cinayet işlemez. Bu şeker hastalığı olan bir insanın cinayet işlediğinde cinayet nedeninin şeker hastalığı olduğunu düşünmek gibidir. Aynı şekilde bipolar hastalıklar kadınlarda daha fazla görülmesine karşın şiddet ve cinayetler erkeklerde daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Çocuklukta ya da erişkinlikte şiddete maruz kalmaları, madde kullanıp kullanmamaları, var olan hastalıkları etkileyen duygusal sorunların olması gibi etkenler bipolar hastalarının cinayet işlemelerine neden olabilmekte özellikle madde kullanımının şiddeti ve cinayeti arttırdığı düşünülmektedir.”

Sorunun Kaynağı Çözümü Kolaylaştırır

“Benim raporum var ben hastayım” inanışının da gerçeği yansıtmadığına vurgu yapan Yurdakul; cinayet işleyen bipolar hastalarının bu fiillerinin hastalıkları ile ilişkilendirilebilmesi için atak döneminde olmaları, cinayeti algı bozuklukları ve paranoid düşünceleri doğrultusunda işlemiş olmaları gerektiğini belirtiyor.

Sorunun çözümü ve yapılması gerekenler hakkında ise Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul şu önemli tespitlerde bulunuyor:“Eğer bir atak döneminde değilse, herhangi bir cinayet işleyen insandan farkı kalmaz. Sonuç olarak bipolar hastaları cinayet işleyebilir ama bu cinayetin hastalığı etkileyen uyuşturucu maddeler, çocuklukta yaşamış oldukları travmalar, erişkin yaşantıda karşılaştıkları ağır duygusal sorunlar ve hastalığın getirdiği algı bozuklukları sonucu olması gerekir. Yoksa bu dönemlerde tedavileri sürdürülerek tekrar eski sağlıklarını kazanmakta ve hastalık ataklarını atlatarak normal yaşantılarına dönebilmektedirler.”

Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist Dr. R. Sabri Yurdakul