Etiket arşivi: Ortopedi

Uzuv kayıplarında el cerrahisi önemli

Eller, yaşamın doğal akışında, günlük rutin işleri yapmayı sağlayan ve üretkenlikte büyük katkısı olan en önemli organlardan biri… Ancak çeşitli kazalar sonucunda yaralanabiliyor ya da bazı hastalıkların seyri sırasında zarar görebiliyor.

Uzuv kayıplarında el cerrahisi önemli yazısının devamı

Emorial Ankara hastanesi çocuk onkoloji merkezi hizmetinizde

Kanser, çocuklarda en sık görülen ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor ve ülkemizde her yıl yaklaşık 3 bin çocuğa kanser teşhisi konuluyor. Çocukluk çağı kanserlerine yakalanan her iki çocuktan biri tedavi şansı bulamaması ya da teşhiste geç kalınması nedeniyle yaşamını yitiriyor. Erken tanı ve doğru tedavi uygulamaları sayesinde ise kanserli çocukların büyük bir çoğunluğunun tam olarak iyileşmesi mümkün. Emorial Ankara hastanesi çocuk onkoloji merkezi hizmetinizde yazısının devamı

Omurga ameliyatlarında felç riski tarih oldu

NoromonitorizasyonLifestyle_2Medikal açıdan en zor ameliyatlardan olan omurga ameliyatları, artık sıfır felç riski taşıyor. Bunda Türkiye’de sınırlı sayıda doktor tarafından kullanılan Nöromonitörizasyon sisteminin payı büyük. Hasta uyuduktan sonra kol ve bacaklarına, özel kasların içine ve başına yerleştirilen elektrotlarla sinir uyarılarının takip edildiği sistemle, kol ve bacaklara giden sinirlerin sağlıklı olup olmadığı anında anlaşılıyor.
Omurga ameliyatlarında felç riski tarih oldu yazısının devamı

Bel fıtığı ameliyatında yeni dönem

Woman Suffering From Back PainTürkiye’de en yaygın rahatsızlıklardan biri olan bel fıtığı problemi, “Tam Kapalı” bel fıtığı ameliyatı ile çok daha kolay ve hızlı tedavi edilebiliyor. Bel fıtıkları için geleneksel ameliyatlara kıyasla yapışıklık ve enfeksiyon riskini sıfırlayan, ağrısız ve acısız “Tam Kapalı” bel fıtığı ameliyatı ile hastalar sadece 45 dakika süren operasyon sonrası aynı gün ayağa kalkıyor ve yeniden yürüyebiliyor.

Ünlü sanatçı Zerrin Özer’in yaşadığı sağlık sorunu ile tekrar gündeme gelen bel fıtığı ameliyatlarına tek çare açık bel fıtığı ameliyatı değil. Konunun uzmanları hali hazırda yapılan açık bel fıtığı ameliyatlarının aslında yüzde 70’inin “Tam Kapalı” bel fıtığı tekniği ile kısa sürede çözülebileceğini ifade ediyorlar. Amerika, Almanya ve Kore’de yıllardır başarıyla uygulanan “Tam Kapalı” bel fıtığı ameliyatında diğer açık ameliyat uygulamalarının aksine omurgaya giriş, sırttan değil vücudun yan tarafından yapılıyor. Sadece 0,5 cm’lik bir kesikle yapılan kapalı ameliyat sırasında vücudun içinde organlara zarar vermeden doğal anatomik boşluklardan ilerleyen kamera ile problemli disk saptanıyor ve sağlıklı diske müdahale edilmemesi için Indigo Carmin adı verilen bir madde ile işaretleniyor. Hiçbir dokuya zarar vermeden yapılan ameliyat, enfeksiyon ve yapışıklık gibi sorunlarla karşılaşma riskini de sıfıra indiriyor.

Bel fıtığı tedavisinde çığır açan “Tam Kapalı” bel fıtığı ameliyatının Türkiye’deki uygulamaları konusunda uzman isim Bayındır Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Başkanı Doç. Dr. Oğuz Karaeminoğulları; “‘Tam Kapalı’ bel fıtığı ameliyatı (Perkütan Endoskopik Diskektomi) Türkiye’de bel fıtığı ağrılarından kurtulamayan, enfeksiyon ve yapışıklık riski bulunan açık ameliyatlardan korkan hastalarımız için bir umut ışığı… Geçenlerde, değerli sanatçımız Zerrin Özer’in art arda 3 ameliyata rağmen fıtık ağrılarından şikâyet ettiği haberi bizi oldukça üzdü. Zerrin Hanım gibi birçok hasta tekrarlayan ağrılardan, uzun iyileşme süreçlerinden ve enfeksiyonlardan şikâyetçi. ‘Tam Kapalı’ bel fıtığı ameliyatı tüm bu şikâyetleri azaltıyor” diyor.

Karaeminoğulları; açık bel fıtığı ameliyatlarının yarattığı sıkıntıları ve “Tam Kapalı” bel fıtığı cerrahisini şöyle açıklıyor: “Bel fıtığının cerrahi tedavisinde amaç, diskin fıtıklaştığı parçanın çıkarılmasıdır. Klasik cerrahide ve mikroskopik cerrahide fıtığa ulaşmak için kas, kemik ve bağ dokularına bir miktar hasar verilir. Mikroskopik cerrahi ile oldukça iyi sonuçlar alınsa da ameliyat sonrası dönemde uzun iyileşme dönemi, omurilikte yapışıklıklar, fıtığın tekrarlaması, ileride gelişebilecek bel kayması ve enfeksiyonu gibi problemler, bu zarar verilen dokulardan kaynaklanır. Bu sorunların en aza indirildiği yöntem ise bahsettiğimiz ‘Tam Kapalı’ bel fıtığı ameliyatıdır. Bu cerrahi işlem endoskopta bulunan kanalın içinden kamera kontrolü ile yapılır. Kamera ile omurgamızda bulunan doğal boşluklar kullanılarak işlem yapıldığından klasik cerrahiden farklı olarak kas, kemik ve bağ dokularına zarar verilmez ve kanama olmaz. Bu yüzden bel fıtığı cerrahisi sonrası gelişen problemler büyük oranda azalmış olur. ‘Tam Kapalı’ bel fıtığı ameliyatı cerrahi uygulama gerektiren fıtıkların %60-70’inde uygulanabilir. Bu ameliyat için kireçlenmenin belirgin olmadığı, dar kanalı olmayan hastalar uygundur. Klasik cerrahinin zorlu olduğu çok kilolu hastalar ve yine genel sağlık durumu bozuk hastalarda da, bu teknik kolaylıkla ve güvenli olarak uygulanabilir.”

Bayındır Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Başkanı Doç. Dr. Oğuz Karaeminoğulları
Bayındır Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Başkanı Doç. Dr. Oğuz Karaeminoğulları

Asfalt yolda yürümek bel ve sırt ağrısı yapıyor

walking-long-roadBüyük şehirlerde yaşayanların maruz kaldığı hava kirliliği, çalışma hayatının stresi ve yeteri kadar spor yapılamaması gibi olumsuz koşullara, bir yenisi daha eklendi. Sürekli asfalt yolda, sert tabanlı ayakkabılarla yürümek eklemlerde kireçlenmeyi hızlandırıyor, kronik hastalıklara neden oluyor.

Sürekli düz zeminde, sert tabanlı ayakkabılarla yürümek, omurganın zayıflamasına ve esnekliğinin kısıtlanmasına yol açıyor. Sağlıklı omurganın, doğru ayakkabı seçimiyle doğrudan bağlantısı olduğunu söyleyenKombine Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Kamil Teker, sağlıklı ayakkabı seçerken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Ayakların, gözler gibi dış dünyadan bilgi taşıyan organlar olduğunu belirten Dr. Kamil Teker, ayaktaki alıcılar sayesinde basılan yerin sertliğine, yumuşaklığına, eğriliğine göre denge merkezine bilgiler gönderildiğini ve bu bilgilerle omurganın şekil aldığını söyledi. Dr. Teker, vücuttaki dengenin ve koordinasyonun bu düzenek sayesinde sağlandığını belirterek şöyle konuştu: “Ayağımızı oluşturan kemikler, bağlar ve kaslar arasında ritmik, uyumlu hareket her adımda ve ayakta durduğumuz süre boyunca devam eder. Aksi takdirde eklemde blok (kitlenme) gelişir ve ağırlığın en çok bindiği eklem deforme olur, kireçlenme süreci başlar. Ayak kemikleri arasındaki ahenkli hareketi bozan en önemli faktörlerden biri yanlış ayakkabı ve yanlış ayak tabanlığıdır. Ayak tabanlığına yerleştirilen, altı adet destek noktası ayak eklemleri arasındaki harmonik hareketi bozar. İç yan bağların desteklenmesi için eklenen yastıkçıklar, ayak iç yan bağlarının zamanla zayıflamasına neden olur ve ayakta içe basmaya yol açar. Esnek olmayan ve kalın tabanlı ayakkabılar, ayak eklemlerinin hareket alanını kısıtlar, aşırı yüklenmeler basınç oluşturur ve eklem bağlarının yıpranmasını sağlar”

Topuklu Ayakkabılar Vücudun Dengesini Altüst Ediyor

Yıllardır sağlıklı olarak bildiğimiz destek noktalı ayakkabılar ve silikon tabanlıklar ayak eklemleri arasındaki hareketi bozuyor. Şehirli kadınların vazgeçilmezi olan topuklu ayakkabılar ise tüm vücudun biyo-mekanik, nöro-kimyasal dengesini altüst ediyor. Topuğun olması gerekenden fazla yüksek olması, tüm vücut ağırlığının ayak parmak eklemleri üzerine toplanmasına ve omurganın öne doğru eğim gösterip bel-boyun ve diz eklemlerinin aşırı ve sürekli gerilim yaşamasına ve zamanla postür(duruş) bozukluğunun yerleşmesine yol açıyor.

Vücut ağırlığının nasıl dengelendiği hakkında bilgi veren Dr. Kamil Teker, “Ayakta durduğumuz süre boyunca sağlıklı insanlarda ağırlığın %60’ı topuklara, %40’ı ayakların ön bölümüne yansır. Oysa yüksek topuklu ayakkabı giyildiği zamanlarda bu oran tam tersine döner. Yüksek topuklu ayakkabı giymek, ayakta içe basma bozukluğunun yerleşmesine ve zamanla ayak başparmağında taraklanmaya neden olur” dedi. 

Doğru ayakkabı seçiminin vücudun sağlıklı biyo-mekanik dengesinin korunmasını destekleyerek daha düzgün bir duruşa sahip olmayı kolaylaştırdığını ve omurga sağlığını koruduğunu belirtti. Dr. Kamil Teker, sağlıklı ve dengeli postürün uzun vadede kireçlenmelere ve kronik rahatsızlıklara karşı daha dirençli olmayı sağlayarak, erken yaşlanmayı da geciktirebildiğini sözlerine ekledi.

Ayakkabı alırken nelere dikkat etmek gerekir?

Kombine Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Kamil Teker, ayakkabının mutlaka esnek olması gerektiğini vurgulayarak, topuk yüksekliğinin üç buçuk santimetreyi geçmemesi gerektiğini belirtti ve ayakkabı seçerken dikkat edebilmesi gereken hususları sıraladı;

1-    Ayakkabının topuk kısmının yüksekliği en fazla üç buçuk santimetre olmalıdır,

2-    Ayakkabı sağ-sol ve ön-arka eksenleri boyunca elle bükerken çok kolay şekil değiştirmeli, çok esnek olmalıdır,

3-    Ayakkabı ön ucunun yerden yüksekliği bir santimetreyi aşmamalıdır,

4-    Ayakkabının ayağınızı kesinlikle sıkmaması lazımdır,

5-    Ayakkabının ayak şeklinize uygun taraklanması olmalıdır,

6-    Ayakkabının tabanı tamamen düz olmalı, kesinlikle altı nokta yükseltileri ve iç yan yastıkçık içermemelidir,

7-    Ayakkabı malzemesi kesinlikle nem ve ısı dengesinin korunması için kumaş veya hakiki deriden teşekkül olmalıdır. Deri ve kumaştan oluşmayan ayakkabı günlük kullanımda kesinlikle giyilmemelidir,

8- Ayakkabı tabanlığı silikon ve türevleri olan malzemeler zararlı kimyasal etkileri nedeniyle tercih edilmemelidir.

Kombine Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Kamil Teker, vücudun dengeli yük dağılımı için ayak balans muayenesinin ve duruş analizinin yapılarak, ayağın zeminle temasından kaynaklanan balans bozukluğu (ayağın zeminle temasında uygun esneklik ve simetri kabiliyetinin olması) olup olmadığının tespit edilebildiğini söyledi. Ayak tabanı dengesinin sağlanması ve korunmasının ideal ayak tabanlığından geçtiğini belirten Dr. Kamil Teker, ayak zemin temasında balans kusuru tespit edilen hastalarda ayak tabanlığına yapılacak uygun yama takviyeleri ile bu denge kusurunun düzeltilebileceğini söyledi.

İdeal özelliklere sahip olan ayak tabanlığını geliştirdiklerini ve iki yıldan beri hastalarının hizmetine sunduklarını belirten Dr. Kamil Teker, gözler ve ayakların bir arabanın ön ve arka tekerlekleri gibi işlev gördüğünü söyledi. Gözler ve ayaklar arasındaki uyum bozukluğunun bel – boyun fıtıklarına ve kronik ağrılara yol açtığına dikkat çeken Dr. Kamil Teker, “ Tekerlek düzlemlerine göre yönelim gösteren aks gibi omurga da ayaklardan ve gözlerden gelen çarpık ya da dengesiz bilgiye adapte olarak balansın korunmasına yardımcı olur. Zamanla yanlış işleyen çarklar nedeniyle eklem bağları gerilim ile aşınır ve kireçlenir. Gözler ve ayaklar arasında simetri ve uyum uzun ömürlü ve sağlıklı omurgaya sahip olmamız için şarttır.” dedi.

Kombine Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Kamil Teker
Kombine Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Kamil Teker

Zayıflamak isterken omurganıza zarar vermeyin

omurga, pilatesHavaların ısınmasıyla kadınların hızlı zayıflama maratonu da star aldı. Kışın alınan kiloları kısa süre içerisinde vermeye gayret etmek ve tatilde daha fit görünme uğruna ağır tempolu spor yapmak, omurga üzerinde büyük risk oluşturuyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, hamlamış vücudu spora yavaş yavaş alıştırmak gerektiğini söylüyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, kışın sporu bırakarak kiloları almaya başlayanlara, hızlı zayıflama çalışmadan önce sağlıklı tavsiyelerde bulunuyor. Havaların ısınmasıyla hızlı kilo vermenin yöntemleri aranıyor. Bu yöntemler arasında kimileri için besin takviyeleri, sağlıksız haplar ve diyetlerin yanı sıra ağır ve bilinçsizce yapılan sporlar yer alıyor. Birkaç ay egzersiz yapmayarak vücudu ısındırmadan, birden bire spora başlamak; ağır tempolu ve omurgaya yüklenecek şekilde, yanlış seçilmiş sporlar yapmak; bel ve boyun fıtıklarını tetikliyor. Omurgaya binen yük miktarını artıran sporlardan ise özellikle kaçınmak gerekiyor.

Aşırı derecede fiziksel güç harcama, bel zorlanmasına ve omurgaya yük binmesine sebep oluyor. Sinirlerin omurgadan tüm vücuda yayılması sebebiyle beli zorlamak, sırt dışındaki bölgelerde de ağrıya zemin hazırlıyor. Kısa sürede zayıfladığınızda dikkat! Ani değişen kilo da vücutta fıtığa sebep olabiliyor.

İyi Bir Antrenör ve Doğru Beslenme Programıyla Sağlığınıza Zarar Vermeden Forma Girin!

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk’e göre spor esnasında yapacağınız yanlış bir hareket, ciddi ve ameliyat riski taşıyacak problemlere yol açabiliyor. Ağır sporların yol açtığı küçük travmaların birikimi, bel fıtığı ve disk problemlerini tetiklediği için faset sendromuna dahi sebebiyet veriyor. Bel problemleri, bacakları hareket ettirirken zorlanma, bacaklarda uyuşma, karıncalanma, his kaybı yaşanmasına neden oluyor.

Doç. Dr. Çağatay Öztürk, bahar aylarında zayıflamaya başlamadan önce herkesin, önce omurga da dahil, herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığını anlamak için sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini; sonrasında ise sağlık durumuna göre bir beslenme programı uygulayarak, antrenör eşliğinde bilinçli spor yapması gerektiğini belirtiyor.

Omurganın En Sevdiği Spor: Pilates

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, omurga rahatsızlığı olsun olmasın kışın hamlayan vücudu en güzel esnetme ve fit kalma yönteminin pilates yapmak olduğunu vurguluyor. Vücudun doğru hızlandırılması, (posture) kasların eşit kullanımı ve yapılandırılması temel prensibi ile etkin sonuca ulaşmak için pilates’le birlikte yoga da fayda sağlıyor. Fıtık tedavisi olanlar ise doktor kontrollü olmak ve aşırı yüklenmemek kaydı ile rahatlıkla spor yapabiliyor.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk

Modaya uyarken omurganızdan olmayın

CagatayOzturk_SaglikveModa_Imaj2 (1)Güzel görünmek adına kullanacağınız aksesuar ve giysilerin omurga sağlığınızı tehdit eder hale gelmemesine dikkat edin. Modaya uygun giyinirken omuzunuzun sıkışmasına, giydiklerinizin sizi “fıtık” etmesine izin vermeyin. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk güzel görünerek aynı zamanda nasıl sağlıklı olabileceğiniz konusunda tavsiyelerde bulunuyor.

Fıtığı, omurga eğriliği-kayması, skolyoz sorunu ve benzeri rahatsızlığı olanlar modanın nimetlerinden yararlanmayacak mı? Tabi ki yararlanacak ancak giydiklerini ve aksesuarlarını dikkatli seçerek. Omurga sağlığının, tüm bedenin dengesi için çok önemli olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, gündelik yaşantımızda ona daha iyi bakmamız ve omurga dostu kıyafet-aksesuarlar seçmemiz konusunda ipuçları veriyor.

İşte Çağatay Öztürk’ün tavsiyeleri…

Omurganıza Gözünüz Gibi Bakın O Ağır İşçi Değil…

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk’e göre omurga sağlığını korumanın birinci yolu, omurgaya aşırı yük binmesine neden olacak kıyafetlerden kaçınmak. Örneğin iş ve gece hayatında şıklığınızı tamamlayan yüksek topuklu ve gösterişli ayakkabıların uzun vadede omurganızda ciddi problemlere sebep olma riski var. “Topuklu ayakkabılar ayak anatomisini bozarak vücutta ciddi problemlere yol açıyor. Topuklu ayakkabı giyildiği takdirde vücudun kuvvet merkezinde öne doğru kayma oluşuyor; bu da kalça ve omurganın hizasını bozuyor.” diyen Çağatay Öztürk, sonucun ise bel ağrısı ve omurgada şekil bozukluğuna varabileceğini belirtiyor. Ayağı destekleyen ayakkabılar giymek, düztabanların omurgasını dengede tutmak için ayakkabı içine ortopedik destek koyması yapılabilecekler arasında.

Cüzdanlarınız Gülle, Çantalarınız Beton Etkisi Yapmasın

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk’ün sağlığınızı düşünen diğer önerileri şunlar:

  • Sıkı sütyenler ve çarpraz sporcu sütyenlerine dikkat. Benzer şekilde boyundan bağlı giysiler giydiğinizde omuz, sırt  ve boyun sağlığınızı riske atmış olursunuz.
  • Oturarak iş yapıyorsanız ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacak ayakkabılar giyin.
  • Cüzdanınız bile omurganızın ağırlık yapıyor ve dengesini bozuyor. Gülle gibi cüzdanlardan kaçının.
  • Boynunuza uzun süreli ağır kolyeler takmayın.
  • Kalem etekler dizleri bitiştirdiği için dengeli yürümeyi zorlaştırır. Ayrıca hareketi kısıtladığı için disklerde sorunlara yol açabilir.
  • Zayıf görünmek ya da vücudunuzu toparlamak için giydiğiniz korseler çok sıkı ve esnemiyorsa omurgaya basınç uygulayarak disklerinizi tehlikeye sokabilir.

Çantanız Hem Tarzınızı Hem Sağlığınızı Yansıtsın

Günlük çantanızı daha ziyade iş için kullanıyor ya da okul kitaplarınızı taşıyorsanız ağırlığı eşit dağıtmak için çok bölmeli olmasına dikkat edin. Mecbur kalmadıkça günlük kullanım için büyük çanta almayın. Çanta büyüdükçe içine dolduracağınız objeler artacak ve aksesuarınız omurganızın taşıyacağından daha ağır hale gelecektir. Bu durum “omuz sıkışması” denen rahatsızlığa sebep olabilir.

Sırt çantası: Sırt çantası kullanmayı tercih ediyorsanız vücut ağırlığınızın yüzde 15’ini geçmemesine özen gösterin. Askıları sert ve dar ya da fazla gevşek sırt çantası kullanmayın. Sert askılar bel, boyun ve sırtınızdaki bağ dokusuna zarar verir.

Tekerlekli çantalar: Gün içerisinde veya seyahatte evraklarınızı-bilgisayarınızı taşımak için kullandığınız tekerlekli çantalar her ne kadar pratik olsa da merdiven ya da yokuş çıkarken ağırlığıyla omurganızı zorlayabilir.

Kol çantası: Kol çantanız vücut ağırlığınızdan yüzde 10’undan hafif olsun. Çantanızı omuzda taşımayı tercih ediyorsanız uzun süre tek tarafta taşımak yerine yer değiştirin. Tek taraflı çanta kullanımı ağır postür bozukluklarına neden olmasa da omurgayı zorladığı için dengesizliğe neden olabilir.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk

Karda kayıp düşmemek için bunları yapın!

karda-nasil-yurumeli_10256_bKar yağışlarıyla birlikte oluşan buzlanmaya, aracıyla trafiğe çıkan sürücüler kadar yayaların da dikkat etmesi gerekiyor. Bir anlık dikkatsizlik sonucu kayarak düşmek, ciddi yaralanmalara ve önemli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Feridun Yumrukçal, karlı havalarda dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.

Küçük ama sağlam adımlar atın

Vücudun bir ağırlık merkezi bulunmaktadır. Adımlar atılırken ağırlık merkezini kontrol altında tutmak düşmemek için önemlidir. Karlı ve buzlu havalarda alınabilecek en önemli tedbir, aceleci olmayarak dikkatli yürümektir. Dolaylı bir önlem gibi gözükse de, buzlu havalarda düşerek yaralanmaların önüne geçmenin en iyi yolu, normal günlerden daha erken yola çıkmaktır. Acele etmek ihtiyacı ortadan kalktığında, düşme riski de en aza inecektir.

Kar lastiği seçer gibi ayakkabı seçmek önemli

Ayakkabı seçimi, otomobillerde kar lastiği seçimi gibi karlı ve buzlu havalarda çok önemlidir. Kolay kayabilecek, kösele tarzı ayakkabıları kullanmamak gerekmektedir. Tabanı kauçuk ya da tırtıklı ayakkabıları seçmek, kaymayı engellemek açısından yararlı olmaktadır. Hareket kabiliyetini azaltan dar kıyafetler yerine rahat ve yumuşak giysiler tercih edilmelidir.

Merdiven basamaklarının ortasına basın, korkuluklardan tutun

Buzlanmaya daha müsait olan merdivenlerde, parlak yüzeylerde ve metal zeminli yerlerde düşme riski daha yüksek olduğundan daha dikkatli olunması gerekmektedir. Özellikle merdiven inip çıkarken köşeleri metal ya da yuvarlatılmış basamaklara dikkat edilmelidir. Basamakların kaygan olabilecek uç kısımlarına değil, ortalarına basmak ve korkuluklara tutunarak inip çıkmak önemlidir. Küçük ve yavaş adımlarla yürüyüp, baston ya da şemsiye gibi desteklerden faydalanmak da yararlı olabilmektedir.

İki elinizde poşet ve eşya taşımayın

Kollar gerektiğinde, ip cambazlarının dengesini sağlamakta kullandığı uzun sopalar gibi görev görmektedirler. Düşme riski söz konusu olunca kollarımız dengeye büyük katkı sağlamaktadır. Bu yüzden karlı ve buzlu havalarda ellerimiz ceplerimizde olacak şekilde yürünmemesi gerekmektedir. Kollar aynı zamanda düşme sırasında vücudu korumaya da yardımcı olmaktadırlar. Ellerin cepte olmasıyla bu faktör de devre dışı bırakılmaktadır. Eller ceplerde olacak şekilde yürümek düşmeyi kolaylaştıracağı gibi vücutta oluşacak zararın da büyümesine neden olabilmektedir. İki elde eşya ya da poşet taşımanın da dengeyi bozabileceği unutulmamalıdır. Soğuğa karşı dayanıklı bir eldiven almak ve ellerimizi bu şekilde serbest olarak kullanabilmeyi sağlamak basit ve kolay bir tedbirdir.

Yaşlılar daha dikkatli olmalı

Yaşlılar yavaş yürümelerine rağmen dengelerini sağlama konusunda sorun yaşayabilmektedirler. Özellikle menopoz sonrası dönemdeki  kadınlarda  bayanlarda; düşme sonucu kalça kırıkları daha kolay oluşabilmektedir. Toplumun yaş ortalaması arttıkça basit düşmelerle oluşan kırık sayısı da artmaktadır. Zorunlu olmadıkça yaşlıların, karlı buzlu havalarda dışarı çıkmamaları gerekmektedir. Eğer mecbur kalınırsa bütün tedbirler alındıktan sonra, bir refakatçi eşliğinde sokağa çıkmaları faydalı olmaktadır. Çocuklar, düşmelerde erişkin ve yaşlılara göre daha şanslıdırlar. Kemik yapıları daha esnek olduğu için, çocuklarda ciddi  kırıklara (eklem içi vb.) nadiren rastlanmakla birlikte, dirsek ve el bileğinde oluşabilecek kırıklar sıkıntı yaratabilmektedir.

Düşmeler ihmal edilmemeli

Düşme sonrasında kalça kırıkları, omuz çevresi kırık ve çıkıkları, omurga kırıkları, kol, el ve ayak bileği kırıkları sık görülebilmektedir. Yaralanmaları küçümsemeden; ağrı, şişlik, morluk, hareket kısıtlığı ve sekil bozukluğu gibi şikayetler olduğu durumlarda bir sağlık kuruluşa gidilmesi gerekmektedir.  Düştükten hemen sonra ayağa kalkmak daha büyük sorunlara yol açabilmektedir. Sıcağı sıcağına hissedilmeyen, yerinden oynamamış ve o esnada çok can yakmayan kırıklar olabilmektedir. Bu nedenle düştükten sonra acele edilmemeli ve dikkatli hareket edilmelidir. Bu kırıklar kontrol edilmezse ileride daha komplike sorunlara yol açabilmektedir. Kayarak düşünce yere çarpma esnasında yük omurgaya binebilmektedir. Düşmeden birkaç gün sonra, sırtta meydana gelebilecek ağrıların omurlarda meydana gelen bir kırıktan olabileceğini unutulmamalıdır ve kemik erimesi olan yaşlılar bu konuda daha da  dikkatli olmalıdırlar. Bu tür ağrıların ihmal edilmesi halinde basit bir kırık cerrahi müdahale gerektiren bir kırığa dönüşebilmektedir.

Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Op. Dr. Feridun Yumrukçal
Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Feridun Yumrukçal

Her 5 kişiden biri kronik ağrı çekiyor

migren-660x330İmuneksFarma tarafından ilki gerçekleştirilen “Bilimsel Platform” toplantısı İtalyan Milli Takımı’nın doktoru Mario Turani ve Ortopedik Cerrah Prof. Dr. Bülent Aksoy’un katılımı ile gerçekleşti. Alanında uzman yüze yakın katılımcıyı ağırlayan toplantıda Dr. Mario Turani, her 5 kişiden birinin kronik ağrılarla karşı karşıya olduğunu, 3 kişiden birinin ise gündelik hayatlarını idame ettirmede zorluk çektiğini söyledi. 150’yi aşkın ağrı sendromunun gündelik hayatı sekteye uğrattığını belirten Turani; zerdeçal, fesleğen ve zencefil gibi doğal ürünlerin sağlık açısından doğrudan kullanılmamasını, klinik araştırmalardan geçen medikal ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı.
İmuneksFarma, sağlık sektöründeki deneyimlerin paylaşılması adına kurguladığı “Bilimsel Platform” toplantısının ilkini gerçekleştirdi. İtalyan Milli Takımı’nın doktoru Mario Turani ve Ortopedik Cerrah Prof. Dr. Bülent Aksoy’un konuşmacı olarak katıldığı toplantının gündem maddesini akut-kronik ağrılar ve diz cerrahisi oluşturdu.
Alanında uzman yüze yakın katılımcının ağırlandığı toplantıda Dr. Mario Turani genç, orta ve ileri yaştakilerde görülen fiziksel engeller, eklem ağrıları, travmalar, cerrahi müdahale ile çözülmesi gereken sağlık sorunlarını katılımcılarla paylaştı. Son yıllarda 18 yaş üzeri erişkin hastalarda yapılan araştırmalar sonucunda en çok diz, omur, parmak ve kalça ağrılarının ön planda olduğunu belirten Dr. Turani, 150’yi aşkın farklı ağrı sendromu ile karşılaşıldığını söyledi.

“HER TÜRLÜ DAVRANIŞ BÜTÜNLÜĞÜNÜ SEKTEYE UĞRATIYOR”

Akut ya da kronik olarak karşılaşılan ağrı sendromlarının hasta için her zaman bir fiili sorun olduğunu belirten Dr. Mario Turani, “Ağrının nedeni neresi olursa olsun kişinin mutlaka yaşam kalitesini, uzun vadede ise günlük hayatını etkiler. Dünya sağlık örgütü tarafından paylaşılan verilere göre her 5 kişiden biri orta ya da üst düzey kronik ağrı ile karşı karşıya. Öte yandan 3 kişiden birinin gündelik hayatlarında yaşamlarını idame ettirmede zorlandıkları belirtiliyor. Akut, kas-iskelet ağrıları, travma, kırıklar ya da yaralanmalar gündelik hayatta her türlü davranış bütünlüğünü sekteye uğratıyor” dedi.
Toplantıda her geçen gün artan ağrı sorunlarıyla ilgili olarak değerlendirmelerde de bulunan Dr. Turani, ağrı eklem travmalarının yüzde 50’sinin düşmeyle ilgili olduğunu, bunu yüzde 15-20 ile genç yetişkinlerin trafik kazalarına bağlı ya da spor ağrılarının takip ettiğini; geriye kalan dilimde ise günlük-çalışma hayatındaki tedbirsizlikler nedeniyle oluştuğunu söyledi. Ağrılara müdahale yönetimi konusunda da bilgi paylaşan Mario Turani sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bugün baş ağrıları içinde bireysel davranılarak ilaç kullanılıyor. İlaç kullanımının mutlak doktor kontrolünde, kısa süreli ve doğru dozda kullanılmalı. Aksi takdirde yanlış ilaç tedavisi ülser, gastrit, kanama ve farklı aynı zamanda ciddi yan etkileri gösterebiliyor. Ayrıca insanoğlunun varlığından beri karşımıza çıkan alternatifler var. Zerdeçal, zencefil, fesleğen bunlar için en iyi örnek. Bu alternatifler güçlü olmasıyla birlikte, doğrudan ve yanlış miktarda kullanımda ölümle sonuçlanabiliyor. Bu yüzden akut ya da kronik ağrısı bulunanların doğal ürünlerle hazırlanan ve klinik araştırmalardan geçen medikal ürünlerin tercih etmesi gerekiyor. Son dönemde akut yumuşak doku zedelenmeleri, eklem-kas ağrıları tedavisinde, yeni nesil teknoloji ürünü olan Spray Patch’ler tercih edilmektedir.”
Ortopedik Cerrah Prof. Dr. Bülent Aksoy ise katılımcılarla diz cerrahisi, güncel yöntemler üzerine deneyimlerini ve gelişmeleri paylaştı.

Omuz ağrılarının nedenleri ve tedavisi

Haber-Gorsel (1)Giyinmek, toka takmak veya yüksek bir rafa uzanmak gibi günlük hayatın içindeki en basit eylemler omuz ağrısı nedeni ile bazen imkansız hale gelebilir. Omuzdaki yumuşak dokularda ya da kemikli yapılarda sıkışma gibi sorunların ortaya çıkması kişinin hareket kabiliyetini en aza indirerek yaşam kalitesini düşürmektedir. Memorial Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, omuz ağrıları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Kas yırtıklarının tedavisi ihmal edilmemeli

Omuz ağrısının iki temel sebebi; yoğun kullanıma bağlı olarak kasları kemiklere yapıştıran bağlarda (tendon) ortaya çıkan kas yırtıkları ve daha ileri yaşlarda görülen yıpranmaya bağlı aşınmalardır. Omuzun çok kullanılmasına bağlı kas yırtılmaları daha çok gençlerde ve kafa üstü sporcular olarak bilinen; voleybol, basketbol, tenis, yüzme, hentbol ve halter sporlarıyla uğraşan kişilerde görülmektedir. Bu kişilerin omuzlarında birbirine sürten kemik ve tendon yüzeyi, zamanla kayganlığını kaybederek aşınmaya ve kas yırtıklarına neden olmaktadır. Kas yırtıkları, ağrılı olsalar da hayati bir sağlık sorunu olmadıklarından ihmal edilebilmektedir. Bu yırtıkların zamanında tespit edilerek tedavi edilmemeleri ise eklemde yük dağılımına bağlı kireçlenme gibi ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Omuz ağrılarının diğer sebebi olan yıpranmaya bağlı aşınmalar ise daha çok ileri yaş gruplarında görülmektedir.

Günlük hayatta hareket kısıtlılığına sebep oluyor

Omuzunda yırtık olan kişilerin en büyük şikayetleri ağrı ve hareket kısıtlılığıdır. Bu kişiler genellikle kolunu başının üstüne kaldıramazlar. Kadınlarda erkeklere oranla daha yaygın görülen omuzdaki kas yırtıkları günlük hayatta birçok hareket kısıtlılığına sebep olmaktadır. Yüksekteki raflardan bir şey alamamak, toka takamamak, elini enseye ve arkaya götürememek, arka cepten cüzdan çıkarırken zorlanmak omuzdaki kas yırtıklarının ilk belirtileri olarak değerlendirilebilir.

İlaç ve fizik tedavi sonrası ağrı devam ediyorsa…

Omuz ağrısıyla doktora başvuran hastaların tedavisinde öncelikli olarak, ilaç tedavisi ya da fizik tedavi uygulanmaktadır. Fizik tedavi sonrasında hastaların yarısından fazlasında başarılı sonuç alınmaktadır. Tedavinin ilk aşamasından sonra ağrının devam etmesi kas yırtığı olduğunun göstergesidir. Bu aşamada kas yırtığının varlığından emin olmak için hastadan MR çektirmesi istenmektedir. Kas yırtıklarının teşhisinde en etkili tetkik cihazı olan MR sayesinde yırtığın yeri ve derecesi belirlenerek, tedavi bu sonuçlara göre şekillendirilmektedir.

Artroskopi açık cerrahiye göre çok daha avantajlı

MR sonucunda hiçbir yırtık görünmüyor, buna rağmen fizik tedaviden olumlu sonuç alınamıyor ve ağrı kesilmiyorsa sıkışıklık devam ediyor demektir. Bu durum ileride kas yırtığı olacağının habercisidir ve bu vakalar “artroskopi” denilen yöntemle tedavi edilmektedir. Artroskopi, bölgede üç ya da dört delik açılıp, 4mm çapında bir kamerayla içeriye girilerek yapılmaktadır. Açılan delikler sayesinde kemik traşlanabilir, yırtık dikilebilir, sıkışıklık ya da yapışıklık varsa bunlar gevşetilebilir. Artroskopide elde edilen görüntüler açık cerrahiye göre çok büyük avantajlar sağlamaktadır. Çıplak gözle açık cerrahide görülemeyecek birçok yer artroskopi sayesinde görülebilmekte ve operasyon sırasında oluşabilecek sağlam doku hasarı en aza indirilmektedir.

Memorial Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Demirtaş
Memorial Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Demirtaş