Etiket arşivi: uyku

Horlama aile yaşamını olumsuz etkiliyor!

İngiliz Horlama ve Uyku Bozuklukları Derneği’nin araştırması, horlamanın çiftlerin münakaşa etmesine ve boşanmasına yol açtığını ortaya çıkardı. Eşlerin yüzde 81’i eşlerinin horlama gürültüsü nedeniyle uykusuz kaldıklarını, %70’i ise ayrı odalarda uyuduklarını söylediler.

Horlama aile yaşamını olumsuz etkiliyor! yazısının devamı

Bebekleri sallayarak uyutmak doğru mu?

Anne babalar bebeklerini uyuturken çeşitli yöntemler deneyebiliyorlar. Özellikle de sallayarak uyutmak gibi. Sallayarak uyutmanın çocuğu sersemleştirdiğini söyleyen Liv Hospital Çocuk Gelişimi Uzmanı İlknur Güven “Çocuğun sallama sırasında algısı düşer. Bu sırada hipnoz olur gibi kendini kaybeden çocuk uykuya geçer. Zaten sallanarak uyumaya alışan çocuk bir süre sonra aktif uykuya geçmekte zorlanır” diyor. Liv Hospital Çocuk Gelişimi Uzmanı İlknur Güven bebekleri sallayarak uyutmak ile ilgili bilgi verdi. Bebekleri sallayarak uyutmak doğru mu? yazısının devamı

İyi uykuya yardımcı Omnivit Good NGHT

Dünyada ve Türkiye’de yenilikçi ilaç sektörünün öncüsü Sanofi, ürün portföyüne rahat ve kaliteli uykuya yardımcı yeni gıda takviyesi Omnivit Good NGHT ürününü ekledi.
Omnivit Good NGHT, uykuya kolay dalmaya, rahat ve kaliteli bir uykuya ve sabahları dinlenmiş bir şekilde uyanmaya yardımcı oluyor.  İyi uykuya yardımcı Omnivit Good NGHT yazısının devamı

İyi bir uyku için her gün 2 bardak süt için

Gerek fiziksel gerekse ruhsal yönden sağlıklı olmanın temel koşulunun iyi bir uyku uyumak olduğunu söyleyen uzmanlar, sağlıklı ve dengeli beslenmenin kaliteli uykuya yardımcı olduğunu vurguluyor. Uzmanlar, özellikle sütün içinde bulunan vitaminlerin düzenli uykuyu sağlayan temel besin maddeleri olan B6, B12 maddelerini içerdiğini belirterek düzenli süt tüketiminin uyku üzerindeki olumlu etkisine dikkat çekiyor.  İyi bir uyku için her gün 2 bardak süt için yazısının devamı

Çocukların anne babayla yatması bağımlılık yaratıyor

 

 

Çoğu anne babanın kafasını karıştıran sorulardan biri de çocuk ile beraber uyumanın doğru olup olmadığıdır. Bebeğinize sağlıklı uyku alışkanlığı kazandırmanın en önemli yolunun kendi odasında ve kendi yatağında yatırmak olduğunu söyleyen Medical Park Uşak Hastanesi Psikolog Zeynep Yeşilkaya; “Anne babadan ayrı yatma alışkanlığını kazanabilmiş bir çocuk, ileriki dönemlerinde problemlerle karşılaştıklarında sorunlarıyla baş edebilecek, kendine olan güveni artacak anne baba bağımlılığı olmayacaktır” diyor.

Çocukların anne babayla yatması bağımlılık yaratıyor yazısının devamı

Bu önerileri uyun, bebekler gibi uyuyun!

bebek uykuSağlıklı uyku, yaşamın olmazsa olmazlarından biridir. Uykunun, öğrenmeye, hafızaya, hücresel tamire, beyin gelişimine, emosyonel ve davranışsal duruma olumlu katkıları vardır. Normal beyinsel fonksiyonların yanı sıra tüm vücut sistemlerinin kontrolünde önemli rol oynar. Uyku bozukluğu ise her durumda kişiyi rahatsız eder, kalitesiz bir yaşam sürmesine sebep olur. Hatta başka hastalıklara davetiye çıkarabilir, bazı hastalıkların kontrolünü de güçleştirebilir. Uyku süresinin giderek azalması, obezite ve insülin direncine zemin hazırlayabiliir. “Alarm saati göz önünden uzakta dursun, kurduğunuzdan emin olun, sürekli kontrol etme ihtiyacı duymayın. Toplam uyuma ve yatakta bulunma süreniz kısa ise, bu süreyi, her gün ya da kademeli bir şekilde 15’er dakika daha arttırmaya çalışın” diyen Liv Hospital Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Nebil Yıldız bebekler gibi rahat bir uyku çekmenin püf noktalarını anlattı.
Bu önerileri uyun, bebekler gibi uyuyun! yazısının devamı

Selülitten kurtulmanın 6 yolu

selülitÖzellikle yaz aylarında kadınların korkulu rüyası olan selüliti 6 adımda yok etmek mümkün. Diyetisyen Sanem Apa Doğan, selülitle başa çıkmanın yollarını anlattı: “Her 10 kadından 8’inin başı selülitle dertte. Birçok kadın için buna savaş açmak oldukça zor geliyor oysa ki selüliti gidermek sanıldığı kadar zor değil. 6 basit kuralı uygulayıp, yeşil çay tüketerek siz de yazın tadını çıkarabilirsiniz.”  Selülitten kurtulmanın 6 yolu yazısının devamı

Acıyı hissetmeyen kadın doğum yaparken uyudu

Brezilyalı Marisa de Toledo, beyninin vücudundaki tehlike sinyallerini almasını engelleyen ender bir genetik bozukluğa sahip, dünyadaki 50 dolayındaki insandan biri.

27 yaşında olan Toledo, bir ayak parmağını kaybetmiş, anestezik destek almaksızın üç çocuk doğurmuş, vücudunda pek çok yara almış ve hiçbir zaman herhangi bir acı hissetmemişti.

Analjezi (ağrıya duyarsızlık) denilen ender bir genetik bozuklukla doğan Marisa de Toledo’nun ağrı ve acıları hissetmemesi kulağa hoş gelse de, aslında hayati tehlike yaratebilen bir durum.

Toledo, sık sık dilini yakıyor örneğin. İkinci çocuğunu doğururken de uykuya dalmış. BBC’nin Brezilya bölümüne yaşadıklarını anlatan Marisa de Toledo, erken yaşlarda birşeylerin ters gittiğini farketmiş.

“Düşüp kafamı vurmuştum. Bir defasında sırtımda bir kesik meydana geldi ama ağlamadım bile. Ama annem beni hiç doktora götürmedi.” diye Toledo, ancak 7 yaşında ayak bileğini kırdığında bir doktor küçük kızın ağrıları hissetmediğini farketti. “Normal yürüyordum. Ayak bileğim şişmişti ama bütün gün yürüyüp durdum.” diyor Toledo.

Tedavisi yok

Tıp uzmanları bu genetik bozukluğa neyin yol açtığını hala bulamıyor. Bilinen bir tedavisi de yok.

Marisa de Toledo gibi insanlar, aslında normal hislere sahip. Havanın sıcak ya da soğuk olduğunu farkediyorlar. Ama beyinleri tehlike sinyallerini iletmiyor.

Toledo, “dışarda havanın sıcak olduğunu anlıyorum ama ateş ya da duştan akan kaynar suyu hissetdemiyorum.” diyor. Bir defasında, soğuk bir günde odun sobasının yanında oturduğunu ve tüm sırtında ikinci derece yanıklar oluştuğunu söylüyor.

Brezilya’nın güneydoğusundaki kasabasındaki köyünden São Paulo’ya giderek ülkenin en iyi doktorlarınca muayene edilen Toledo, “Beynimin sinyal vermediğini gördüler. Hatta bir defasında bacağımdan bir siniri alıp incelediler.” diye anlatıyor.

Marisa de Toledo’nun erkek kardeşinde de aynı genetik bozukluk mevcut. Ama diğer iki kardeşleri acı ve ağrıları normal olarak hissedebiliyor.

Toledo’nun erkek kardeşi küçükken ağaçlara çıkmayı sever ve sık sık düşermiş ama hiçbir acı hissetmezmiş. Davul gibi sıcak tencere çaldığı için kendisine “ölü” adı takmışlar. Bu sorun genetik olmakla birlikte, Marisa de Toledo’nun üç çocuğunda bu durum görülmüyor.

“Acıyı hissetmek istiyorum”

Marisa’nın kocası Givanildo Aparecido de Toledo, BBC’ye yaşadıklarını anlatırken, karısının durumunu düğünlerinden bir gün sonrasına kadar farketmediğini söyledi.

“Kutlama bitti ve evimize döndük. Marisa yemek pişiriyordu. Tutacak bulamadı ve sıcak tavayı çıplak elle tutuverdi.” diyen Givanildo Aparecido de Toledo, hayatında hiç böyle şey görmediğini, sıcak yüzünden elinde büyük bir yanık oluştuğunu, el derisinin tavaya yapışıp kaldığını belirtiyor.

Givanildo,bu travmatik durumun farkına varmalarından sonra, karısının yaşadığı sorunla ilgili ön yargılarla karşılaştıklarını söylüyor.

Marisa da, “Acıyı hissetmek istiyorum. Acı duyunca doktora gidersiniz. Kendinizi kesince bunu hissedersiniz. Bacağım çıksa ve ağrısını hissetsem yürümeye devam etmem.” diyor. “The Facts of Painless People” (Ağrısız İnsanlarla İlgili Gerçekler) adlı internet sayfasını hazırlayan ve kendisi de aynı durumu yaşayan Amerikalı Steven Pete, Toledo’nun daha iyi tıbbi bakım görmesi ve vücudunda olanları bilmek için sürekli olarak izlenmesi gerektiğini vurguluyor.

BBC

Trafik kazası yapmamak için bunları yapın

trafik kazasıTrafik kazalarının başlıca nedenleri arasında yer alan uykusuzluğa dikkat çeken uzmanlar, sürücüleri uyarıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Önder Kuzu, uykusuzluğun araç kullanan kişide sarhoş olmayla benzer etki yaptığını söyledi.

Trafik kazalarının önlenmesi amacıyla her yıl 1-5 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Trafik ve İlkyardım Haftası’nda uzmanlar trafik kurallarına uyulması konusunda hatırlatmada bulunuyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Önder Kuzu, uykusuzluğun araç kullanan kişide sarhoş olmayla benzer etki yaptığını belirterek uykusuzluğun yollardaki en büyük tehlike olduğunu söyledi.

“Uyku apne sendromu” kaza riskini 7 kat artırıyor

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2014 yılında meydana gelen 1 milyon 199 bin 10 kazada 3 bin 524 kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Dr. Kuzu, araştırmaların uyku apne sendromlu hastalarda kaza riskinin 3 ile 7 kat arttığını gösterdiğini kaydetti.

Uyku bozukluğu ve düşük kaliteli uykunun işyerlerinde de kaza ve yaralanmalara neden olduğunu da belirten Dr. Kuzu, gündüz saatlerinde artan uyku ihtiyacının çalışanlarda kaza yapma oranının daha yüksek olduğunu söyledi.

Uyku bozukluklarının tedavisi mümkün

Kişilerin eğer uykuya dalma sorunu, geceleri sık uyanma şeklinduykuyu sürdürme bozuklukları ya da sabahları

erken saatlerde dinlenmeden uyanma gibi sorunları varsa mutlaka bir uyku bozuklukları polikliniğine başvurması gerektiğini belirten Dr. Önder Kuzu, bu semptomların ciddi bir nörolojik veya psikiyatrik hastalığın belirtisi olabileceğinin de altını çizdi.

Bu önerilere kulak verin!

Dr. Kuzu, otomobille uzun yolculuklarda sabah çok erken saatler ile gece yolculuklarının riskli olabileceğini de kaydetti ve özellikle uzun mesafeli çalışan araç sürücülerine şu önerilerde bulundu:

– Kişi uykusunu almış, zinde ve dinlenmiş olarak yola çıkmalı.

– Uzun yola yanınızda bir kişiyle çıkılmalı. Yorgunluk ve uykuluğu fark etmek açısından yararlıdır.

– En ufak bir yorgunluk veya uykululuk halinde hemen mola verilmeli.

– Mola yerlerinde kısa süreli şekerlemeler yapılmalı.

– Mola esnasında çay, kahve gibi beyni uyarıcı içecekler ölçülü olmak kaydıyla alınmalı.

– Aracın içindeki ısının düzeyine dikkat edilmeli.

– Güneşli havalarda güneş gözlüğü kullanılmalı.

– Özellikle yoğun sıcaklıklarda düzenli sıvı tüketimi olmalı.

Deliksiz uyu sağlıklı yaşa

sleeping-tipsSabahları yataktan kalkmakta zorlanıyorsanız, göz kapaklarınızın üzerinde tonlarca ağırlık, gün boyu yorgunluk, dalgınlık hissediyorsanız, araba kullanırken gözleriniz kapanıyorsa sağlıklı ve deliksiz bir uyku çekemiyorsunuz demektir.  Sağlıklı uykunun yaşam kalitesinde önemli bir etken olduğunu söyleyen Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof Dr. Uğur Gönüllü gece şiddetli horlama sonucu solunum durması yaşayan kişilerin uyku apnesi, kalp yetmezliği, kalp krizi, tansiyon, şeker, kilo alma, depresyon, sürekli yorgunluk ve uyku hali ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.

Gecelerin düşmanı ‘horlama’

Erkek ya da kadın fark etmiyor, pek çok kişi horlama sorunu yaşıyor. Uyurken hava yolunda darlık oluştuğu için ortaya çıkan horlama yetişkinlerin yüzde 25’inde sürekli görülüyor. Horlama erkeklerde ve kilolularda daha sık olmakla beraber herkeste görülebilir. Çocuklarda geniz eti ve büyük bademcik, kilolularda ise kalın ve yağlı boyun dokusunun en sık görülme nedenini oluşturuyor. Küçük dilin uzun olması, yumuşak damağın fazla hareketli olması, kısa boyunlu olmak, çene yüz anomalileri, burunda tıkanıklık, kemik eğriliği, geniz eti de horlamaya neden oluyor.

Bunları unutmayın

Kilo fazlalığı horlamanın en önemli nedenlerinden biridir. Kilo fazlası olup zayıflayanların yüzde 80’inde horlamanın önemli derecede azalıyor, hatta tamamen ortadan kalkabiliyor. Bu yüzden kilo almaktan kaçınılmalı ve ideal vücut kilosuna ulaşılmaya çalışılmalıdır.

·         Sportif bir yaşam biçimi seçilmeli, egzersizler aksatılmamalıdır.

·         Horlayan kişiler uyku ilaçları, sakinleştirici ve antihistaminik denilen alerji ilaçlarını uykudan önce almamalıdır.

·         Uykudan 4 saat önce alkol almaktan, 3 saat önce ağır yemekten sakınılmalıdır.

·         Uykuda sırt üstü yatmak yerine yana yatmak tercih edilmelidir.

Uyku apnesi varsa dikkat!
Uykuda nefes durması sık rastlanılan bir uyku bozukluğudur. Eğer uyku apneniz varsa uyurken hava yollarınız kısmen ya da tamamen kapanır. Bu çok tehlikeli bir durumdur çünkü akciğerlere giden hava miktarı azalır. Hava akciğerlere ulaşamaz ve giderek oksijen düşer. Tekrar nefes alabilmek için uyanırsınız. Gece boyunca olan bu sık uyanmalar gündüz uykulu dolaşmanıza neden olur. Oksijenin düşmesi ve sık sık uyanmalar sağlığınız üzerinde olumsuz etkilere neden olur.

Kimler risk altında?

·         Aşırı kilolular

·         Yüksek tansiyonu olanlar

·         Boyun çevresi 43 santim geçen erkekler

·         Boyun çevresi 40 santimi geçen kadınlar

·         40 yaşın üzerindeki erkekler

·         50 yaşın üzerindeki kadınlar

Uyku apnesi tehlikeli bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde yüksek tansiyon, kalp krizi, hatırlama problemleri, iktidarsızlık, baş ağrıları, kilo alma, inme, şeker hastalığı, ve depresyona neden olabilir.

Tedavi için alınacak önlemler

·         Yeterince uyku uyunmalıdır.

·         Alkol ve uyku getirici ilaçlardan kaçınılmalıdır.

·         Sigara ve diğer tütün ürünlerinden uzak durulmalıdır.

·         Varsa kilo verilmelidir.

·         Sırt üstü yatılmamalıdır.

Liv Hospital Ankara Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü
Liv Hospital Ankara Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Uğur Gönüllü

Yeni yılda beyin check up’ı yaptırın

Yeni_Y_l_20152015’i karşılamaya hazırlandığımız bu günlerde geleceğe umutla bakmanın temel şartının beden ve ruh sağlığı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, ‘Mutlu bir gelecek sağlıklı bir beden ve ruh sağlığı ile mümkün. Beyninizi yenileyecek faaliyetler yapın ve önünüze mutlaka hedefler koyun. 1 yılda 5 yaş almamak için beyin check-up’ı yaptırın.’ diyorlar.

Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, güzel bir yıl için sağlıklı bir psikolojiye sahip olması gerektiğinin altını çizdi. Herkesin sene sonunda yılın bilançosunu yapıp hayatına dair gelir ve giderlerini gözde geçirmesini öneren Ünsalver, fiziksel ve psikolojik gelir ve giderlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlattı.

Kendinizi çok mu yoruyorsunuz!

Geçen bir yılda yapılan olumlu ya da olumsuz davranışların, seçimlerin ve ilişkilerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Ünsalver, her bireyin yorgunluk sorgulaması yapmasının faydalı olacağını söyledi. 1 yılda 5 yaş almanın mümkün olabileceğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Ünsalver, yeni yıla girerken şu tavsiyelerde bulundu:

“Belki de geçen yıl kendinizi siz de çok yordunuz, fiziksel ve psikolojik sıkıntılar yaşadınız. Zaman oldu kendinizi, sevdiklerinizi ihmal ettiniz. 1 yıl geçince 1 yaş yaşlanıyoruz ama siz belki de zihinsel olarak 5 yıl yaşlandınız ya da 5 yıl gençleştiniz. Bu değişimlere sebep olan olumlu ya da olumsuz şeyleri herkesin gözden geçirmesi gerekiyor. Yeni yılda ancak bu şekilde olumsuzlukları hayattan çıkarabiliriz ya da bunlara karşı savunma geliştirebiliriz. Herkes kendine hedefler koymalı. Bu hedefler sadece kişinin kendisiyle ilgili değil, çevresiyle ve topluma da yönelik olmalı.

Bedene yapılan yatırım zihne de yapılmıştır!

Beden ve akıl sağlığının yerinde olması hayat kalitesini belirleyen en önemli kriterlerdir. Beden sağlığını olumsuz etkileyen hemen her şey akıl sağlığını da olumsuz etkiler. Zaten beden ve zihni birbirinden ayırmak pek de mümkün değildir. Başka bir deyişle bedeninize yaptığınız yatırım zihninize de yapılmış olacaktır ve tersi de geçerlidir.

Sağlıklı ve düzenli beslenin!

Sağlıklı, düzenli ve dengeli beslenmek ilk hedef olmalı. Yediklerimiz gastritten kansere kadar birçok bedensel hastalığa neden olabilir. Aç kalmak ya da zaman zaman tıkınırcasına yemek kan şekerinde düzensizliğe neden olarak baş ağrıları, gerginlik, huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilere ve sonuçta keyifsiz hissetmenize neden olabilir. Gıdaların dışında içtiğiniz sıvılar da önemli. Yeni yılda daha fazla su içmek ve gazlı içeceklerden uzak durmak iyi bir hedef olabilir.

Spor yapın ama kilo vermek için değil!

Haftada 3 gün en az 45 dakika ve nabzımızı 100’ün üstüne çıkaracak düzeyde spor yapmak hem kalp damar sağlığı hem de zihinsel yorgunluğu uzaklaştırmakta faydalıdır. Kilo vermek ve güzel olmak için spor yapmayın, çünkü bu sizi baskı altında tutacak bir hedef olacaktır ve spor yapmaktan alacağınız keyif azalacaktır. Oysa beden sağlığınızı akılda tutarsanız daha düzenli spor yapabilirsiniz. Yoğun spor faaliyeti sırasında salgılanan endorfinler keyif hissi verir ve gündelik moral bozukluklarını geçirmekte oldukça etkilidir.

Uykunuza önem verin!

Hayat koşullarının getirdiği kısıtlanmalar sebebiyle uykunuzdan kırpıyor olabilirsiniz, bu durumda uykusuzluğun getirdiği huzursuzluk, dikkat dağınıklığı ve metabolik sorunlar gelişmeye başlayabilir. Yeni yılda uykunuzdan fedakârlık etmeden hayat kalitenizi yüksek tutmayı hedefleyin.

Sigaradan uzak durun!

Sigaranın zararlarını bilmeyen kalmadı gibi. Ancak sigarayı bırakmak bazen hiç de kolay olmayabilir. Çünkü sigara psikolojik ve fizyolojik bağımlılık yapar. Bırakmaya karar ivermek ve bırakma sürecinde bu konuda uzman birinden destek almanızda fayda vardır.

Alkole dikkat edin!

Alkol kullanımı sınırlamak ya da tamamen kesmek. Zaman zaman bir iki kadeh alkol keyiflendirirken, sık sık alkol almak önce alkol kötüye kullanımı sonrasında ise alkol bağımlılığına yol açabilir. Bağımlılık yıllar içinde gelişebileceği gibi kısa zamanda da gelişebilir. Eğer alkolle sorun yaşıyorsanız yeni yıldaki öncelikle hedeflerinizden biri bir uzman desteğiyle alkolü bırakmak olmalı.

Öfke kontrolünüzü geliştirin!

Özellikle kalabalık şehir hayatı ve bireyselleşmenin artması çoğumuzun öfke kontrolünde güçlük yaşamasına neden oluyor. Öfke patlamaları sadece çevreye değil aynı zamanda kişinin kendisine de zarar verir. İlişkileri zedeleyen ve yalnızlığa iten bu sorunu çözmek yeni yıl hedeflerinizin arasında yer almalı. Öfke dışa vurumun sağlıklı yollarını bir uzman desteğiyle bulabilirsiniz.

Eğitime önem verin!

Mesleğinizle ilgili bir kurs ya da özel bir eğitime gitmeyi planlayın. Çalıştığınız alanda ne kadar çok deneyiminiz olsa da yeni gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmanın ve becerilerinizi arttırmanın en iyi yolu eğitimlere katılmaktır.

Beyninizi uyarılara maruz bırakın!

Beynimiz plastik bir yapıya sahiptir ve biz onu ne kadar çok değişik ve çeşitli bilgiyle donatırsak o kadar canlı kalır ve şekillenir. Örneğin yeni bir dil öğrenmek, o dili gündelik hayatta faal bir şekilde kullanmayacak olsanız da beynin uyarılmasını sağlar. Yeni bilgiler karşısında beynimiz sinir hücreleri arasında yeni bağlantılar oluşturur. Bisiklete binmeyi öğrenirken dengeyi öğrenebilmek için kaslarımızın geçirdiği değişikliklerin benzeri bir süreç beynimizde de sürer. Yeni beceri yeni bir beyin anlamı taşır.

Beyin check-up

Bugün ABD’de zihinsel faaliyete önem veren, uzun ve nitelikli yaşamak isteyenlerin başvurdukları bir inceleme yöntemidir. Özellikle yönetici ve işadamları kendilerini zihinsel ve sinirsel testlerden geçiriyorlar ve öneriler almaktadırlar. İleri yaşlarda unutkanlık, dalgınlık, dikkat dağınıklığı, zihinsel yorgunluk, çocuk ve gençlerde okul başarısızlığı, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü ve davranım bozukluğu durumlarında önleyici ve koruyucu sağlık uygulaması olarak önerilir.

Klasik Kranial MR beyinde anatomik yapısal değişiklikleri ile ilgili bilgi verir. Volumetrik MR ise çekim sonrası saatler süren otomatik analizlerle beynin her bölgesinin hacim ölçümlerini çıkarır. Uzun yıllar sonra değişiklikleri izlemede işe yarar. Beyindeki biyolojik süreçlerin son ürünü olan biyoelektrik faaliyeti ölçmek, bir dizi “Nöropsikolojik Testler” ve “Kantitatif EEG” (Beyin Haritalaması) ile mümkün olmaktadır.

Çevrenizle ilgili önceliklerini gözden geçirin!

Yakın çevrenizle ilişkilerde öncelikleri belirleyin. Evli ve çocukluysanız, çocuk ve eşle ilişkiler ilk sırayı alır. Çocuğunuz ve eşinize yeterince ve kaliteli bir zaman ayırmayı hedefleyin. Çocuk, her yaşta ebeveyne farklı şekilde ihtiyaç duyar. İleride nasıl bir insan olacağı ebeveyniyle kurduğu ilişkiden önemli derecede etkilenir. Çocuğun değişen ihtiyaçlarına göre yenilenmiş bir ebeveyn olmayı hedefleyin. Sadece çocuğunuz değil eşiniz de değişmektedir ve onunla ilişkinizde de zamanla yeni ayarlara ihtiyaç olacaktır. Günlük hayatın yoğunluğuna kapılıp birbirinizi ihmal ediyor olabilirsiniz. Evde de olsa baş başa zaman geçirmeyi ve birbirinizi yargılamadan dinlemeyi hedefleyin.

Aile ve arkadaşları ihmal etmeyin!

Geniş aile ve arkadaşları ihmal etmeyin. İletişim araçlarının artması birbirimiz görmeden birbirimizden haberdar olmayı sağlayarak sosyal çevreden kopmamış oluyoruz. Ancak yüz yüze geçirilen zamanların azalması bağlarımızı gevşetiyor ve yalnızlık hissimizi arttırıyor.

Toplumsal hedefler çevreye duyarlı olun!

Daha iyi bir çevre bilinci geliştirmeyi ve bu bilinci yakınlarınıza yaymayı hedefleyin. Gezegenimizin yaşadığı küresel iklim değişikliği ve diğer ekolojik sorunlardan bağımsız değiliz. Çünkü burası evimiz ve evimiz tehdit altındayken biz de güvende olamayız. Çevre sorunlarına duyarlı olun. Gezegeni daha sağlıklı bir hale getirmek için birey olarak taşıdığınız sorumlulukları öğrenin. Yerel yönetimle ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarıyla iletişim kurarak çevre sorunlarına katkı sağlamayı hedefleyin.

Karşılıksız yardım edin!

Hiç tanımadığınız insanlara yardım etmeyi hedefleyin. Kimsesiz çocuklar, bakımevinde kalan ya da kimsesiz yaşlılar, sığınma evlerinde yaşayan şiddet mağduru kadınlar, terör mağduru aileler ya da doğal afet mağdurları gibi içinde bulundukları durumla başa çıkabilmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duyan kimselere maddi manevi destek vermek kişinin iç huzurunu arttırır, hayatına anlam katar.

Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver

Uykuda öğrenmek mümkün mü?

Uyurken öğrenmek eskiden beri herkesin hayalinde olan bir şey. Uzmanlar bugün uykuda hafızayı geliştirmenin birtakım yollarını bulduklarını söylüyor. Uyurken yeni bir beceriyi sıfırdan öğrenmek mümkün değil; ama hafızayı güçlendirmek olanaklı. Uyku sırasında beynimiz önceki günün anılarını işleyip pekiştirir. İşte bu süreci daha etkili kılmak mümkündür. Uyuyan beyin boş durmaz. O gün yaşadığı deneyimlerin anıları, bu anıların ilk oluştuğu hipokampüs bölgesinden uzun vadeli hafıza depolaması yapılan kortekse gönderilir. Uyku ayrıca öğrendiğimiz şeyleri genellememize yardımcı olur; böylece bu yeni becerileri yeni durumlara uygulama esnekliği kazanırız. Yani uykuda yeni beceriler öğrenilemese de gün boyunca öğrenilenlerin pekiştirilmesi olanaklıdır.

Rüyaları yönlendirebilir miyiz?

Bugüne kadar uygulanan yöntemlerin sadece bazıları umut verici bulunmuştur. En basit olanı 19. yüzyıl Fransa’sına kadar gider. Marki d’Hervey de Saint-Denys rüyalarını yönlendirme denemeleri yaparken koku, tat ve ses yoluyla bazı anıları canlandırmanın mümkün olduğunu fark etmişti. Bir deneyinde, ağzında süsen kökü çiğnerken bir kadın resmi çizmiş, daha sonra kendisi uyurken hizmetçisi onu uyandırmadan aynı bitkiyi ağzına koyduğunda rüyasında o kadını görmüştü. Rüyaları Nasıl Yönlendirebiliriz? adlı kitabında Marki’nin söz ettiği bir başka deneyde ise güzel bir kadınla dans ettiği sırada orkestra şefinden hep aynı valsi çalmasını istemiş, uykusunda o müziği duyduğunda bu kadını rüyasında görmüştü. Aynı yöntem, uyuyan beynin daha önce öğrendiği bilgi ve becerileri pekiştirmesini sağlamakta kullanılabilir.

Koku ve ses uyaranı

Almanya’daki Tubingen Üniversitesi’nden Susanne Diekelman bir deneyinde deneklerinden uyumadan önce belli şekillerin sıralamasını öğrenmelerini istemiş. Bu sırada odada bir koku salgılanmış. Daha sonra deneklerin bir kısmının uyuduğu odada aynı koku kullanılmış.

Uyku sırasında yapılan beyin taramalarında bu gruptakilerin hipokampüsü ile korteks bölgeleri arasında daha fazla iletişim olduğu gözlendi. Bu ise daha iyi hafıza pekiştirme durumuna işaret ediyordu. Kokulu odada uyuyanlar ertesi gün şekil sıralamasının yüzde 84’ünü doğru yaparken diğer grupta bu oran yüzde 61’de kalmıştı. Sadece koku değil ses de hafızayı güçlendirmede kullanılabilir. Bir araştırmada gönüllüler uyurken bir melodiyi dinlediğinde müzikle ilgili bir oyunu daha iyi oynadıkları görüldü. Zürih Üniversitesi’nden Bjorn Rasch ise aynı yöntemin başka bir dilde kelime öğrenmeyi kolaylaştırdığını ortaya koydu.

Beyin dalgalarını teşvik

Bu alandaki çalışmalarda teknoloji daha iyi olanaklar sunabilir. Örneğin uyku sırasında hafıza pekiştirme işleminin beyinde bazı elektrik aktivitelerini içerdiği, bu nedenle kişileri uyandırmadan bu beyin dalgalarını teşvik edecek türden yöntemlerle gelecekte öğrenmenin pekiştirileceği ifade ediliyor. Tubingen Üniversitesi’nden Jan Born bu çalışmaların başını çekiyor. 2004’te yapılan deneylerde, beyindeki elektrik sinyallerini güçlendirme yoluyla hafıza testinde daha başarılı olunduğu görüldü.

İsrail Hayfa’daki Teknoloji Enstitüsü’nden Miriam Reiner’in yöntemi ise daha ilginç. Deneklerin başına yerleştirilen elektrotlar basit bir bilgisayar oyununa bağlı ve onlardan düşünce gücüyle bu oyundaki arabaları sürmeleri isteniyor. Denekler de doğru beyin dalgasını bulduklarında bunu başarıyor.

Uykuya yaklaşım

Bu tekniklerin günlük kullanıma geçmesi için çok daha büyük deneylere ihtiyaç var. Uzmanlar ayrıca hafızanın belli bir bölümünü güçlendirmenin diğer bölümlerin zayıflaması gibi yan etkilere neden olmayacağından ve sorumlu bir şekilde kullanılacağından da emin olmak gerektiğini belirtiyor. Uykuda öğrenmeyi ve hafıza güçlendirmeyi sağlayacak bazı oyunlar ve donanımlar piyasada satışa sunulmuş durumda. Uykuda geçirdiğimiz zamanı boşa harcanmış gibi görüyoruz. Bu alandaki araştırmalar en azından uykuya yaklaşımımızı değiştirebilir. Belki de bir süre sonra bu zamanı en verimli öğrenme anları olarak değerlendirir olacağız.

Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.

Formda kalmak için yeterli ve kaliteli uyuyun

Screen Shot 2012-10-10 at 2.08.02 PMErişkin bir insanın günde yaklaşık 7 saat uyuması gerektiği herkesin bildiği bir gerçek. Ancak atladığınız bir şey var. 7 saat uyusanız bile kendinizi dinlenmiş hissetmiyorsanız kaliteli bir uyku almış sayılmazsınız. 

Kaliteli uyku için yapmanız gerekenleri ve sağlığınızdaki önemini Hisar Intercontinental Hospital Klinik Laboratuvarlar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık’la konuştuk..

Günümüzde birçok insanın, temel biyolojik ihtiyacımız olan uyku ile ilgili sorunlar yaşadığını dile getiren Prof. Dr. Uyanık; ‘Düzensiz, kalitesiz, az bir uyku sonrası sağlıklı bir kahvaltıya bile zaman bulamadan günlük koşuşturmaya başlıyoruz. Oysa 7 saatlik kaliteli bir uyku sonrası sabah erken ve zinde bir şekilde güne başlamak gerekir. Araştırmalar, güzel bir uyku ile dinlenmiş ve güne iyi bir kahvaltıyla başlayanların, evinden boş mideyle ayrılanlara göre iş yerinde daha yüksek performans gösterdiğini, daha üretken, mutlu, hatta çok daha formda ve sağlıklı olduğunu gösteriyor. Obezite ile mücadelede veya fazla kilolarımızdan kurtulmak istediğimizde, akla ilk olarak düzenli beslenme, sıkı bir diyet ve egzersiz gelir. Düzenli uyku ise genellikle ihmal edilir. Ancak sağlıklı kilo vermek için dengeli beslenmenin yanı sıra yeterli ve kaliteli uykuya da özen göstermenin yağ kaybını kolaylaştırdığı kanıtlanmıştır. Kısa süreli uyuyan kişilerde, kilo fazlalığı sonucu vücut kitle indeksi ve yağ kitlesinde artış tespit görülür. Bunun temel nedeni, yeterince uykusunu alamayan vücut, yorgun olduğu için daha az enerji harcar.’ açıklamasında bulundu.

Kısa süreli uyku, neden kilo aldırır?

Yapılan araştırmalar, az ve kalitesiz uykunun, obezite gelişiminde bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Temelinde, glukoz toleransı ve insülin duyarlılığının azalması, kortizol ve ghrelin (iştah artırıcı) hormonunda artma, iştah azaltan leptin hormonunda azalma gibi metabolik ve hormonal değişikliklerle birlikte ortaya çıkan, açlık ve iştah artışı vardır. Ayrıca, kötü bir uykunun, obeziteyi provoke eden genlerin aktivasyonu için uygun ortamı sağladığına dair kanıtlar da vardır.

Hem süre, hem de kalite bakımından yetersiz bir uyku, obezite ve tip 2 diyabet gelişimi için bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. İyi bir gece uykusunun da, obezite ve tip 2 diyabetin önlenmesi ve tedavisinde, diğer sağlık önlemleriyle birlikte, kritik bir sağlık bileşeni olarak görülmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Sağlıklı bir insanın, kaç saat uykuya ihtiyacı vardır?

Sağlıklı hayat için ihtiyaç duyulan uyku süresi, genetik faktörler de dahil olmak üzere, yaşa, mevsime, yaşanılan bölgeye ve yapılan işe bağlı olarak günde 5-10 saat arasında değişmekle birlikte yetişkin bir insanın ortalama 6-8 saat uyuması gerekir. Ayrıca, süre olarak daha az uyuyan bir kişinin, fazla uyuyana göre kendini daha dinlenmiş hissetmesinin sebepleri arasında, kaliteli uyumasının rolü vardır. Çok ileri yaşlarda, vücut işlevleri yavaşladığı ve gün içinde hareketlilik süresi azaldığı için uyku süreleri de kısalır. Stresli ve uzun süre sıkıntıdan kurtulamayan insanların daha fazla uyuduğu, hayata olumlu bakan, iyimser, neşeli, kendisiyle barışık olanların daha az uykuyla yetindiği gözlemlenmiştir.

Gereğinden fazla uykunun zararı var mı?

İhtiyaçtan az veya çok uyuyanlar, başta kalp damar hastalığı olmak üzere, birçok sağlık problemine eğilimli olurlar. Uyku fazlalığı da, şişmanlık, şeker hastalığı, yüksek kan basıncı, solunum hastalıkları, kas zayıflığı, vücut direncinin azalması, depresyon gibi psikolojik bozukluklara yol açabilir.

Hangi saatler uyku için en uygundur?

Uykuyu kolaylaştıran ve uyku-uyanıklık çevrimini ayarlayan Melatonin hormonu, akşam saatlerinde salgılanmaya başlar ve gece 02.00–03.00 saatlerine kadar da artarak devam eder. Ayrıca protein yapımı ve hücre çoğalmasını sağlayan büyüme hormonu 24.00’te en yüksek seviyeye ulaştığından, en geç saat 11.00’de uykuya geçilmelidir. Aşırı ışığa maruz kalma, televizyon seyretme ve elektromanyetizma gibi dış tesirler, melatonin salgısını azaltarak, bu sistemin işleyişini bozar. Sabah 06.00’dan itibaren kortizol ve adrenalin salgısı arttığından, uyku yoğunluğu ve doyumu gerçekleşmez. Ayrıca günün diğer saatlerine göre daha verimsiz olduğu bilinen ve uykuya eğilimli olunan öğle saatlerinde, derin ve yavaş uyku döneminden oluşan yarım saatlik bir gündüz uykusu da, vücut için yararlı olmaktadır.

Kaliteli bir uyku için…

  • Her gün aynı saatlerde uyuyun ve aynı saatlerde uyanın.
  • Düzenli egzersiz yapın.
  • Akşam yemeğinizi yatmadan en az 2-3 saat önce yiyin.
  • Çay, kahve, kola gibi kafein içeren içecekleri, yatmadan 3 saat önceki zamanda içmeyin.
  • Yatmadan 15 dakika önce içeceğiniz ılık süt ya da yapacağınız ılık dış uyumanızı kolaylaştırır.
  • Yatak odanızda televizyon, bilgisayar, cep telefonu gibi cihazlar bulundurmayın varsa kapatın.
  • Yatak odanızın ısısını 18-21 C° arasında ayarlayın.
  • Yatak odanızın gürültüsüz, karanlık ve düzenli olmasını sağlayın.
  • Çok sert veya yumuşak olmayan ortopedik bir yatak ve yastık kullanın.
  • Mümkün olduğunca sağ tarafınızın üzerine yatın. Yüzüstü veya sırtüstü yatılması solunum ve kalple ilgili hastalıklar açısından sakıncalı olabilir.
  • Alarm için cep telefonu yerine, pille çalışan saatleri tercih edin.

Ayrıca uyku kalitesini bozan burun tıkanıklığı, sinüzit, uyku apne sendromu, alerji, aşırı kilo, tiroid, kalp ve romatizmal hastalıklar gibi nedenler, vücudunuzun dinlenmesini önleyerek başka sağlık sorunları yaşamanıza neden olabilir. Bu nedenle kaliteli bir uyku istiyorsanız mutlaka genel sağlık kontrollerinizi yaptırın.

 

Çocuklar neden yalnız uyamak istemez?

çocuk uyku sleep kidÇocuklar da uyku bozuklukları hem psikolojik hem de nörolojik kökenli olabilir. Çocukların bilinçaltlarına yerleşen bazı olgular nedeniyle geceleri uyumakta güçlük çekebiliyor, yalnız yatmak yerine ebeveynleriyle uyumak isteyebiliyor. Çocuklar dış dünyayı keşfetmeye başladıkları andan itibaren, (yaklaşık bir yaşından sonra) korkuları da keşfediyor.

Bazı oyuncaklar, objeler, yüksek ses, tanımadıkları insanlar ve film karakterleri çocuklarda kaygıyı ve yalnızlık hissini ortaya çıkarabiliyor. Çocukların bu gibi nedenlerle yalnız uyuyamaması, hem çocukların hem de ailenin psikolojisini olumsuz etkiliyor.

Peki, bazı çocuklar neden yalnız uyuyamıyor? Çocukların odalarında uyumaya ne zaman alıştırılması gerekiyor? Anne babaların bu konuda nelere dikkat etmesi öneriliyor? Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz konuyla ilgili görüşlerini aktarıyor.

Bazı çocuklar neden yalnız uyumak istemez? Bu durum anne babanın hatası mıdır?

Bazı çocuklar, geceleri yatağa girmeyi erteleyerek, yalnız yatmayı reddedebilir. Böyle durumlarda uyku saati çocuklar için endişe saati oluverir. Bu durum çocuğun psikolojisini etkilediği gibi, ailenin de konuyla ilgili endişe duymasına neden olur.

Çalışan anne babaların eve geldiklerinde kısıtlı olan zamanlarını çocuklarıyla geç saate kadar oturarak geçirmeleri, çocukların uyku alışkanlıklarının değişmesine ve bozulmasına neden olur. Dolayısıyla çocukların yalnız uyumak istememesinde ve uyku sorunları yaşamasında ailenin tutumlarının da etkisi vardır. Böyle ev ortamlarında çocuklar yatağa girmekte isteksiz olabilir; uyku saatleri içinde aileyle olmak, onlarla yatmak ve zaman geçirmek isteyebilir.

Tüm gün ailesine özlem duyan ve ailesi yanında olunca kendini güvende hisseden çocuk, geceyi ebeveynleriyle geçirmek isteyebilir. Bu durumla birlikte çocuklar yalnızlıktan korktuklarını, odalarına gitmek istemediklerini söyleyerek bahane edebilir. Korkuları gerçek de olabilir, aileyle uyumak için bahane de olabilir.

Okul öncesi, özellikle de 3-4 yaş arası dönemde çocukların kabus görmeleri ve bundan korkmaları normal karşılanır ancak çocukların sürekli anne babayla yatmak istemesi ve buna izin verilmesi çocukların gelişimi açısından doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Çocuklar odalarında uyumaya ne zaman alıştırılmalıdır?

Çocuklar odalarında yalnız uyumaya doğdukları andan itibaren alıştırılmalıdır. Ancak bebeğin ilk birkaç ayında sık sık altının bezlenmesi, beslenmesi gerektiğinden anne babanın odasında uyuması sağlanabilir. Ancak bu konuda dikkat edilmesi gereken, bebeğin anne babayla aynı yatakta değil aynı odada kendi yatağında olmasıdır. Bu durumda dahi bebeğin ileriki aylar ve yaşlar düşünülerek kendine ait bir odası mutlaka olmalıdır. Çocuk böylelikle bir birey olmayı öğrenecek, psikolojik ve zihinsel gelişimini eksiksizce tamamlayabilecektir.

Bebeğin anneye duyduğu ihtiyaçların daha azaldığı 1 yaşından itibaren, bebek kendi odasında yatabilir. Anne bebeğin ihtiyaçlarına hızlı cevap verebilmek için, bu süreçte odaya bebek telsizi koymak gibi önlem alabilir ya da odaların kapıları aralık bırakılabilir.

Çocuklarda yalnız uyuyamamaya karşı ailelerin yapması gerekenler

  • Çocuğun istemediği halde yatması için kendi odasına gönderilmesi, ona yapılan bir eziyet değil, iyilik olarak görülmelidir. Bunu yaparken çocuğa ılımlı davranılmalı, yalnız yatmayı öğrenmesi gerektiği anlatılmalı, bir korku olduğunda çocuğun yanında olunmalı gerekirse yatağına girilmelidir. Ancak kesinlikle çocuğun anne baba yanında uyumasına izin verilmemelidir.
  • Çocuk yalnız yatmada ısrar ediyor ve korktuğunu söylüyorsa; çocuk odasına gece lambası konulabilir, odaların kapıları aralık bırakılabilir.
  • Çocuğun gece odasında zaman geçirmesine alışması amacıyla odada çocukla ebeveynin masal okuması, uykuya kadar sohbet etmesi rahatlatıcı olabilir.
Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz
Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz

 

Güne yorgun başlayanlar dikkat!

uyku

İstanbul Özel Medipol Mega Hastanesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon  ve Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Salim Göktepe, fibromiyalji hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri veriyor… Sıklıkla kadınlarda görülen Fibromiyalji hastalığı; yaygın vücut ağrısı, hassasiyet ve yorgunlukla karakterize bir klinik tablo olduğundan söz eden Prof. Dr. Ahmet Salim Göktepe, kadınların çoğu zaman uyku bozukluğu, kabızlık, adet düzensizliği, baş ağrısı, hafıza ve dikkat problemleri, kol ve bacaklarda şişme, uyuşma ve karıncalanma hissi gibi belirtilerle karşılaştığını dile getiriyor.

3 aydan uzun süren şikayetlere dikkat!
Fibromiyaljiye özgü bir laboratuvar testi olmadığına dikkat çeken Göktepe, fibromiyalji tanısının üç aydan uzun süre yukarıdaki şikayetlerin varlığı ve ağrıları açıklayacak başka bir hastalığın olmaması ile konacağını söylüyor.

Fibromiyalji ağrılarını neler tetikler?
Algoloji uzmanı Göktepe, fibromiyalji ağrılarını nelerin tetikleyebileceği konusunda şunları söylüyor: “Ağrıları tetikleyen etkenlerin başında duygusal stresler gelir. Bunun yanı sıra hava değişiklikleri, ağır iş yapma, enfeksiyonlar, allerjiler, aşırı efor harcama ile osteoartrit ve romatoid artrit gibi kas ve iskelet hastalıkları da ağrıları tetikleyebilir.”

Tedavi yaşam kalitenizi yükseltir!
Fibromiyalji sendromunun ilerleyici olmadığı ve uzun dönemde bu hastalıktan dolayı yaşam süresinin etkilenmediği belirten Göktepe, öncelikle hastanın eğitiminin önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Fibromiyalji öldüren ya da sakat bırakan bir hastalık olmayıp daha çok hayat kalitesini bozması nedeniyle önem taşır. Sürekli ağrılı ve yorgun olmak kişinin kendisi ve çevresi için çekilmez bir durum yaratır. Hastalığın ne olduğu ve ne olmadığı, tedavi seçenekleri ve hastanın kendisinin neler yapabileceği konusunda eğitim verilmesi önemlidir.”

Prof. Dr. Ahmet Salim Göktepe, aşağıdaki tedavi yöntemleriyle birlikte Fibromiyalji hastalığının kesin tedavisi olmadığını; ancak uygulanan tedavi yöntemleri ile hastaların ağrıyı daha az algılamalarını ve yaşam kalitelerini yükseltebileceklerini dile getiriyoer.

-İlaçlar: Ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar, antidepresanlar ve nöropatik ağrı ilaçları kullanılabilmektedir.
-Fizik tedavi ve rehabilitasyon
-Manipülasyon: Ağrısız, ilaçsız iğne tedavisidir.
-Kuru iğne
-Stres tedavisi ve gevşeme
-Düzenli uyku
-Aktivite ve istirahati dengeleyecek bir hayat tarzı
-Egzersiz (yüzme, yürüme ve aerobik egzersizler)
-Dengeli ve sağlıklı beslenme

 

İstanbul Özel Medipol Mega Hastanesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon  ve Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Salim Göktepe
İstanbul Özel Medipol Mega Hastanesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon ve Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Salim Göktepe

Depresyondaysanız çocuğunuz şişmanlar

Post_natal_depress_2916712bÇocuğun kilo almasında annenin yaşadığı depresyonunun etkisi olduğunu biliyor muydunuz? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelerin yaşadığı depresyon, mutsuzluk, sıkıntı ve stresin sadece kendilerini değil çocuklarını da etkilediğini söylüyor ve bir de uyarıda bulunuyor: Çocuğunuzun şişmanlamasını istemiyorsanız ve depresyondaysanız bir an önce çıkın!

Çocuk yalnızlaşıyor

Dr. Kaya, annesi sıkıntıda olan çocukların daha şişman olduğunun bir çok klinik araştırma ile kanıtlandığını belirterek, bu etkinin nedenlerini şöyle açıklıyor: “Anne strese girdiğinde çocuğu ile ilgilenme süresi azalıyor. Annenin sadece kendi öz bakımı değil eve olan ilgisi hayata olan ilgisi de azaldığı için çocuk tek başına kalıyor. Tek başına ilgisiz kalan çocuk da daha düzensiz beslenme saatleri, daha düzensiz beslenme içerikleri, daha düzensiz uyku saatleri, daha çok abur-cubur ve paketli ürünler tüketme alışkanlıkları, daha az hareket etme düzeyi ve daha uzun televizyon ya da bilgisayar başında geçirilen süreler yaşıyor.”

Farkında olun

Annenin aile için yemek yapması, uyku ya da uykusuzluk süreleri çocuğu direkt etkiliyor. Daha az ilgili, daha az yemek yapan, daha çok uyuyan ya da uykusuzluk çeken anneden en çok etkilenen, onun yanında, hayatı birebir yaşayan, onun penceresinden hayata bakan, çocukları oluyor.

Mutluluğu düşünün

Dr. Kaya, bu durumda yaşanan sıkıntı, stres üzüntünün çocuğa mümkün olduğu kadar yansıtılmaması gerektiğini söyleyerek, şu öneride bulunuyor: Yaşanılan sıkıntıyı çocuklara hissettirmemek için uygulanabilecek yöntemlerden biri de, onların kahkahalarla güldükleri, mutlu oldukları zamanları göz önüne getirmek olacaktır. Onların mutluluğu bir süreliğine de olsa rahatlatır ve kendi mutsuzluğunuzu en azından onlara yansıtmanızı engeller.

AYCA_KAYA_Fotograf_Fethi_Karaduman (6)
Dr. Ayça Kaya